- İyiki sen varsın. Yoksa ben ne yapardım, deyip başını arkaya doğru yasladı . Ömer' e iyiki sen varsın demişti. Bu beklenmedik yakınlaşma karşısında şaşırmıştı. Bir an içi tarif edilemez bir mutlulukla dolup taştı. Buharlanmış camlar dışarının görünmesini engelliyordu. Uzun süren bir sessizlikten sonra Esra gözlerini yummuş uykuya teslim olmuştu. Orada ne kadar kaldıklarının farkında bile değildiler. Ömer gözlerini yummuş düşünüyordu. Bir ses duydu . Tık ! tık ! Birisi cama vuruyordu. Gözlerini açtı. Dışarıda birisi vardı. Elinin tersiyle camı sildi. Yaşlı bir adam gülümseyerek camı açmasını işaret ediyordu. Yağmur azalmıştı.
- Buyur amcacığım bir arzunuzmu vardı ?
- Sizi böyle görünce merak ettim evladım.
- Allah razı olsun yağmur bastırınca kaza yapmamak için durduk ilginize teşekkür ederim.
- Buralara yabancısınız galiba ?
- Evet öyle sayılır
- Ben şu yukarıdaki Elmalı köyü' nün cami imamıyım. Buyurup misafirimiz olursanız çok seviniriz.
Esra ' da uyanmış onları dinliyordu. Ömer Esra' ya sordu.
- Hoca efendi bizi evine buyur ediyor ne dersin ?
- Sen bilirsin Ömer.
- O halde lütfen beni takip edermisiniz ?
Yaşlı imam eski model arabasıyla önde Ömer arkasında beş dakika sonra şirin bir orman köyüne girdiler. Dar ama düzgün yoldan ilerleyip köyün camisinin önünde durdular. Yağmur azalmış ama kesilmemiş inceden devam ediyordu. Hoca efendi arabadan inip onları buyur etti.
Yaşlı bir teyze kapıyı açtı önce hoca efendiye sonra arkasındaki tanımadığı iki gence baktı. Gülümsedi .
- Buyurun çocuklar hoş geldiniz.
- Hoş bulduk teyzeciğim misafir kabul edermisin?
- Ne demek başım üstüne buyurun buyurun geçin içeri.
- Yolda kalmışlar hanım arabanın içinde uyuyorlardı. Görünce kendilerini buyur ettim sağolsunlar beni kırmadılar.
- Allah hepimizden razı olsun hocam .
- Siz rahatınıza bakın ben akşam namazını kıldırıp gelirim
- Bende sizinle geleyim hocam. Bu arada ben Ömer ve Esra. Hoca başını salladı.
- Hay Allah ! tanışmayı unuttuk yaşlılık işte. Ben Mehmet hoca. buda Hacer sultan . Hadi gidelim vakit az.
Abdestlerini aldılar hoca efendi ezan okumak için kısa minareye yöneldi. Ömere baktı:
- Ezanı sen okuyabilirmisin ? Ömer evladım.
- Nasıl isterseniz hocam.
Az sonra küçük Elmalı köyü alışık olmadıkları bir sesten akşam ezanını dinlediler. On kişi kadar bir cemaatle akşam namazını eda ettiler. Köylüler daha önce görmedikleri bu genç delikanlıyla yakından ilgilenip tanıştılar. Mehmet hoca onlara caminin küçük çay ocağında çay ısmarladı. Hoş sohbet ettiler. Yatsı namazında cemaat onbeş kişi kadar olmuştu. . Namazdan sonra köylülerden bazıları Ömer 'i misafir etmek istediler ama Mehmet hoca nazikçe onları geçiştirdi. Eve geldiklerinde yemek hazırdı. Hacer teyzenin Esra' nın yardımıyla yaptıgı yemekleri afiyetle yediler.
Dışarıda yağan yağmur şiddetini yine arttırmıştı. Mehmet hoca onlara hiç beklemedikleri bir soruyu sordu.
- Çoluk çocuk varmı evladım ? ikisi bir birlerine baktılar. Hoca misafirlerinin parmaklarında alyans görmediği için durumlarını anlamak maksadıyla sormuştu.
- Hocam bizim durumumuz biraz karışık biz evli değiliz.
- Anlatmanızda bir sakınca yoksa dinlemek isteriz. Ömer kısa bir an düşündü. Sonra anlatmaya karar verdi.
- Anlatayım hocam . Ömer kendi hisleri hariç bazı ayrıntıları atlayarak olup biteni uzun uzun anlattı. Sonunda :
- İşte hocam olup biten bundan ibaret.
Mehmet hoca karşısındaki gençleri kırmamak yanlış anlamalarına mahal vermeden onlara nasihatte bulunmak istedi.
- Bakınız çocuklar : Dinimiz zaruri hallerde bazı şeylere izin verebilir. kuran ı kerimde açıkça belirtilen ayetlerde kimlerlerin mahrem ve na mahrem olduğu açıklanmıştır. Nikah düşen iki insanın bir arada yalnız olarak bulunmaları yasak lanmıştır. Sadece kendinizi değil bütün insanları göz önüne alacak olursak kaç insan bu durumun sakıncaların dan kendini koruyabilir. İslam dini bütün ihtimalleri göz önüne alarak helal haram kavramını uyğulamaya koymuştur.
- Şüphesiz Allah herşeyi bilen ve görendir. Onun emir ve yasakları asla tartışılamaz bu imanın bir geregidir. Ömer ve Esra hoca efendiyi dinlerken renkten renge girdiler.
- Diyeceğim şu çocuklar kaderiniz sizi çoktan birleştirmişsiz neden direniyorsunuz evlenin. Yine beraber kaçın saklanın. Mücadele verin . Ne kadarda bir birinize yakışmışsınız. İnşallah Allah yardımcınız olacaktır. Esra da artık Ömer' e karşı ilgisiz değildi. Ama böyle oldu bitti bir evliliğe hazır değildi. Ayrıca dindar bir kocaya onun yaşadığı gibi bir hayata da uyum sağlaması zor görünüyordu. Ömer' i tanıyalı fazla bir zamanda olmamıştı. Onu daha iyi tanıması için zamana ihtiyacı vardı.
Bir çok vasfı aranıpta zor bulunur cinstendi. Dürüstlüğü koruyuculuğu, becerisi, güleryüzlü oluşu hepsi çok olumlu şeylerdi. Tek kelime edemeden başını eğdi. Ömer,
- Hocam söyledikleriniz tamamen doğrudur. Allahın affına hoş görüsüne sığınarak bir süre beklememiz gerektiğini düşünüyorum belki şartlar düzelirse Esra' yı ailesine sağ salim teslim ederim. Ömer bunları söylerken , Esra' nın kararsız halini sezmişti. Aslında kendisi içinde oldu bitti bir evliliği düşünmemişti.
DEVAM EDECEK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET VADİSİ
ActionCENNET VADİSİ ROMAN ( Yazan Metin Yiğit) Esra Üniversite mezunu sanatçı adayı genç ve güzel bir kız. Nihat Ordu mensubu görevini kötüye kullanan sinsi bir istihbaratçı Ömer Babasının söz verdiği bir evliliğe zorlanan genç bir delikanlı Bu hikaye...
Cennet Vadisi roman Sevda yeli Bölüm 17
En başından başla