Geçmişten bir anı ;
Düzene karşı çıkmak , her şeyi göze aldığımın belirtisi olurdu. Doğrular her zaman yanlışa iterdi , bu cümle beni anlatıyordu. Karşımda duran Hakan Akar'a bakışlarım döndü, düzene karşı çıkıp baş kaldırmaya çalışmıştım.
Ailem her zaman bu düzene karşı çıktığımı biliyorlardı. Ama hiçbir zaman baş kaldırmaya çalışmamışım.Şuan ise bu düzeni kuran ve yöneten Hakan Akar karşımda duruyordu . Bir sandalyeye bağlıydım, odada yoğun ilaç ve is kokusu vardı. Bu durum midemi bulandırırken bakışlarımı ondan çekip, başımı yere eğdim mide bulantısını bir süre geçmesini beklediğim sırada bir el çenemden sıkıca tuttu, başımı kaldırdığında ona bakmamı sağladı.
Eli yüzümde dolaşırken. "Korkular insana hata yaptırır. Peki senin korkun neydi.?" Diye sorduğunda yüzümdeki eli sıklaştı. Yüzüme gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına ittiğin de eli çenemi buldu.
Çenemde ki baskı artığın da, "CEVAP VER!" Diye dişlerinin arasından yüzüme doğru haykırdığın da , yüzüne bakmayı sürdürdüm."Hata yapmış olabilirim, ama hangi anlam da olduğu tartışılır. "Dudaklarımdan bu cümleleri döküldüğünde bu sefer yüzüme bakmayı sürdüren o oldu. "Hatalar size göre "Arız" devletine ve düzenine karşı çıkan insanlar." Cümlemin ardından sinirle gülmeye başladı. Kafasını iki tarafa olumsuz bir şekilde salladığın da, biraz öncekinden tam tersi surat ifadesi ciddileşti, az önce oturduğu rahat sandalyeden kalktığın da bana doğru adımladı.
Karşımda durduğun da ise elleri boynumdan aşağı gerdanlığma doğru ilerledi. Gerdanlığım da durduğun da küçükken babamın bende bıraktığı yara izinde gezindi. Yara izimde bir süre oyalandığı sırada beklemediğim bir anda yaranın üzerine baskı uyguladı. Acıyla birlikte dişlerimi sıktığımda görüşüm artık bulanıklaşıyordu. "İlaç etki ediyor Aykırı. "Gülmeye karışık bu cümleleri söylediğin de zihnim kapanmaya başlıyordu.
Zihnim kapanmadan önce en son hissettiğim şey yaramın üzerindeki elleri olmuştu. Bağırmak istedim , yada çırpınmak elimden hiçbir şey gelmediğin de ise bunun yaşanmadığını dilemek istedim.
Simdikin zaman;
Geçmişin izleri can yakardı. Her bir yakılan cana ateş yakacaktık göz yaşları birer ateşe dönüşüp her yeri kıyamete çevirecekti. Şuan burda bir baş kaldırı gerçekleşecekti , üçünün de gözlerinin içine tek tek baktığımda artık her şey son bulmak üzere başlayacaktı.
Bakışlarım karşımda ki duvara kaydığın da duvardaki yazıyı okudum. Aydınlığı bastırabilen tek şey karanlık olur. Buradaki aydınlık devletken , karanlık ise biz aykırılar oluyorduk.
Karanlık aydınlığı bastırabilirdi , yada aydınlık Karanlığı bastırabilirdi ama hangisi daha baskın gelecekti bunu zaman gösterecekti.
Gözlerim duvardan ayrıldığın da bir kaç gün önce dışarıdaki örgüten aldığımız silahlara baktım , her kim engel olmaya çalışırsa bunu canıyla ödeyecekti.
"Harekete geçmemiz lazım, saat yaklaşıyor." Koray'ın bana bakarak söylediği cümleyi onayladım. Saat gece yarısını gösterirken masanın üzerinden iki tane silah aldım birini belime yerleştirirken masadan vücuduma yerleştirmek için bıçak aldığımda bakışlarım diğerlerine kaydı.
Ne yapacağımızı bir kaç ay önce planlanmıştık her ne kadar dört kişi görünsek de , aslında arkamızda onlarca kişi vardı. Burası bir labirentden farksızdı.Bu yüzden örgütün dış duvarlara yerleştirdiği bombaların patlamasını bekleyecektik bomba patladığında ise bütün dikkatler dağılacak askerler o yöne yoğunlaşacaktı.
Bakışlarım saate kaydığın da gece yarısı olmasına tam 3 dakika vardı. Üç dakika sonra her yer kıyamet yerine dönecekti.Her bir göz yaşı için bir ateş yanacaktı. Ve burayı kendi ellerimle ateşe vericektim.
Her bir yakılan mumun , ve karanlığın da tek başına kalanlar içindi bu baş kaldırı.🕯🕯
Zaman sanki bize düşmanmış gibi daha hızlı bir şekilde akıp gidiyordu. Bombanın patlamasına saniyeler kala hepsinin üzerinde hızlı bir şekilde bakışlarımı gezdirdim.
