"Çok teşekkür ederim Damla, gerçekten. Benim için büyük bir iyilik yaptın. Çok korkmuştum kabul etmeyeceksin diye."
Allah benim belamı versin.
"Deniz sakın bunu senin için veya sana iyilik olsun diye yaptığımı düşünme." diyerek uyardım onu. "Kabul etme sebeplerim başka."
Şerefsizlik mesela. Geçerli bir sebep.
"Merak etme, biliyorum öyle olmadığını. Kendi çıkarların için kabul ediyorsun, biliyorum."
"İyi o zaman. Detayları sonra konuşuruz şimdi gitmem lazım."
Daha fazla Denizle aynı ortamda kalmak istemediğimden -ve vicdan azabı çektiğimden- hızlıca yanından geçip sınıfa çıktım. Şükür sınıfı bulmam çok sürmemişti çünkü çanta yüzünden omuzlarım çökmüş durumdaydı. Yağmuru gördüğüm an hemen yanına gidip yanındaki sıraya oturdum. Pencere kenarından 4. sıraya geçmişti. Ben pencere kenarındaydım o ise yanımda.
"Şükür gelebildin Damla ya kaç dakika ne konuştunuz o kadar?"
"Hiç sorma." dedim. "Daha sonra anlatırım hem Eren'le Can da gelsin."
"Sahi onlar nerede kaldılar ya?"
"Can uyuyakalmıştır Eren de yoldadır." diye tahminde bulundum. İyi insan lafın üstüne demişler, tam o sırada Can'dan mesaj geldi.
Dört Haramiler
Canikom: Şşttt bana yer tutun uyuyakaldım ben geliyorum hemen.
Siz: Dedim ben Can kesin uyuyakalmıştır diye.
Canikom: Tamam Damla en müneccim sensin biliyoruz!
London Beyefendisi Eren: Kızlar bana da yer tutar mısınız? Yoldayım ben geliyorum.
Canikom: Onu da demiştin değil mi Damla?
Siz: Tabii ki!
Sağanak Yağmur: Kesin boşu da çabuk gelin haramiler.
Konuşmadan çıkıp biraz telefona baktıktan sonra Eren'in sesiyle kafamı kaldırdım.
"Günaydın hanımlar. Nasılsınız?"
"İyi, sen?" Yağmur'un sorusuna Eren iyi olduğunu söyledikten sonra önümüzdeki sıraya oturdu ve bana doğru döndü.
"Damla sen iyi misin? Yüzün niye asık senin? O aptal mı sıktı yine senin canını?"
Ne zaman canım sıkılsa hep Deniz'den biliyorlardı. Baktılar ne zaman sinirlensem veya üzülsem hep Deniz salağının suçu artık her şeyi ondan biliyorlar.
"Hayır yani evet ama aslında da hayır."
"Damla ne diyorsun lan sen?" Yağmur'un sorusuyla ağlamaklı bir ses çıkarıp başımı kollarımın arasına gömdüm.
"Sonra anlatırım."
İkisi de fazla üstelemediler. Tam biraz sessizlik oldu diye seviniyordum ki sınıfta yankılanan bir sesle yine başımı kaldırmak zorunda kaldım çünkü günün enerjisi hayatın neşesi Can sınıfa giriş yapmıştı. Hem de ne giriş. Daha sınıfa adım atar atmaz yeri öpmesi bir olmuştu. Daha sonra da hiç bozuntuya vermeden kalkıp "Okula geldim diye Allah çarptı herhalde." diyerek yanımıza gelmesi ise herkesin alıştığı bir olaydı. Artık sınıfakiler bile garipsemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZEL DERS
Teen Fiction"Senden bir şey isteyeceğim." "Hayır." diyerek daha isteğini dinlemeden kesin ve net cevabımı verdim. "Yuh! Bir dinleseydin önce de sonra karar verseydin bari." "Gerek yok. Cevabım belli." "Damla lütfen, en azından bir dinle ya. Hem bu ikimizin de k...
2. BÖLÜM - KARAR
En başından başla