"Biz öpüştük. Ve o bunu gördü." dedim tek nefeste. Sesli söylemek bile tekrar tekrar pişman olmama sebep olurken, Niall irice açılmış gözleriyle bana bakıyordu.

"Şaka yaptığını söyle ve bende rahat bir nefes alayım." Üzgünüm Ni...

"Her şey bir anda oldu. Bunu yapmak istediğimi bile hatırlamıyorum. Onu doğru düzgün tanımıyorum bile!."

"Nedense içimdeki bir ses her şeyin içine sıçtığını söylüyor Dean." Nedense benimde içimdeki ses lanet çenesini kapatamayıp aynı şeyleri bana da söylüyordu...

"Kendall?" dedim. Tek istediğim bu soruya cevap alabilmekti. Çünkü her şeyi karıştıran oydu. Aklımı karmakarışık ediyordu.

"Sikeyim Kendall'ı!" Ellerini iki yana açmış, kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Ve ah... bağırmıştı. Bunu beklemiyordum. Yani birden böyle parlamasını gerektirecek bir şey göremiyordum.

"Harry'e elli kere söyledim." diye mırıldandı kendi kendine. Neyi söylemişti? Burada benim bilmediğim neler dönüyordu?

"Neyi söyledin?" dedim merakıma yenilerek. Biliyordum, adam gibi cevap alamayacaktım ama yine de sormaktan bir şey kaybetmezdim.

"Hiçbir şey. Kendall'ı sevdiği falan yok Darcy. Bunu hepimiz biliyoruz. Neden onunla olduğunu da biliyoruz. Ve sana şimdi bunu söyleyemem." Bu beni iyice meraklandırmıştı. Ve tahmin ettiğim gibi doğru düzgün bir cevap alamamıştım. Peki gerçekten Harry onu sevmiyor muydu?

"Bana sevdiğini söyledi." Tanrım kafam daha ne kadar allak bullak olabilirdi?

"Sevmiyorum mu diyecekti?" dedi kaşlarını kaldırarak. Aslında bu yönden hiç düşünememiştim. Ben de ona ne kadar benim için anlam ifade etse de, bana sorduğunda bunun tam aksini söylemiştim. Neden böyle yapmıştım, onu bile bilmiyorum. Sadece o an ağzımdan böyle çıkmıştı ve bu sonrasında bayağı bir pişman olmama sebep olmuştu. Ah, Tanrım...

Neden onunlaydı? Ni bunu biliyordu ama bana söylemiyordu. Bu konuda onu zorlayamazdım çünkü aralarından laf sızdırmadıklarını adım gibi biliyordum. Zorlasam da çabalarım boşa çıkardı.

"Ben yatsam iyi olur." dedim ellerimle dizlerimden destek alarak oturduğum koltuktan kalkarken. Niall'ın söylediklerini, üzerine birkaç dakika susarak sindirmeye çalışmıştım. Kafamda bir şeyleri anlamlandırmaya çalışmıştım ve bunda pek başarılı olduğum söylenemezdi. Ve en sonunda uyumanın iyi bir fikir olacağına karar vermiştim.

"Pekala, fakat Darcy?" Oturduğu yerden bileğimi tuttu.

"Evet?"

"Darren'la görüşmeni istemiyorum." Birkaç saniyeliğine düşündükten sonra söyledikleri bunlardı. Kararlı bakışları, dikkatle gözlerimin içine odaklanmışken hafifçe başımı salladım. Evet, sanırım olanların üstüne onunla görüşmek pek de mantıklı değildi. Fakat ona ne diyerek bunu başaracaktım?

"Zaten bunu en başta her ikiniz de yapmamalıydınız." diye ekledi kendi kendine mırıldanırken bakışlarını kaçırarak. Bu da ne demekti? Evet, belki yeterince açık bir cümleydi fakat tam olarak anlayabildiğim söylenemezdi. Harry ve benden bahsettiğini farketmek zor değildi.

"Onunla görüşmem, fakat burada anlamadığım şeyler dönüyor."

"Bunları sonra konuşuruz güzelim. Hadi yat." derken ayağa kalkıp başıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Ellerimi beline sarıp teşekkür ettim. Her şey için. Buna gerek olmadığını söylerken geri çekilip ellerini omuzlarıma yerleştirdi.

"Seni seviyorum prenses. Ve üzülmeni istemiyorum. O çocuğu tanımıyorsun ve seni öpmüş... Buna fazla sinirlendim ama yine de bir şey demiyorum. Önünde daha iyileri var ve sen bunu göremiyorsun?" dediğinde neyden bahsettiğini anlamıştım. Daha iyileri... Harry... Sorun, onu göremememde değil, görsem de elimden bir şey gelememesindeydi. Ne yapacaktım, 'Kendall'ı siktir et, ben varım!' mı diyecektim? Tabii... Biz burada Kendall Lanet Jenner'dan bahsediyoruz. Şu manken olan hani. Ah, herneyse!

"Seni seviyorum Ni. Böyle olmasını istemezdim." dedim omuz silkerek. Başını hafifçe salladığında ona iyi geceler dileyerek odama çıktım.

İyi bir uykuya ve düşünmek için uzun bir zamana ihtiyacım vardı. Üzerimi değiştirdikten sonra telefonuma gelen mesajlara baktım. Beş tane mesajın hepsi Darren'dandı.

"Ev arkadaşının Harry Styles olduğunu bilmiyordum?"

"Bana çok sinirli bakıyordu Darcy, bunun sebebi neydi merak ettim."

"Tanrı aşkına sizin aranızda neler dönüyor? Her yerde fotoğraflarınız var!"

"Ayrıca bu gün orada olanlar için tekrar özür dilerim. Bunu telafi edeceğim ama bu sefer yalnız olursak daha iyi olabilir. x"

"Neden takmıyorsun? Öpücüğü yok saymayacaksın değil mi? Ah sanırım uyudun..."

Harika! Şimdi ne bok yiyecektim? Ne cevap verecektim? En iyisi hazır uyuduğumu düşünürken, hiç cevap vermeden yatmaktı. Fakat nereye kadar kaçabilirdim ki... Eninde sonunda o bunu telafi etmek isteyecekti. Ve ah! "Öpücüğü yok saymayacaksın değil mi?" Aslına bakarsan Manfred, bunun olmasını hiç istemezdim bile... Ama birden oluvermişti işte. Ve en olmaması gereken yerde...

Telefonumu kilitleyip komodinin üzerine bıraktım. Şimdi sadece uyuyup, biraz tüm bunlardan uzaklaşmalıydım.

UNEXPECTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin