Bölüm 8: "Toplantı"

En başından başla
                                    

" Sırası değil lütfen şirkette gidelim" huyuna gitmek işine yararmıydı bilmem ama denemekten zarar gelmezdi " bu şekilde olmaz o masada herkes seni izleyecekken benden bu rahatlığı bekleme" elimi dizinde yavaş yavaş gezdirerek okşadım "lütfen kömür göz söz veriyorum bunu bir daha iş yerinde giymeyeceğim ama gitmemiz gerekiyor fazlasıyla uzaklaştık zaten geri dönelim toplantı çıkışı beraber gider alırız
istediğini giyeceğim " kafasını koltuğa vura vura direksiyonu kırdı ve ben sağ cama yalpaladım " eğilirsen,gülersen,gereğinden fazla muhabbete girersen orayı ateşe veririm tam saatinde orayı terk edeceksin sözümü dinleyip odana gideceksin" o konuşurken kafamla sürekli onayladım "peki tamam ama beni o toplantıya yetiştir" basdığı gaz ortalığı kasıp kavururken bir kaç sokak sonra gelmiş olmanın sevinciyle rahatladım.

Kapının önünde durdu arabadan hızlıca dışarı fırladık adımlarımız birbirine senkronize olmuştu lobide bizi bekleyen Burcu'ya baktım tırnaklarını kemiriyordu " odadalar sizi bekliyorlar son 2 dakika" derin bir nefes alıp kömür göze baktım elime tutuşturulan dosyalara sıkıca sarıldım bir yandan da asansöre çekildim 3. Kata geldiğimiz de üzerimi düzeltip asansörden çıktım Buğra sessiz adımlarla yanımda yürüyordu boş koridorda yankılanan ayakkabı sesi gerilimi arttırıyordu kapıyı açan korumaya göz ucuyla bakıp odadan içeri girdim bir sürü adamın olduğu oda da bir ben birde yaşlı bir kadın vardı tanıdığım yüzler ararken kömür gözün abisiyle göz göze geldim bana gülümserken karşılık verecektim ki kömür gözün arabada ki söyledikleri aklıma geldi kafamla onun selamına karşılık verdim oturmak için bana ayrılan sandelyeye yürüdüm karşıma oturan Terin Holding varisi Buğra Terin o kadar karizmatik duruyordu ki şuan onu hangi kadın görse onun rüzgarında boğulurdu hafifte olsa çalışırken gözlerimi Buğra'ya kenetlemiştim " Hoşgeldiniz" hala gözlerim ondayken diğerleri cevap vermişlerdi.

Sırayla önlerinde yazan isimlere baktım Buğra'nın bir kaç kişi yakının da oturan kadına gözüm kaydı sarışın mavi gözlü oldukça kibirli birine benziyordu adının Meltem Terin olduğunu okuduğumda kafamla selamlayıp küçük bir gülüş attım kadın bana karşılık vermemişti pekte umrum da değildi tekrar gözlerim zil zurna sarhoş olduğum gözlere kenetlenirken bir kaç kişi konuşuyordu Buğra onlara cevap vermeye çalışıyordu su içtiği baradağı masaya koyması bile beni etkilerken yan tarafımdan 20lilerin sonunda olan bir adam " bu ne güzellik Birsu hanım toplantı sonrası görüşmek uzun uzun konuşmak isterim " dediğini duydum ama bunu Buğra'nın duymadığını umuyordum kafamı adama çevirip boş gözlerle baktım " buraya iş konuşmak için geldiğimizi bilmiyorsanız veyahut unuttu iseniz hatırlatmak isterim gereğinden fazla ikili muhabbete gerek yok toplantı sonrası işlerim var size ayıracak zamanım olduğunu düşünmüyorum" derken gözlerim kömür gözü buldu yüzünde ki gülümseme küçücükte olsa belliydi.

