Hırsız Kavalcılar

2 0 0
                                    

Akşam 22.30

Karanlık sokakları ,  aydınlatan uzun ve sarımsı bir turunculukla parlayan gece fenerlerini görmek herkesin şansı değil . Çünkü artık onları yakacak  işçiler bulunmuyordu . Nadiren ,geç saate kalırsam bir ya da iki defa denk gelirim . Tabi o da bizim semte özel bir şey  , siz bir de diğerlerini görün , hemen hemen herkes kendisi yakar fenerini . Belki de kendi başımıza yakmamız  daha iyidir diyeceğim ama geçen gün çıkan habere göre genç bir çocuk maç zamanı fenerini yakarken tuttuğu takımın rengini alması için gıda boyası eklemiş . E o ekleyince çıkan gazlar tüm aileyi zehirlemesin mi ? Çocuğun babası da hastaneye yetiştireyim derken mahallenin lambasına çarpsın , çıkan gürültüyle  bütün mahalleliyi sokağa çıkartsın , işe giden gitmeyen herkes ne olur olmaz diye sabaha kadar kapıda beklemesin mi ?Poliste kendi lambamı yakacağım müsait değilim deyip gelmeyince tüm mahalle ve genç çocuğun ailesi kavgaya tutuşmasın mı ... 

 Valla tutuşmuş ki haberi bize kadar geliyor . Hele ki diğer semtler böyle iken babam bana hiç yaktırmaz feneri , hem ne zaman fener maçı olsa abime yaktırır , ki böyle bir totem tutturmuş kendisine . Evde sadece benim ve annemin katılmadığı o totem , babam ve abim tarafından çok seviliyor .

 Bense ancak fener saatimi takarak takımıma destek veririm . Bence benimkisi onlarınkisinden daha çok tutuyor , buna da ben annem , en yakın arkadaşım Neylan inanıyor . Ki bence benim inananım daha fazla olduğu için  benimkisi doğru .

Bu arada biz iki kardeşiz ; abim ve ben , fakat benim en az abim kadar sevdiğim Neylan'ım var . O tek çocuk olmasına rağmen herkese bir kardeşi olduğunu söylüyor , yani benden bahsediyor .   

Ve aramızda yalnızca bir ay olmasına rağmen  yine de ona abla dememi istiyor . Benim  daha kendi abime abi demeye dilim varmazken ona hiç diyemiyorum  . Neylan'ın annesi ve babasının bir kitapçısı var . Bizim için ikisi de bir  idolken  kendileri hiç farkında değilmiş gibi davranıyorlar . Çünkü mesleklerinin ne özenilecek ne de kolay olduğunu düşünüyorlar  . ( ama biz düşünüyoruz)

Neylan evde bulduğu kitapları getirir birlikte okuruz sırayla . Daha sonrasında ise gizlice geri götürür ve ailesinin fark etmemesi için elinden geleni yapar . Bense kitapları noktasından virgülüne kadar inceler öyle geri  veririm . 

Ben size bunları anlatırken kapının önüne gelmiş zili çalacakken arkamdan kopan bir bağırtı duydum .

" Badel ! Hey Badel ! " bana doğru koşan Neylan'dan başka kimse değildi fakat bu kadar geç saatte burada ne işi vardı ? Koşarak geldiği için yorulmuş nefesini dizginlemeye çalışan arkadaşımın omzuna elimi koyarak sordum :

" Bu saatte burada ne yapıyorsun ? Devriyeler hala dolaşıyor , seni burada görürlerse nolur bilmiyor musun ? " hem sessiz olmaya çalışıp hem de onu azarlamaya çalışıyordum . O ise rahatlığından ödün vermeden geride duran otobüs durağını gösterdi ve :

"Merak etme babama söyledim sana geleceğimi , bak yeni kitap buldum ama çok çok gizli bir yerde . " sonlara doğru kısılan sesiyle kulağıma yaklaştı " Annemin okuduğu kitapların olduğu kutudaydı. " dediği şeyle kaşlarım havalandı . Çünkü annesi kitapları ya yazdırır ya da kendi yazdıklarını okurdu , tabi bunları da kimseye okutturmazdı , Neylan'a bile . 

Ben ise birkaç kez gördüğüm kutunun böyle güzel ve gizemli bir kitaba sahip olmasını şimdiden kıskanmıştım , yeşil kabartmalı olan bu kitap ortasında zümrüde benzeyen parlak ve oval bir taşla kendinden illaki bahsettirirdi , eğer satılsaydı . Üstünde ne yazar adı ne de kitap adı vardı . Neylan ise kendinden geçmiş olan bana gülerek elindeki kitabı uzattı .

İçimdeki heyecanı belli eden bir şekilde aldığım kitabı göğsüme bastırdım ama aynı anda çektim çünkü canım yanmıştı . Acaba parlak taş sandığım şey bir cam olabilir miydi , diye düşündüm ama o an bu taşın bana bir portal açacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi .

BadelDonde viven las historias. Descúbrelo ahora