Klaer ile konuşmalı, bana yardım edeceğinden emin olmalıydım.
Bir süre daha yürüdükten sonra, yerleşkenin girişinde Chris'in volta attığını fark ettim. Kaşlarım ona doğru ilerlerken istemsizce çatılmıştı. Çok geçmeden beni fark etti. Üzerindeki gerginlik gözle görülür bir biçimde azaldı ve hafifçe gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verip yürümeye devam ettim.
"Konuşmamız gerek, önemli." Dedi sadece. Aklıma gelen binlerce mazereti tek lokmada yuttum. Önemli dediğine göre, önemli olmalıydı. Başımı hafifçe salladım onu dinlediğimi belirtmek için. Etrafa kısa bir göz gezdirdi ve hafifçe bana doğru eğildi.
"Tempersitar yerleşkesinde bir hain olduğunu düşünüyorlar." Bir saniye durakladı ve tepkimi ölçmeye çalıştı. Eh, hain olduğunu ben yakından tecrübe ettim demeyi çok istesem de dudağımı ısırarak kendime hakim oldum. Şimdi geçmişi açmanın sırası değildi.
"Kim düşünüyor?" Chris bir kere daha etrafı kolaçan etti.
"Bayan Talose." İsmini duymak bile bütün tüylerimi diken diken etti ama yüzümü ifadesiz tutmayı başardım. Kendine göre sebepleri olduğunun, elementerleri ve akademiyi korumaya çalıştığının farkındaydım. Ama Kurtan da bir elementerdi. Üstelik artık akademidendi. Onu da korumakla görevliydi. Kurtan, kolaylıkla gözden çıkarabileceği cansız bir nesne değildi. Düşüncelerimin yönü kaymadan kendimi toparladım. Son zamanlarda, sıklıkla öfkenin esiri oluyordum.
Chris, bir cevap vermediğimi görünce devam etti.
"Bir şeyler konuşulurken etrafta hep biz ya da bizden birileri vardı. Bu yüzden Tempersitarlardan birinin hain olduğunu ve Sapkınlar için çalıştığını düşünüyor. Ama kim olduğu hakkında bir fikrimiz yok." Dedi düz bir sesle. Hafifçe başımı salladım.
"Kurtan, muhtemelen haini gördüğünde tanır. Onu topluluklarında elbet görmüş olmalı. Bayan Talose ile konuşur, Kurtan'ın bir şekilde şüphelendiğimiz isimleri görmesini sağlarım. Bakalım bulabilecek miyiz..." Chris yavaşça başını salladı. Konuşmanın bittiğini düşünerek geçide ilerledim ama Chris'in bileğime uzanan eli durmamı sağladı. Bileğimdeki elini hızla çekip cebine götürdü ve oradan benim için çok değerli bir şey çıkardı.
Onu tamamen unutmuştum...
Kalbim birkaç parçaya bölünürken kendime lanetler yağdırdım. Benim için böylesine değerli bir şeyi nasıl unutabilmiştim?
"Pimini ay taşı ile değiştirdim. Bu sayede, bu saat artık senin ay taşın olacak..." dedi yumuşak bir sesle. Aylar önce ölüme gittiğimi düşündüğüm sırada ona annemin saatini emanet etmiştim. Ve geri alma tartışması yaptığımız gün Sapkınların eline düşmüştük. Şimdi ise, camı tamir edilmiş ve pimi ay taşından yapılmış bir şekilde Chris'in avcunda duruyordu. İtiraf etmeliydim ki, bu müthiş bir fikirdi.
Gülümsemem bütün yüzüme yayıldı. Ne diyeceğimi bilemedim.
"Klaer onun ay taşına el koyduğunu söyleyince, saate eklemek iyi olur diye düşündüm." Gözlerimi devirdim.
"Klaer'in ay taşına el koymadım, o bana kendi verdi. Bu, çok iyi bir fikir Chris. Teşekkür ederim." Saati bana doğru uzattı ve hafifçe gülümsedi. Kadranı görür görmez kalbim hafifçe sızladı. Gözlerimin dolmasına izin vermemek için başımı yavaşça kaldırdım ve bir kere daha gülümsedim Chris'e.
"Tekrar teşekkür ederim." Saati koluma takıp hafifçe çevirdim. Artık hep benimle olacak, müthiş bir ay taşım vardı. Belki saatin bir köşesine bir zümrüt taşı da sıkıştırırdım...
Zümrüt taşını düşünmemle aklıma Kurtan'ın gelmesi bir oldu. Acilen Klaer ile görüşmeliydim.
"Klaer'i gördün mü?" Chris başını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasyHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...
METALLUM - 20.BÖLÜM - EPİLOG II
En başından başla