Bir kaç saatin ardından sonunda toplantı bitmişti ve ben direk odama gitmiştim aynı Buğra'nın dediği gibi oturup onu beklemeye başlarken saç diplerimin ağrısından saçlarımı açmak istemiştim öne doğru eğip kafamdaki tokaları saçlarımdan ayırdım ve saçlarımı özgür bıraktım ellerimle kafama yaptığım masaj bir nebzede olsa iyi gelmişti şişen ayaklarım sehbanın üzerine koymuş ayakkabılarımı kenara fırlatmıştım çantama uzanıp Buğra'yı aramak için telefonumu çıkardım onu arayacakken aralanan kapıya kafamı çevirdiğimde onunla karşılaştım elinde ki mağza poşetini ayağımı koyduğum sehpaya usulca bırakıp camlarda ki storları sonuna kadar indirdi gidip kapıyı kitledi ve sonunda koltuğa geçip oturdu "soyun" demesiyle kalkan kaşım yeterli olmasını bekliyordum " senin yanında mı?" derken kafa salladı " aynen benim yanımda zaten çoğunu gördüm biraz daha görsem birşey değişmez" cebinden çıkarıp sehpaya fırlattığı telefonu cüzdanı ve sigarasına gözleri düşerken sigaraya uzandı yakıp bir nefes çekerken kafasıyla işaret etti " senin yanında soyunmıycam Buğra çıkar mısın " sigaradan kaldırdığı gözleri hissizlerdi "ya sen soyunur giyersin yada ben o siktiğimin bez parçasını yırtar atar ve sana bunları giydiririm " bunu gerçekten yapacağını biliyordum benim koltuğuma geçti ve oraya oturdu.

Mecbur kalmıştım ve onun yanında soyunmak bana korkutucu gelmemişti çünkü ona oluşan içimde sonsuz bir güven vardı ellerimi sırtımda ki fermuara götürdüm ve benim götürmemle dönen sandelyede arkasını döndü bu beni gülümsetirken mağza poşetinde ki siyah pantalon ve tişörtü üzerime geçirdim tişörtün önünü pantolonuma verirken bir diğer poşetteki spor ayakkabıları ayağıma geçirdim o hala arkası dönüktü " bitti mi" diye bana seslenirken " evet dönebilirsin" dedim koltuktan kalkıp bana yöneldi beni süzerken içine sokuşturmuş olduğum tişörtü çıkarıp üzerimi düzeltti "böylesi daha iyi" göz kırpıp kendini koltuğa bıraktı " eve gitsek çok yoruldum " ayaklanıp sehpada ki poşetleri aldı elimi tutup beni dışarı sürükledi.

Titreyen ellerimi bir kenara bırakırken bana uzanan o kocaman siyahi gözlere baktım öylesine şevkat dolu bakıyordu ki hiç bir şey diyemedim. Bana attığı o adım içimi küle çevirmeye yetmişti bana usulca uzanıp saçlarımdan geçirdiği elleriyle usulca gözlerimi yumdum fısıldayarak "hem tehlikeli hem de huzur dolu olmayı nasıl başarıyorsun" saçlarımda ki elleri yüzüme indiğinde kapattığım gözlerimi aralayarak o kusursuz hatlara sahip adamı selamdım.

