Kaç gün olmuştu. Cebindeki ekmeğin yarısını yolda verdiği kısa molalarda yemiş olmalıydı. Durmadan ilerliyordu. Doğru yöne mi gidiyorum ki? Daha yorgundu. Üşümüştü. Sadece kan kaybından. Bulutlu gökyüzüne baktı, atının daha da hızlı gitmesi gerekiyordu. Beni takip etmemeliler. Karnındaki atkıyı daha da sıktı. Tişörtüyle kaymasını engellemeye çalıştığı sırada üst cebindeki kutuyu hissetti. Verna. Atının her hareketinde düşünceleri zihninde dağılmaya devam ediyordu.

  Yağmur yağmaya başlamıştı. Atı gittiği yönü kendisi gibi fazla seçememeye başlamıştı ve bastıran karanlık bu duruma hiç yardımcı olmuyordu. Borazan sesini duyana kadar oraya ne kadar hızlı ulaştığını fark etmemişti. Atını çamurda kaydırarak durdurduğunda kendisini yere atması gerekmişti. Toplantı çadırının içinde yanan şöminenin yaydığı ışık her adımında artıyordu.

  "Tobin."

  Yerde yan yatan adamı sırtüstü çevirdi. Jayda yüzünün çadırda çevrelerine toplananlar gibi bembeyaz kesildiğine emindi. Jayden yok. Kafasını toplamaya çalıştı. Tamam şimdi bunun sırası değil. Tobin yarı baygın yatmaya devam ediyordu. Giderken boynuna taktığı atkıyı karın bölgesine doğru bağlamıştı. Atkı şimdi koyu kırmızı rengini almış ve yağmurdan sırılsıklam hale gelmiş paltosunun içinde olmasına rağmen yaş kalmıştı. Tobin'in beyaz teni her saniye daha da soluklaşıyordu. "Çok kan kaybetmiş."

  Verna Jayda'nın ağzından kelimeler dökülür dökülmez çırağına ilk yardım çadırına gitmesini söyledi. "İkinci çekmecedeki çantayı getir ve bol miktarda bez."

  Jayda'nın seslenmesi üzerine masa tarafında duran Fin ve Tobru hemen şömineye daha yakın bir yere minder ve battaniye serdiler. Bu sırada diğerlerinin de yardımıyla Tobin'i oraya taşımışlardı. Jayda arada kendi kendine mırıldanan Tobin'in başından ayrılmıyordu.

  "Bilinci gidip geliyor."

  Çırak bir elinde bezler diğer elinde çanta ile içeri girdi. Verna çantayı alır almaz çıkardığı şişenin içine iğneyi soktu. "Atkıyı kaldırmalıyız. Yarasını görmeliyim."

  Jayda Tobin'in üstündeki ceketi çıkarırken Tobru ve Seral'a yardım etti. Atkısı tişörtünün içine doğru devam ediyordu. Nemli tişörtünü kaldırdıklarında duraksadılar. Yaranın hala kanıyor olma olasılığı çok yüksekti ve üzerinde basınç oluşturan tek şey Tobin'in oraya sıkıca bağladığı atkıydı.

  "Bezleri hazırlayın." Verna'nın emri üzerine çırağı ve Sando ellerine aldıkları büyük şişelerle bezleri ıslatmaya başladılar. Onlar atkıyı çözerlerken beyaz bezler krem rengine bürünmüştü. Verna atkıyı tutan Jayda'ya korku dolu bir ifadeyle bakıyordu. Atkıdan damlayan kanlar yerde kırmızı benekler yaratmaya başlamıştı. Verna eline aldığı bezleri kanayan yaraya bastığında Tobin'den kısık bir mırıltı geldi. Gözlerini arada açsa da çevresinde olanlar hakkında pek fikri var gibi görünmüyordu. Bunu ona kim yaptı?

  "Peşinden birileri gelmiş mi kontrol edin!" Jayda aynı anda binbir şey düşünüyordu. Nöbetçilerle birlikte Fin, Tobru ve Ingor da çadırdan çıkmıştı. Kimse paniklememişti, herkes gergin bir şekilde ilk müdahaleyi yapmaya çalışıyordu. Muhtemelen Tobin'in kendisine gelip anlatacaklarını duyduktan sonra ufak bir panik dalgası yayılacaktı çünkü tüm bu yaşananlar ikizi için pek iyiye işaret değildi. Verna eline aldığı iğneyi yaranın üstündeki bezleri kaldırarak Tobin'in gergin derisine soktuğunda bir süre hiçbir şey olmadı. "Eğer bu işe yaramazsa.." Verna'nın gözleri doldu. Kendisini çaresiz hissettiği belliydi. "Beklemekten başka bir şey yapamayız."

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin