"Bir dakika," diyerek araya girdim çatık kaşlarla. "Onu ne zamandır tanıyorsun?"
Kesik'in duruşu katılaştı. Çenesi sıkılı dişlerinin altında gıcırdamaya başladı.
Yüzüm de sesim de Kesik'e dönük olmasına rağmen sorgumu üzerine alınıp cevaplayan Behram Adalı oldu.
"Henüz geçmişiyle ilgili seni aydınlatmamış olmasına şaşırmadım. Onu tanıdığımdan beri ketum bir çocuktu." İfadesini arkadaş canlısı diyebileceğim bir yumuşaklıkta gülümseyerek kırdı. "Her biri şahsına münhasır incelikte çocuklardı. Hayatta kaldıkları için öyle öfke dolulardı ki... Böyle bir duyguyu silaha çevirmek göz kamaştırıcı bir yıkım yaratır."
Purosundan aldığı bir başka derin nefesle "Böyle anlatınca her birini gözünde kralın boyundurluğu altında sürülen Herkül gibi canlandırabilirsin," dedi. "Ancak onlar yalnızca taaruzu ve gelecek sonraki emri bekleyen vahşi Spartalı Hoplitler gibiydi. Kimsenin sağ çıkamayacağı operasyonlara gönderilen bir avuç çocuk." Sanki çay saati için toplanmış yakın arkadaşlarmışız gibi gülümseyerek devam etti. "Özellikle içlerinden bazıları kurtlar tarafından yetiştirilmiş bir avuç vahşi gibiydi. Bir keresinde hiç unutmuyorum operasyon öncesi emir bekledikleri güvenli evlerden birinde, görevlilerden birisi arbede başlattı. Çocukların en irisi ve en sessizi kalkıp arbede başlatan görevlinin boynunu kırdığında silahlarımıza uzanacak vaktimiz olmamıştı. Sonra dönüp hiçbir şey olmamış gibi cesedinin yanında yemeğini yemeye devam etti."
Manidar bakışını Kesik'e doğru çevirdi. "Sen Yargıç'ı hatırlarsın, bir tek seninle konuşurdu."
Behram Adalı konuşmayı seven bir adamdı ama onu diğerlerinden ayıran en belirgin özelliği muhteşem bir hikaye anlatıcısı olmasıydı. Ses tonu, seçtiği kelimeler ve hikayesinin akışı daima ardında masalsı bir imge bırakıyordu. Düşünmeden edemedim: Eğer beni seçmiş olsaydı bana da böyle hikayeler anlatır mıydı?
"Kimse buraya senin hikayelerini dinlemek için toplanmadı," dedi Kesik ondan beklemediğim bir sertlikle.
Öfkesini anlayabiliyordum. Kimsenin önünde geçmişinin ortaya dökülmesini istemiyordu ama tam daha fazla sır ortaya çıkmaz derken bir başkasının kucağıma yuvarlanmasından çok yorulmuştum. "O sustuğunda sen konuşacak mısın?" diye sorarken sesimdeki dikenli öfke bunu yansıtır nitelikte çıktı.
Kesik cevap vermeden önce duraksadı. Koyulaşan gözleri kontrolü sağlayamadığının habercisi gibi baktı yüzüme. İnce bir çizgide yürüdüğümüzün farkındaydı.
Bir şeyleri kırma isteğimi bastırmak için kollarımı karnımın etrafına sardım ve Behram Adalı'nın ilgiyle üzerime çevrili bakışlarına karşılık vererek "Konuş," diyebildim.
Purosundan derin bir nefes daha çekti. "Sırtlanlar'ı daha önce duymuş muydun Eftalya?"
"Bir kez," dedim başımı belirli belirsiz sallayarak. "Ejder Umman'ın elinden kurtulmaya çalışırken duymuştum."
Fırtınalı bakışlarında meraklı bir parıltı baş gösterdi. "Tam olarak nasıl Ejder Umman'la karşılaşmak zorunda kaldığını sorabilir miyim? Arkasında güzel bir hikaye var gibi hissediyorum."
İlgi'nin çaprazımdaki koltuktan bana atmaya çalıştığı uyarı işaretlerini göremeden "Ofelya'nın kayboluşunun ardında Kesik'in ya da onun çevresindeki birilerinin parmağı olabileceğini düşünüp, Kesik'e ulaşabilmek için Seven Devil'a gittim ve işler biraz çığrından çıktı. Bende Ejder Umman'a Kesik'ten hamile olduğumu söyledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Pençe İzleri
General FictionBana nazik yalanlar söyle Usulca kır kalbimi Pişmanlık kekremsi, kurak bir tat bırakır kursakta Kaybolursan diye ezberle bıraktığın izleri Düştüğümüz karanlıkta yaralarımdan tanı beni Eftalya Gürel; fazla kiloları, başarısız akademik kariyeri ve köt...