"Hem güzel hem bu kadar temiz olmayı nasıl başarıyorsun" tebessümüm saniyeler sürmüş boşluğunu utanç kaplıyordu " bana gelmek ister misin? " sorusuyla şaşkınlığa uğrarken cidden mi bu mu yani dedim içimden söyledim çünkü hala utanıyordum "zira bu gidişle kafayı sıyıracağım" anlamsız gözlerle ona bakıyordum ne demek istediğini anlamamıştım saçma sapan şeyler söyleyip ortamın büyüsünü bozmak istemiyordum o yüzden sessizce sustum ve öylece baktım " beraber olalım,sadece bana ait ol benim yaralı kuşum ol Kız bağır çağır sinirlen ama bana yap bunların hepsini yine dön dolaş bana gel ben olayım evin ben olayım şemsiyen gürlediğinde gök, yine bana sığın sen ben olayım ben sen,karışsın kokularımız nefesinde ben ısınayım bırak izin ver uyuyayım kollarında huzurla dolsun bütün bedenim çok ihtiyacı var kalbimin sana özle beni en çok beni sev kusursuz olmana gerek yok benim olsan yeter" gözlerimden dökülen yaşları engellemek istedim ama onlara yenik düşmeyi çoktan başarmıştım "bana gel yaralı kuş kimseyle paylaşmak istemiyorum seni" mutluluktan ağladığım günlerin de geldiğini düşündüğüm an kahkaha attım yapmamam gereksede boynuna doladığım kollarla onu kendime bastırdım " bu fazla erken oldu ama, olsun" tam da ondan beklediğim davranışı sergileyip ellerini belime götürdü " bu ne demek oluyor anlamıyorum?" O kadar anlamlı cümleleri kuran adam şuan edebiyatın içine etmişti " ah şey galiba bir süre daha yaralı kuş olabilirim ilgiye ihtiyacım var sonuçta" bir elini kafama götürdü ve beni kendine bastırdı. "Kimseye ihtiyacın olmayacak, benden başka bunun olmasına asla izin vermem bu imkansız" fısıldarken " biliyorum" dedim olduğum yerde uyumak için her şeyimi verebilirdim çalan telefonla ondan ayrılmadan çantada ki telefona yöneldim 'şerefsiz enişte' yazısını görünce kasılan bedenimle aramayı cevapladım " ne var" iğrendiğim ses kulaklarımı doldururken " ayıp ama öyle denmez çok özledim seni " midemin bulantısını tarif edemiyorken elimden çekilen telefonla rahatladım "kimsin " diyen kömür göze hayranlıkla bakıyordum bana eğdiği gözleri omzunu işaret etti eski konumumu geri almamı söylerken tamda onu yapıp eski konumuma geri döndüm" sikerim belanı dokundun mu lan ona" altımda gerilen bedeni rahatlatmak istiyordum fakat nasıl tepki vereceğini ve bunu nasıl yapacağımı bilmiyorudum.

"Siktir ol yavşak herif seni bana ba-" konuşmanın daha da uzamasını istemediğim için telefonu çekip aramayı sonlandırdım bana o kocaman ağzını aralayacakken kafamı boynuna gömüp öylece durdum,hiç birşey demedim oda demedi bu an hiç bozulsun istemiyorken çalan kapıya kulak kesildim yerimde doğrulup kapıya yönelicekken "sen otur" diyen kömür gözün sözünü dinleyip minik kedi yavrusu misali koltuğa sindim. İçeriye giren silikon göğüs moralimi fazlasıyla bozarken tavrımı sürdürdüm ve hoşgeldin bile demedim "yaa sen de mi buradaydın Buğracım yalnız oluruz diye düşünüyordum" maymun suratlı yaratıktan ses çıkarken kıskançlığın doruklarına çoktan ulaşmıştım " sen gelmeseydin biz gayet yalnızdık dimi kömür göz" yavru kedi gibi attığım bakışa kafa salladıktan sonra Selin'e döndü ve ona manasız gözlerle ona baktı " neyse hep beraber otururuz artık başka zaman" dedikten sonra o kırptığı gözünü kaşıkla oymak istesemde elden birşey gelmiyordu şimdi kalkıp dövsem ki bunu nasıl istediğimi bir ben bir Allah biliyor ne vasıfla dövecektim kömür gözün neyi oluyordu ki onu kıskanıyordum ben bunları düşünüyordum ki....

Uzun zamandır yoktum birileri demiş öldü şimdi herkes yazsın kral geri döndü selam gençler parmaklarım ağrıdı artık diğer bölüme....

ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin