"Ben de şüphelerimi iyileştikten sonraya atmaya karar verdim çünkü o karşılaşma daha pek çok soru işaretini de beraberinde getirdi." Bazısının yüz ifadesinden dediklerim üstüne bir çıkarım yapmaya çalıştıklarını anlamıştım. Maalesef düşündükçe zihinleri daha da çorba gibi olacaktı. Benimki olmuştu çünkü.

"Bugün eski arşive geldim 1888 kayıtlarını okumak için. Katili bulmak adına görevlendirilen dedektifin ağzından bizzat yazılan raporları okudum, herbir satırı da kan donduruyordu. Okudum ve bundan emin olabilirsiniz." Ama asıl dikkat edilmesi gereken nokta bu değildi ve ses tonumdan onlar da anlamıştı bunu.

"Sonra adli tıptan bir telefon aldım. Sophia acil olarak yanına gelmemi çünkü aradığımız katilin bir değil iki kişi olduğunu söylüyordu bana." Chan hyung ve San hyung'un ifadesiz suratları anında öfkeyle çarpılırken diğerleri şaşkınlıktan ağızlarını açıp tek kelime bile edememişlerdi.

"Minho'yla adli tıbba gittiğimizde Sophia bana neden iki kişi aramamız gerektiğini kurbanların cansız bedenlerinin üstünde canlı bir şekilde gösterdi." En yakınımdaki Hongjoong hyung'a raporları uzatırken hepsinin incelemesini beklemiştik Minho'yla beraber sessizce.

"Kafanı kurcalayan bir şeyler olduğunu görebiliyorum, bunun Marie ile ne ilgisi var." Chan hyung'un otoriter sesiyle herkes bana dönmüştü tekrar. Hepsinin yüzlerine kendimden emin bir şekilde tek tek baktım. Bu kapının dışında aile olabilirdik ancak şu an onların ekip lideriydim. "Aslında sadece Marie ile bir ilgisi yok hyung."

Sabırla devam etmemi beklediler.

"Bunu çok düşündüm. Babamın son zamanlardaki hareketlerinin hepimiz farkındayız. Tamam o her zaman mesafeliydi ama bir farklılık olduğu anlaşılıyordu." Hepsi beni onayladığında kollarımı göğsümde birleştirdim. Bunu söylemek her ne olursa olsun benim için çok zordu. "Peki bu garip hareketleri ne zamana denk geliyor."

"Katilin ortaya çıkmasına." Wooyoung taşlar kafasında yerine oturmuş gibi konuştuğunda San hyung itiraz etmişti. "Sevgilim sen ne dediğinin farkında mısın, bu imkansız. O bizim başkomiserimiz." San hyung inanmak istemez gibi başını salladığında ben Chan hyung'a odaklanmıştım. Kaşlarını çatmış masaya bakıyordu. Aklından gelip geçen şeyleri görebiliyordum. Sonunda elini kaldırıp odanın içinde volta atmaya başlayan San hyung'u durdurdu. "Seninle Bay Han'ın hareketlerinin tuhaflığı hakkındaki konuşmamızı hatırlıyor musun San?"

San hyung olduğu yerde durup Chan hyung'a baktı ve kafasını salladığında hepimizin kafası karışmıştı.

"Bizim fark etmediğimiz bir şey mi fark ettiniz?" Hongjoong hyung'un Chan hyung'a yönelttiği soruyla bakışlarımız ikisi arasında mekik dokumaya başladı. Chan hyung bir süre onun gözlerinin içine baktıktan sonra sonunda kafasını aşağı eğerek aşağı yukarı salladı. "Evet. Sürekli dalıp dalıp gidiyordu. Ona seslendiğimizde hemen duymuyor duyduğunda da gözlerinde sanki bir perde kalkmış gibi oluyordu. Bilinçsiz bir şekilde yaptığı hareketlere de çokça şahit olduk, korkunçtu. Sanki uyurgezer gibi."

"Ha siz şu an ciddisiniz öyle mi?" Alex'in hayret akan sesine ciddiyetle başımı salladığımda yutkunarak elindeki dosyayı tekrar baştan okumaya başlamıştı.

"Konuya Marie ne zaman dahil olacak?" Lilith'in sesiyle artık kaçınılmaz olanı söylemem gerektiğinin yavaş yavaş farkına varıyordum.

"Katille olan karşılaşmamı hatırlıyorsunuz hepiniz. O gün onunla göz göze geldiğimde gördüğüm gözler Marie'nin gözlerine çok benziyordu ama karşılaştığım kişi erkekti, bundan eminim ve sesi de Marie'nin sesine hiç benzemiyordu. Ben de Marie'nin abisiyle görüşmeye başladığını duyunca abisinin de bu cinayetlerde parmağı olduğunu düşündüm ve eğer öyleyse ya Marie tehlikede ya da tüm olup biten her şeyden haberi var."

Karındeşen Jack ~ Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin