Gişedeki sıraya girdiğimde arkama döndüm ve muhtemelen izledikten sonra ikimizin de aptallar gibi hıçkıra hıçkıra ağlayacağı filme hayranlıkla bakan Almira'yı izledim. Çok güzel bir kız olmasına rağmen o çok özendiği ilişkiler gibi bir ilişkisi hiç olmamıştı. Erkeklere güvenememe gibi bir sorunu vardı. Bunu defalarca konuşmuştuk ama kim erkeklere güvenebiliyordu ki? Erkekler, bilirsiniz erkeklerdi işte. Hep aynılardı.
Önümdeki kızın biletini alıp gitmesiyle bir adım öne gittim ve filmin adını söyleyip parayı verdim. Biletleri almış, çantama koyarken omzumda hissettiğim elle arkamı döndüm.
Lanet olsun.
Normal bir gün geçirmeyi planlarken yeterince anormal bir gün oluyordu. Ama buna izin verecek değildim. Orada değilmiş gibi işime devam edip biletleri çantama koydum ve yanından geçip Almira'ya doğru yürüdüm. Bu sefer bileğimi kavramasıyla sinirle arkamı döndüm. "Beni. Rahat. Bırak." dediğimde sert konuşmamı umursamamış gibi beni lavaboların olduğu yere sürükledi. Bütün 'Bırak.' diye seslenmelerimi aldırmadan lavaboların önüne geldiğimizde kollarımı göğsümde birleştirip ifadesizce suratına baktım.
Belli bir süre o da beni süzdü. Böyle baktığı için onu yumruklama hakkım vardı. Kesinlikle vardı.
"Sadece sakin ol ve bağırma Hazal. Seninle konuşmam gerek. Bir yere gidip oturmalıyız." dediğinde kaşlarımı kaldırıp suratına bakmaya devam ettim. Kafasını yukarı kaldırıp nefesini dışarı verdiğinde saçlarını elleriyle karıştırdı ve bana bir adım yaklaştı.
Sessizce "Dur." dediğimde beni dinlemeyip bir adım daha yaklaştı ve nefesini suratımda hissetmemi sağladı. Bu. Yanlıştı. Gözlerimi kapatıp belli bir süre öyle durduktan sonra tekrar açtım.
Neden her lanet yaklaşımında kendimi böylesine aptal hissettiğimi anlayamıyordum. Benden sadece uzak kalamaz mıydı? Sağlığım için en iyisi kesinlikle buydu. Çünkü bana her yaklaştığında göğüs kafesim bir kez daha sıkışıyordu ve bir anda kendimi uzun süredir nefes almamış bir şekilde buluyordum. Beni, güçsüzleştiriyordu. Bundan nefret ediyordum.
Ellerimi göğsüne koyup ondan uzaklaştığımda, "Seninle konuşmak istemiyorum Berk." diye mırıldandım. "Beni rahat bırak."
Açtığım arayı tekrar kapattı ve ellerini belime yerleştirip kaçmamı engelledi. Oturup ağlayacaktım. Biraz olsun beni dinleyip rahat bırakamaz mıydı?
Alnını alnıma bastırdığında bu kadar yakın olmadığımızı düşünmeye çalışarak şu anın bir an önce bitmesini istedim. Tepki vermiyor olmam onu yıldırtmalıydı. En azından ben bunu umut ediyordum.
"Seni özledim." diye fısıldadığında gözlerimi yumdum. Ben seni özlemedim. Bana tüm o hissettirdiklerini özlemedim. Gözlerini özlemedim. Seni özlemedim.
Belimdeki ellerinden birini kaldırdığında parmaklarını dudaklarımın üstünde gezdirmeye başladı ve "Bir şey söyle." diye mırıldandı.
"Söyledim zaten. Beni rahat bırak." diye tısladım.
Şaşırmış yada sinirlenmiş gibi değildi. Aksine daha da keyiflenmiş gibi duruyordu. Yamuk gülümsemesini yüzüne yerleştirip, parmaklarıya suratıma tura çıktığında ellerimi tekrar göğsüne koydum ve onu hızlıca ittim. Hızla yürüyüp oradan uzaklaşmadan önce dönüp son kez, "Beni rahat bırak geri zekalı!" diye bağırdım.
Senden nefret ediyorum.
***
Film başlayalı 45 dakika olmasına rağmen konusunu anlayamamış öylece ekrana bakıyordum. Hayır, anlamamamın nedeni filmin karmaşıklığı tabii ki değildi. Eğer öyle olsaydı şuan Almira yanımda hayran olmuşçasına filmi izliyor olmazdı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Sonsuza Kadar
Teen FictionBir tercih yapacak olsaydınız kimin yanında olmayı seçerdiniz? Kendinizi güvende hissettiğiniz, her kötü zamanınızda yanınızda olan kişinin mi yoksa sevdiğiniz kişinin mi? Peki ya sevdiğiniz kişi sizi çok üzdüyse? İşte Hazal’ın hikayesi de kendini...
30. Bölüm
En başından başla