1.Benim adım Minel

4 0 2
                                    

Ben hiç bir zaman haremdeki carileri anlamadım.
Bir insan o kadar değersiz mi olacak ki bir gece Kral ile ya da bir Prens ile yatmak için göktengeri her gece uymadan yalvararak dua ediyor.
Yazıklar olsun!
Ne kadar çaresiz ve cahil.
Kraliçe varken neden cari olmak??
Evet işte şimdi sanki beni anladınız!

      "Kral, Peder, Baba neden anlamįyorsunuz? Ben evlenmek istemiyorum, savaş olsun dünya yıkılsın, param parça olsun, ben bunlardan daha değerlim yoksa! Yoksa değilm?"
Küçük kardeşimin sesi ile başım ağramaya başladı. O da carilerle hiç farkı yok sadece o bir prenses ve evlenmek ya da prenslerle yatmak istemiyor.
Kral(Babam) sakin bir şekilde kızı kandırmaya çalişiyordu ama benim küçük ve aptal kardeşim istemezdi.

Artık ortaya girme zamanı.

"Babacım, Kralların kralı ben Morya yerin kabul ediyorum, Luhan ile evlenirim."

Dedim cümle ile Kraliçe(Annem), Kral ve Morya bana şaşkın bir şekilde baktılar.
Kraliçe benim böyle bir insan oldum biliyordu ama o kadar da değil ki bir Prensle evlensem ama ben güç içinde boğuldum.

Aman gökdeki Tanrım düşün ne güzel bir hiss ki dünya yönetsemek.

Kral bir gülümsemle bana bakıp konuşmaya böyle başlad "Sen Luhan ile evlenme kabul ediyormusun?" bende karşı böyle cevap verdim "Tabii ki ben sizin için her şey yaparım, ister savaş, ister barış."
Kral ve Kraliçe onurlu dolu bir gözle bana bakmaya başladılar, ama...ama bu onurlu dolu göz sadece onların istedi şeyler yaptımız zaman olacak.

Kraliçe bana yaklaşıp yavaşça hata vücudum dokunmadan bana sarıldı. Biz hiçbir zaman ne Anne sevgisine gördük (ve ya hisstmedik) ne de Baba.

Prensesler doğudu zaman onlar için iki yol var; 1: çok uslu ve sakin bir prenses ol 2 ise: Kraliçe ol dünya yönet.
Ama çoğu prnses birnci yolu seçiyorlar ben ise tabii ki ikinci yol.

--

Artık akşam olmuştu sabah'tan (evlenme) olay'dan herkes kendi(ler)'in arsında konuşiyorlardı duydum kadarla herkes şok içinde kim düşünrdu acab ben düşman ülkele evlenirim? Kim?! Açıkçası kimse evlenmek istediğimi düşünmediler, artık Türk imparatorluğuna layık ve itaatkar bir prenses oldum.

Kapı açıldığında gözlerimi kitaptan çıkarıp kapıya baktım, Gülsima benim özel hizmetkarımdı. Elinde bir tepsi olduğunu fark ettim; içecekler, meyveler, çeşitli parfüm şişeleri ve içinde ne olduğunu bilmediğim bazı kağıtlar. Gülsima kapıyı arkasından kapatıp yanıma geldi. Harem haberlerini anlatmak için önce hafifçe eğildi ama o konuşmadan ben ben konuşmaya başladım: "Ne getirdin? Ben sana bunları getir demedim!" gülümsedi ve soruma cevap vermek istedi: "Bunları Kraliçe gönderdi, eski inanışa göre gelinin evlenmeden önce bunları kullanması gerekir."
Kraliçenin saçma sapan inançları yeniden başladı, amacım doğrultusunda ne isterlerse onu kabul etmek zorunda kaldım.

     "Peki, bana bunların ne olduğunu ve nasıl kullanmam gerektiğini söyle."  bu kadar çabuk tatmin olmam benim için bile garipti.
Gülsima şaşkın bir süratla bana baktı, "Prenses nasılsın?" daha cümlesini bitirmeden elindeki tepsiyi masanın üzerine koydu ve eliyle ateşimi kontrol etti, "Ateşin yok, hasta değilsin, bir şey mi oldu? Bir mucize mi?!" 
"Hayır Gülsima, hasta değilim, hiçbir şey olmadı ve mucize de yok" sözleriyle güldüm.
Elimi tutup endişeli ve korku dolu gözlerle bana baktı, "Prenses, biliyorum ki bu evlilikten hiç memnun değilsin ve bunu sadece kendi amacın için yapıyorsun. Gerçekten kendini feda etmeye değer mi?".
Gülümsedim "Gülsima, beni çok iyi tanıyorsun ve bunu artık biliyorsun, hedefim uğruna herkesi, hatta kendimi bile feda etmek üzereyim" dedim.

