64. Bölüm - Öyle birini sevdim ki?

En başından başla
                                    

Sözüm kesildi, kalkmaya çalıştığım yatağımda kısa süreli bir baygınlık geçirmeme neden oldu kalkma çabam. Kimse bir ameliyattan bu kadar kısa süre sonra zımba gibi ayağa kalkamazdı ki? Gözlerimi yeniden açtığımda aklımda bir kaç saniye yaşadıklarım canlanmadı. Nerede olduğumu hemen idrak edemediğim için belki de; boş gözlerle bakındım bana bakanlara. Ta ki Gökçe ile Cemil'i yeniden görene kadar... Onlar hep aynı şekilde bende Uğur'a çıkıyordu. Boğazım kuruydu, hafif acımtırak sanki paslı... Şu istesem verirler miydi yoksa genel anestezi sonrası su verilmesi halen yasak mıydı? Bunun mücadelesine giremeyecek kadar yorgundum. Annemi duydum tekrar, iyi olup olmadığımı sorguluyordu tekrar. Daha önemlisi vardı halen bende cevabı olmayan. Fısıldar gibi sordum: "Gökçe, Uğur nerede?"

Gökçe cevap vermek üzere ağzını araladığında Cemil doğruluk şurubu içmiş gibi yaklaşarak:

"Haber alamıyoruz... Yaklaşık beş altı saattir orta da yok. Senin ameliyattan çıkmanı bekliyorduk birlikte, sonra bir an ne geldi aklına çıktı; sigara içmeye gidiyor sandım ama arayıp duruyorum telefonu kapalı. " dedi. Nerede olabilirdi? Beni bu halde bırakıp nereye giderdi Uğur? Anneme çevirdim bakışlarımı, doğru yerde aradığımdan henüz emin olmasam da: " Ömer aradı mı hiç? " dedim. Annem, çok ilişkilendirmediği her halinden belli: " Durumunu sormak için... " deyince anladım ki Ömer'in parmağı vardı bu işte. Nereden biliyordu başıma ne geldiğini? Ömer'in birini öldürme ihtimali ya da bunu isteme ihtimali neden halen aklıma sığmıyordu bilmiyorum. Mehmet'e ait bir adamken gaddar biri olması yakışmıyor belki de.

"Cemil, Uğur'u bir daha arayın nolur? "

Uğur'u defalarca aradı Cemil, gözlerimin önünde bıkmadan, usanmadan... Avaz avazdım artık, hıçkıra hıçkıra ağlarken dikiş yerlerim dahil bütün bedenim alev almıştı. Ömer'in, Uğur'u öldürdüğünü söylüyordum ve ağlıyordum. Kim ne derse desin sakin olup, sebaat edemiyordum. Uğur o an gözlerimin hemen önünde değildi ya, ben o kayıba bir kez daha tahammül etmemin imkansızlığını çok net biliyordum. Sonunda Cemil beni ikna etmek için Ömer'in adresini isteyip, evine gideceğini söyleyince fark ettim. Telefonumda kayıtlıydı Ömer'in yeni adresi ve Gökçe'nin söylediğine göre Uğur giderken benim telefonumu da yanında götürmüştü, hem de bilhassa isteyerek. Ve o numara da aynı operatör tarafından ulaşılamaz olduğunu bildiriyordu. Peki ya, Uğur neredeydi? Annem fevri davrandığımı söyleyip bana mani olmaya çalışırken, babam halen aynı noktadan sessizce izliyordu beni. Biliyordum elbette babamın bakışlarında gene hayal kırıklığı vardı. Kocasını, Uğur gibi bir serseri ile aldattığım için yaşadıklarım müstahaktı bana. Ömer'i ne kadar sevmiyor olurlarsa olsunlar onlara göre evine barkına bağlı olan bir adama ömür boyu kadınlık etmek yükümlülüğüm ihmale düşmüştü. Hem de namusuma leke sürerek olmuştu tüm bunlar... Ömer, beni de Uğur'u da gebertse namusu için yapmış olurdu? Baba anne olarak her zaman başımın üstünde taşıyacağım iki insanın bu zihniyetinin ürünü bakışları ile yargılandığım seneler öncesi içimde hayat bulan bir canlıya, kendi evladıma kıymış onu öldürmüştüm. Tekrar bu bakışlara mahkum olmaya hiç mi hiç niyetim yoktu?

"Cemil telefonunu ver bana. " dedim. Ağlıyordum ama gene de mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimi bilecek kadar kendimdeydim. Cemil telefonunu verdiğinde babam öfkesini anlamam için sözlere başvurmak yerine odayı terk etti. Bir daha da ben o hastanede yattığım sürece gelip beni ziyaret etmedi. Ömer'in ezbere bildiğim numarasını Cemil'in telefonundan çevirirken normale göre daha uzun bir süre bekledim karşımdan ses gelmesini. Saniyeler sonra duydum Ömer'in sesini, kendini kimin aradığını bilmediği için kontrollü bir tonda:.

"Alo? " dediğinde, ona karşı anlayışımın tükendiği yerdeydim. Ne yaparsa yapsın ona kızamayacak olan kalbim, ne olursa olsun ona kötü olanı yakıştırmayacak aklım tek bir halde ona ölesiye düşman olabilirdi. Uğur'un kılına dokunduğunu bilmem karşılığında.

" Ömer, Uğur nerede? "

Karşımda düşünme payında bekleyen Ömer'in fazlaca şaşkın olduğuna emindim. Emindim; çünkü, benim onu böylece arayacağımı hiç tahmin etmezdi. Kim gözlerini açar açmaz, kendi canından bile emin olmadan başkasının canının peşine düşerdi ki. İlk sorduğum Mehmet'in yerini ikinci sorduğum Uğur aldı ise; bir kadın önce evladından sonra da sevdiğinden daha kıymetli görmezdi canını. Hele ki benim gibi yıllar önce hem evladından hem de sevdiğinden vazgeçmiş bir kadın ise asla ben diyemezdi.

"Azra, sen iyi misin? "

" Ömer, Uğur nerede? "

" Ne soruyorsun sen bana Azra, ben oğlumun annesi ne halde derken sen bir it yüzünden... "

" Ömer, Uğur nerede? "

Kıpkırmızıydım biliyorum... Uğur'un yokluğu kendimi unuttuğum bir karabasandı ve ben onun nerede olduğunu bilene kadar onun adını telaffuz edip, haykıracak, ağlayacak ve yanacaktım.

" Nasıl bir kadınmışsın sen, nasıl? Hayretler içindeyim şu haline, çığlık kıyamet bana o herifi soruyorsun. "

" Bildiğini biliyorum, ne söylediğin umurumda bile değil Ömer. Ona zarar vererek onu benden söküp alamazsın. Polise bildiğim her şeyi anlatacağım. Gerekirse hapse düş, umurumda bile değil. Uğur'un teline zarar gelirse seni ateşe veririm, anlıyor musun ateşe? "

Annem, başımın yastığımdan bir ölçü havaya kalkarak haykırmalarıma karşılık uzanıp elimden telefonu çektiğinde, ateşli bir hastalığa tutulmuş gibi sayıklaya sayıklaya ağlamaya devam ettim. Dilimden tek kişinin adı dökülüyordu o da; Uğur'du!

***

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin