Aklımda tek vâr olan kişi oğlumdu. Onu merak ediyordum. Özlüyordum. Daha çok küçüktü. Bana en ihtiyacı olduğu zamanda yanında değildim. Belki de bir daha asla kokusunu çekemeyeceğim. Bu ailede nasıl büyür? Nasıl bir hayatı olur? O da bir canavar haline gelecekti. Oğlumu bu aileye bırakmak istemiyordum. Fakat kurtaramıyordum da. Ayaklarımın ucunda hissettiğim beden artık sonumun geldiğinin kanıtıydı. Gözlerim irice ve baktı ve sertçe yutkundum.
...
Burada olalı birkaç günü geçiyordu. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün.. bilemiyordum. Sanırım Ammar'ın hapiste kaldığı gün kadar vakit geçmişti. Duvar dibinde cenin pozisyonu almış uzanırken tüm vücudum morluk içinde ağrıyor, gözlerim bu sopsoğuk yerde hafifçe açılmış öylece bakıyordu. Soğuğa alışmış gibi üşümeyi bırakmıştım. Fakat canım, yanıyordu. Acı içindeydim, kurumuş ve birbirine kenetlenmiş dudaklarım bir nebze suya öyle muhtaçtım ki, bu kadın hiçbir şekilde ne gelmiş ne gitmişti. Kontrol etmiyordu bile. Ölüme terk etmişti, belli. Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyordum. Gözlerim ara ara gidiyordu. Bol kasvetli, tek bir duvar deliğinde sanırım son nefesimi verecektim. Bir an kurtulmayı diledim. Ancak, geride bıraktığım bebeğimi düşündükçe buradan çıkmayı ümit ediyorum. Ancak bunu başaramıyordum.
Hayaller görüyordum. Ara sıra küçük inleme sesleriyle öylece ellerimi birbirine kenetleyerek kendime sığınıyordum. Ancak bir süre sonra bir şey hissedemiyordum. Bir ara, bulunduğum bodrum katının demir kapısının gıcırtısını duydum. İrkilmiştim. O, karanlık mıydı?
Halbuki beni baş başa bıraktığı o varlığın sesini ilk günden sonra bir daha duymamıştım. O gün, durdukça durdukça saldırmıştı. Nefesini tenimde hissetmiştim. Bir insan olmalıydı. Karşılık verebilmem mümkün değildi. Aciz düştüğüm an, daha da görmedim. Belki de tekrar gelecekti. Karnımı tutan elim, fazla bastıramıyordu bile. Canım yanıyordu. Her yanım morluklarla doluydu. Bitkin, aciz.. yardıma muhtaç biriydim. İçimdeki can, belki de çoktan gitti.Adım sesleri duydum. Gözlerimi sıkıca yumdum.
Yine o! Hayır, bu kez dayanamam. Üzerime doğru gelen bir gölgeyle korkum daha fazla meydana çıkıyordu, omzumun üzerindeki el ile nefesim kesildi, "Aden!" Dedi biri sert bir fısıltıyla. Gözlerimi endişe içinde yavaşça aralarken gözlerimin gördüğü kişi, o karanlık kişi değildi.. başka biri. Ruhumun yerinden tamamen çıktığını kanıtlayan biri. Sanırım gerçekten ölmüştüm dedim, öldüm de cennette miyim?..Firuzâ!..
"Kardeşim." Bir eliyle saçlarımı okşadı. Masmavi gözleri, ipek gibi sapsarı uzun saçları vardı. Endişeli bakışlarıyla bana bakarken, "H-hâyal görüyorum." Dedim zoraki. Bu, gerçek olamazdı. Halisilasyonlar görüyorum. Çökmüş gözaltlarımla karşımdaki kadına bakıyordum.
"Sen, gerçek değilsin. Gerçek olamazsın." ..
Saçlarımdaki elleri sadece usulca saçlarımı okşamaya devam etti.
"Seni kurtarmaya geldim, kardeşim."
...Dengemi kaybettiğimin asil bir kanıtıydı bu. Gerçek olmayan şeyler görüyor, acı içinde bırakılıyordum. Geçmişi görüyordum. Ne oluyordu? Böyle mi ölünüyordu? Anlamıyordum. Aklımı tamamen kaybedecektim. Çok az bir zaman kalmıştı. Gözlerimi tamamen kaparken birden de beyaz ışıltılar yüzüme çarptı, yüzümü burusturarak gözlerimi araladım. Karşımda beyaz giyinimli bir kadın gördüm. Aklım durmuş gibiydi. Çözemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUDUĞUM KORKU
ChickLitYağmurlu ve sisli bir zamanı hatırlıyordu. Ruhunun ebedî çöküşlere meğer o an da tutulacağını bilemezdi. Hiç olmayacak birinden aşk itirafı aldığı gün kaderi değişmişti. Reddettiği adamın geri dönüp pes etmeyişini görünce içini korku kapladı kadının...
Bölüm 52:"Ammar'ın bebeği!"
En başından başla