"Ya ben elimi nasıl uzatayım oraya, amcanın kafasına çarpacak." diye fısıldadı hızla. "Tutun bana." dedi Minho. "Sanki daha önce yapmadığımız şey, beynini harbiden çıkarıp kenara mı attın?"

Jisung sinirle ona baktı. "Bazen seni öldüresim geliyor."

"İnsan bodyguardını öldürmemeli."

"Hıı."

Heyecandan yapamıyorum, demek yerine susup anın tadını çıkarmış, normalde kolundan tutması gerekirken sırtını ona yaslamıştı. Minho boştaki elini onun karnına atarken Jisung yanaklarını şişirip buram buram dolu olan otobüse incelemeye daldı.

Gidecekleri duraklar çok değildi ama bu birkaç durak bile her kapı açıldığında inmeye çalışan yolcular tarafından birbirlerine yakınlaşmalarını sağladığı için ölüm gibiydi.

Sonunda inmişler, çok geçmeden de partinin bulunduğu eve gelmişlerdi. Kimin düzenlediğini bile bilmiyordu Jisung fakat bu koca villa ağzını açmasına sebep olmuştu, gözleri direkt kalabalığı tararken "Jisung!" diyerek yanına gelen arkadaşı ile gözleri parladı.

"Felix!" Ona baktı. "Çok güzel olmuşsun, ben hiç hazırlanmadım."

Sarı saçlı arkadaşı güzel bir makyaj yapmıştı ve gözlerinin etrafını taşlarla süslemişti. Felix kıkırdadı. "Teşekkür ederim ama sen sözde hazırlanmayan halinle bile benden daha iyisin."

Tam da soracaktı ki kalabalığın arasından bir el Minho'nun omuzuna kondu. Chan arkadaşına baktı. "Buldum seni."

"Ne zaman geldin?" diye soran Minho ile Felix onları gözlerinden kalpler çıkararak izlerken Chan "Saniyeler önce," demiş, etrafa bakmıştı. "Sırf sen çağırdın diye geldim, evde manga okumak daha güzel bu arada."

"Ben de başkası için geldim," diyen Minho imayla Jisung'u işaret edince Jisung gülmüş, Chan da bu sayede Jisung'un hemen yanındaki Felix'i fark etmişti. Felix gülümsedi. "Bizimkiler köşede, gelmek ister misiniz?"

"İki tanıdık görürüz." diyen Minho direkt dörtlüyü oraya sürükledi. Kızlı erkekli kalabalık mekan şimdiden böyleyse gecenin sonunu düşünemiyordu.

Sırayla sınıftakilerle selamlaşmışlar, Chan da tanışırken bir muhabbet açılmıştı ama Jisung hem müzikten muhabbeti duyamıyor hem de etrafı incelediğinden pek de dinlemiyordu.

Minho ara ara gözleriyle onu kontrol ederken hiç umduğu gibi bir yer olmamasıyla ofladı Jisung, en azından biraz da olsa eğlenirim diyordu ama ne eğlenenlere ayak uydurabilecek bir cesareti vardı ne de buradaki muhabbete katılmak istiyordu.

Gözleri Minho'ya gitti, dediği gibi oturduğu yerden kalkmıyor ve Jeongin ile telefondan birbirlerine bir şeyler gösterip gülüyorlardı. Hyunjin ve Seungmin kaybolmuştu, zaten ikisinin sevgili olduğunu Jisung yeni öğrenmişti.

Changbin keyfi yok gibi duruyordu ve Felix de az önce yanlarına gelen kız grubu tarafından götürülen Chan sebebiyle ağlayacak gibiydi.

"Felix." dedi aklına gelen fikirle. Elini uzattı. "Gel benimle."

Onu elinden tutarak kalabalığa karıştırmış, hafifçe bedenini oynatmıştı. Gülümsedi. "Chan hyunglara yakınız şimdi, biraz dans et."

"Gelir mi dersin?"

Omuz silkti. "Gelir. Yani neden gelmesin? Seni güzel bulmayacağını mı düşünüyorsun ama çok güzelsin, bence dikkatini çekersin, hem ben de onu buraya çağırırım. Gelir yani, merak etme sen, sadece..."

Felix kıkırdadı. "Ji... Tamam, deneyeceğim."

O kendini müziğin ritmine bıraktığında Jisung güldü, arkadaşı cidden güzeldi ve ortamdaki çoğu kişinin dikkatini çekiyordu. "Chan hyung!" deyip Chan'ı da kurtararak kendi aralarına aldığında Chan kafa salladı. "Bir an hiç kurtulamayacağım sandım."

maps, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin