0.1-ÇIKMAZ SOKAK

807 66 121
                                    

"Elleri ellerime ilk defa bir çıkmaz sokakta değdi..."

Bugün anne ve babamın evlilik yıl dönümü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bugün anne ve babamın evlilik yıl dönümü. Çok mutluyum. Şimdi karşımda dans ediyorlar, gülüyorlar, eğleniyorlar...

Kuzenlerim, teyzelerim, halalarım, amcalarım, dayılarım, kısacası tüm akrabalarım burada. Mutlu ve büyük bir aileyiz.

Ben Efsun Yaray. Hayatında acı nedir bilmeyen, anne ve babasının sevgisiyle büyüyen, İstanbul'daki ailemin tek çocuğuyum. 22 yaşındayım. Hayatımdan memnunum. Anne ve babamı her şeyden çok seviyorum.

Annem ve babam dans etmeyi bırakarak yanıma doğru yaklaştılar. Her ikisi de saçlarıma ufak öpücükler kondurdular. "Seni çok seviyoruz, kızım."

"Ben sizi daha çok seviyorum." Mutluluktan gözümden yaşlar akarken sarıldım onlara.

Babam kulağıma fısıldadı.

"Senin, geleceğin, hayatın gibi aydınlık kızım. Ancak bazen her şey yolunda gitmeyebilir. Aydınlık da bazen kararabilir. Fakat unutma, kararan her şey tekrar aydınlanamayacak diye birşey yoktur."

"Babam... Hep yanımda olun, hep...
Ben asla siz olmadan yaşayamam."

"Canım kızım..." Onlardan ayrılıp göz yaşlarımı sildim.

Annemin de gözleri dolmuştu. Babam bu halimize öfkelenip, "Aa, ama bugün ağlamak yok, bugün bizim en güzel günlerimizden biri..." Başımı salladım. Evet, babam haklıydı. Bugün bizim en güzel günlerimizden biriydi...

Anne ve babam tekrar dansa giderken bende onlara seslendim. "Anne benim dışarıda bir işim var. Akşam erken gelirim."
Ama tabiki de yalan söylemiştim. Başka türlü söylesem babam ayaklarımı kırırdı! Çünkü bir saat sonra Ankara'ya giden sevgilim, Poyraz gelecekti. Ve ona sürpriz yapmak istiyordum.
"Tamam kızım, gecikme." Başımı sallayıp çantamı yanıma aldıktan sonra evden çıktım.

Üzerimde; kırmızı, kısa kollu, diz üstü bir elbisem vardı. Düz saçlarımı ise açık bırakmıştım.

Mayıs ayında olmamıza ve havada güneş olmasına rağmen yağmur hafiften yağıyordu. Yanıma şemsiyemi almak yerine yağmurun altında yürümeyi tercih ederdim.

Gözlerimi kapatıp yanından geçtiğim parkın kaldırımına çıkıp yürümeye devam ettim. Ellerimi iki yana açıp yağmur damlalarının bedenime çarpmasını hissettim. Etrafta, çocuk sesleri, İstanbul'un bugüne nazaran sakin trafiği ve yanıp sönen bir sürü sokak lambası...
Gece olmasına rağmen burası susmak bilmiyor, müthiş sesler etrafı sarıyordu.

Boğazdaki su bile köprünün renkli ışığı ile parlıyordu. İstanbul bugün huzur doluydu....
Evden çıkışımın üstünden yarım saat geçmiş olmalıydı.

Bu gece Poyraz için güzel bir restorantta özel, iki kişilik yer ayırtmıştım. Üstümü sırılsıklam eden yağmur nihayet dinmişti.
Neden sanki arabayla gelmedin, salak kafam!
Şimdi çocuğun karşısına ıslak çıkıp, "selam hayatım ben geldim, nasıl olmuşum?" Mu diyeceksin! Salak Efsun!
Kendi kendimi azarlarken yanından geçtiğim bir ara sokaktan bir ses duydum.

"İmdat, yardım edin!" Bir an yerimde donakaldım. Gözlerim korkuyla açılırken kadının sesi tekrar yankılandı koskoca sokakta.

"Yardım edin, lütfen." Başımı sağ tarafa çevirmem ile kolları arkasında bağlanmış ve yerde çökmüş genç bir kadın görmem bir oldu. Beni görmüyorlardı. Ve elli metre uzağımdaydılar. Korkuyla birkaç adım geriye doğru sendeledim.

Tam şuan, burada... Ben ne yapmalıyım?

"Lütfen yapma, yalvarırım." Yüzü maske ile kapalı, elindeki eldivenler ve giyindiği simsiyah kıyafetlerden dolayı hiç bir yeri görünmeyen Katil acımadan tetiğe bastı.
Kadının kalbinin bulunduğu yerden kanlar gelirken yere yığıldı! Katil silahı beline sokarken etrafta bir sürü kuş havalandı.

O an ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Kadında yardım istemişti fakat sokakta benden başka kimse yoktu!
Kimse yoktu!!!

Dudaklarımın arasından büyük bir çığlık kaçtı. Elimi dudaklarıma götürüp kapatmaya çalıştım ama çıkan çığlığa engel olamadım.
Katil'in başı bana döndü. Yüzünde maske olduğundan yüzünü göremiyordum.

Arkama döndüm. Ve yerimde durmadan kaçmaya başlamam ve peşimde sadece Katil'in değil, başka bir kişinin daha beni kovaladığını ayak seslerinden duymam bir oldu!

Ne oluyordu? Ben kabus mu görüyordum? Neredeydim!?

Şimdi İstanbul'un o çok sevdiğim sokaklarının birinde, peşimdeki iki katilden kaçıyorum!

Nereye kaçtığım hakkında hiçbir fikrim yok. Neredeydim onu bile bilmiyorum. Sadece kaçıyorum.
Peşimde iki katille kaçıyorum!

Kaçarken bir sokağa girdim. Etrafa bakmadan bir tane sokağa daha. Ve bir tanesine daha.
Kahretsin! ÇIKMAZ SOKAK'a girdim! Nefes nefeseyken ayaklarım durdu. Çünkü artık kaçacak yerim kalmamıştı, gerçekten çıkmazdaydım.

Arkadaki iki katile döndüm. O an öyle ürktüm ki, ayağımın kayışıyla yere düşüşüm bir oldu!

"Ne istiyorsunuz benden?" Soruma cevap vermeden bana doğru yaklaşmaya başladılar. Tekrar ayağa kalktım. Onların arasından veya yanlarından geçmeme imkan yoktu. Arkama doğru yavaş adımlarla gitmeye başlarken bağırdım. "Gelmeyin!" Fakat daha çok yaklaştılar.

Arkamdaki duvara çarpışım ve bir elin bir bezi ağzıma kapatması bir oldu. Gözlerim kapanırken kucağına düştüm...

〰️〰️ 〰️ 〰️ 〰️ 〰️ 〰️ 〰️ 〰️〰️
İlk bölüm kısa oldu. Ama diğer bölümler uzun olacak. Hikayemi beğendiyseniz bana destek olursanız çok mutlu olurum. Teşekkürler.

~HEM KATİL HEM MAFYA~Where stories live. Discover now