Bu süreç sonun da saniyeler kala hepimiz farklı yönlere ayrıldık ben doğrudan kamera odalarının olduğu koridora saparken kulağıma şiddetli bir patlama sesi geldi Her şey saniye içinde gerçekleşti. Yerimde sarıldım, sirenler çalmaya askerle çıkmaya başladığında yanımdan geçen askerlere maskenin içinde gülümsüyordum.
Hiç bir asker dikkat çekmezdi bende dahil , şuan üstümde saatler önce bayıltığımız askerin eşyaları giymiş rahatça koridorda yürüyordum.
Her bir patlamada yer daha çok sarsılıyordu.Zaman eşsiz bir hizada ilerliyordu. Odaya yaklaştım. yer ayaklarımın altından kayıp giderken zemine daha emin bir şekilde bastığım da karanlık odadaki bilgisayar ışıkları beni karşıladı. Ekrana doğru yaklaştığım da karmaşaya karşılaştım, her bir asker etrafa konuşturuyor dışarıya firar eden aykırıları tutukluyolardı.
Diğer bir ekrana gözüm kaydığın da dışarıdaki karmaşa daha farklı bir seviyedeydi duvarlar bomba eskisinden yıkılmış, yıkılan yerlerden ise ateş çıkıyordu. Bu blogdaki kapıları açmak için sisteme girmem gerekiyordu.
Sisteme girmeye çalıştığımda bu blogdaki kapıları açmak için ekrana tıkladım.Ekranda şifre belirdiği sırada başka bir ekranda odaya yaklaşan asker gözüme ilişti silah kabzasından tutup sıkıca parmaklarımla kavradım.
Kapının yanın da beliren suiletle hızla kapı açıldı yavaş adımlarla yaklaştım, silahın soğuk namlusunu ensesine yaslamamla irkilmesi bir oldu.
"Şimdi sesini kes kafana sıkmak için bana neden verme." Dedim tek nefeste tıslarcasına usulca bana döndü elleri hızla yukarı kalktı." Kimsin sen." Dedi korkudan göz bebekleri büyüdü. "Merak etme yakında her yerde, adım attığınız her adımda soluk aldığınız her sokakta duyacaksınız. Ekrandaki şifreyi gir canını bağışlıyayım, ikinci defa geldiğim de her nefesiniz boğazınızda takılı kalcak. " Dedim nefesimi suratına üfleyerek.Kafasını tamam anlamında salladığın da, bakışlarım ile onu takip ettim. Ekranda yaklaştığında şifreyi girmeye başladı. Ekran da kapıların açıldığına dair bir ses çıktığında suratımda bir gülümseme oluştu.
Artık burdan ayrılma vaktimin geldiğini anladığım da askeri göz hizama aldım. "Canını seviyorsan sesini keseceksin!" Dediğimde sanki beni dinlemiyormuş gibi tiye aldı, yerinde hareketlendiğinde elimdeki silaha yönlendi. Bana doğru hareket yapmaya çalıştığı sırada elimdeki silahı ateşledim ilk sağ dizine sonra ise sol dizine ateş ettiğimde dizlerinin üzerine çökmek zorunda kaldı.
Acıyla birlikte haykırdığında "Seni küçük orospu." Dişlerinin arasından söylemeye çalıştığı sözler üzerine güldüğüm de , gözlerimi ona çevirdim yanına yaklaştığımda hala dizlerinin üzerinde acıyla kıvranıyordu. Elimle omzunun üzerinden ittiğimde yere devrildi. " Siktiğimin OROSPUSU seni " diye haykırdığın da gözlerimi devirdim.Bir ayağımla diz kapağının üzerine baskı uyguladım. Diz kapaklarından oluk oluk kan akarken yüzüne eğildiğimde , namlulyu eğdim iki bacağının arasına tek kurşun sıktım, gözlerindeki acı eşsizdi bir daha hiçbir kadına orospu diyemiyecekti çünkü onun kadınlardan farkı kalmamıştı kapıya adımlarımı çevirdim acı dolu haykırışıyla odada tek bıraktım.
Adımlarımı seri bir şekilde hızlandırdım çok vakit kaybetmiştim. Bakışlarımı etrafta gezdirdiğimde etraftaki cesetlerden kan kokusu burnuma doluyordu, yüzümü ekşitiğim de cesetleri geçip ana kapıya Adımlarımı yönlendirdim.
Ana kapıdan çıktığımda ise karşımda duran Koray , İnci ve Erkan'ı görmemle yüzümde gülümseme oluştu.Biz dört kişi görünen ama onlarca kişi olanlardık. Bakışlarımı onlardan çekip etrafta gezdirdiğimde onlarca Aykırı ve bizim örgütten kişileri gördüm. Duvarda ise tek bir yazı yazıyordu.
Aydınlığı bastırabilen tek şey karanlık olur. Bu cümle gülümsememi sağladı.
🕯🕯
Her bir kibrit bir ateş, her bir gözyaşı birer yangın. Bırak karanlık aydınlığı yaksın..