Gülsima'ya gidip beni yanlız bırakmasını söyledim, her şeyi kendim yapabilirdim.  Gülsima eğildi ve ardından odadan çıktı.
 
Öncelikle kağıtları merak ettim o yüzden tepsiden kağıtları alıp içlerine baktım.
Üç kağıt vardı ve üç kağıdın da içinde yazı vardı.
ilk makale;  İki kişi evlendiğinde ilk geceyi birlikte geçirmek zorunda kalırlar ve bu da onların daha ilk geceden itibaren birbirlerini tanımalarını sağlar.  Eski deyime göre ilk gece mübarek bir gecedir, eğer ay kırmızı ışık yaymıyorsa o kız kırmızı kan yayıyor demektir, ancak tam tersi olursa durum çok kötüdür.
Gerisini okumadan kağıdı yere attım.
Bu saçmalığı Kraliçenin yazdığına eminim, geri kalan kağıtları okumama gerek yok, içinde ne yazdığını biliyorum.
Meyvelerin arasından bir elma koparıp yemeye başladım, aynı zamanda hangisi daha güzel diye parfümleri kokladım.
Bunun evlilikle ne alakası var?
Orada iki bardak içecek vardı, odamın kapısı açmadan önce bardaklardan birini aldım ve içmek istedim.
Hangi aptal izinsiz odama girmeye cesaret etti?

    "İçkiyi masaya koy!!"
Başımı çevirip Kraliçeye gördüm, bardağı ve elmayı tepsiye koydum, ayağa kalkıp Kraliçenin önünde eğildim Kraliçe hızla yanıma gelip o tepsiyi aldı ve odamdan çıkarması için hizmetçisine verdi.
Ona şaşkınlıkla baktım, "Kraliçem, bu tepsiyi neden aldınız?  Bu tepsi benim için değil?!"  sordum.
Bana cevap vermeden "Ondan mı içtin?" diye sorular sormaya başladı.
Hemen cevap verdim: "Hayır, içmedim. İçmek istedim ama siz geldiniz ve bana içmeme söylediniz."
Başını eğip yerdeki kağıtlara baktı, öfkeyle bana baktı "Bunları neden yere attın?"  tartışmaya başladı.
Gergindi ama bağırmıyordu, bu birkaç dakika sonra olacakların çok kötü olacağı anlamına geliyordu.
Verecek bir cevabım yoktu, başımı eğdim o da eliyle başımı kaldırdı gözlerimin içine baktı ve "Onları yerden al ve hepsini okuy" diye bağırdı.
Ceza almama sebep olsa da bu seferki cevasiz kalmadım: "Bunları okumama gerek yok, hepsi gelinle damadın ilk gecesini konu alıyor, merak etmiyorum, çünkü ne yazık ki bize her şeyi çok genç yaşta anlattınız."
İlk defa Türk İmparatorluğu'nun büyük Kraliçesinin önünde durabildim, içim çok hoş bir hiss geldi, iç sesim konuşmaya başladı.
_Her şeyi söyle, susma artık, neyse kisen buradan gidiyorsun, o yüzden her şeyi burada söyleyip sonra gitsen daha iyi olur!
  İç sesimin sözlerine aldandım ve o ne derse onu yaptım.
  Gülümseyerek konuşmaya şöyle başladım: "Ama şimdi gittiğim için ne kadar mutlu olduğunu biliyorum, kendi kendine diyorsun ki: şükürler olsun gökteki tanrıya bu bela bu saraydan gitti."
Bir an sustum ama iç sesim susmazdı o yüzden konuşmaya devam ettim "Sana anne dememize bile izin vermedin, sana sadece Kraliçe dedik, her ne kadar sana anne demeyi hak etmediğini düşünsem de!"
  Hayatımda ilk kez olan bir şey olduğunda henüz konuşmayı bitirmemiştim Annem bana tokat attı.
  O an yüzünü göremesem de benden ne kadar nefret ettiğini anlamıştım.
  "Kraliçe olmak uğruna evlenmek istediğini bilmediğimi mi sanıyorsun? Ha?! Merak etme, orada bir kraliçe ve bir kral varsa, o sen ve Luhan değil, benim. ve Türk imparatorluğunun büyük Kralı."  Artık tehdit etmeye başladı.  Susmadım ve şöyle cevap verdim: "Ne olursa olsun neden Kraliçe olmak istediğimi merak etme, ben senin kızınım, tıpkı senin gibiyim. Tabii beni kızın olarak kabul edersen."
  Söylediğim her kelimeyle bana olan nefreti daha da arttı ve bunda hiçbir sorun yaşamadım çünkü çocukluğumdan beri bu böyleydi ve değişmedi.


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 25 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kanlı PrensesWhere stories live. Discover now