Lavi hikayeyi dinledikten sonra biraz üzgün hissetti ama bir bookman olduğu ve duygularını karıştırmaması gerektiğini hatırladı. Kanda'ya bakmak için döndü.
Kanda Moyashi'nin yaptıklarını yeri süzerek düşündü. Aptal Moyashi onun için, işkenceleri kabullendiği için suçlu hissediyordu. Yüzünün gizemini korusada gizlice minnettar hissediyordu. Hiçbiri Johnny'nin kapıyı dinlediğinin farkında değildi. Lenalee kadar olmasada ağlıyordu...♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡
Gemi
"Ne, Tyki-pon? Allen Walker nasıl?
"Aslında, bayağı iyi gidiyor. Road ona ne yaptı bilmiyorum ama ona söylediğimiz herşeyi kabul ediyor. Ancak sanırım biraz duygusallaşmış gibi görünüyor.
"Hmmm,peki. Rodo'ya iyi iş çıkardığını söyle. Allen-kun'un bizimle kahvaltıya katılmasını istiyorum ya da belki yarın. Ama eğer bizimle akşam yemeği yemek için istekli değilse biraz daha ikna edilmeye ihtiyacı var sanırım. Şuan kaç stigması var?"
"Şimdilik, üç. Onu buraya getirdiğimizde zaten bir tane vardı. Sadece bu gece Road ile beraber şekerlerken iki tarafından bir tane çıktı. Iki tanesi yarın gece olacak sanırım. Onun ertesi günü muhtemelen dönüşümünün son günü olacak."
"Mmm, teşekkürler Tyki-pon. Lulubell'i bulup onu buraya gönderebilir misin?"
"Peki." Tyki Road'ın mumlar ve telefonlar dolu karanlık odasından çıktı.♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡
'ALLEN'
Neah isimli genç çocuk anıları izlemekte olan Allen'e baktı. Neah ona adını söylediğinde Allen şaşırdı ve onun olduğu tarafa dogru baktı. Sadece anıları izlediğini düşünmüştü.
"Bunların hepsi anı. Bütün Noah anıları insan genleriyle beraber geminin içine konuldu. Ama ben sadece bir anı olmadığım için seninle konuşabiliyorum."
"Sen 14. Müsün?"
"Evet ama Neah'ı tercih ederim."
"Neah daha önceki bedeninin ismi değil miydi?"
"Bu daha kolay geliyor, öyle değil mi, bana böyle seslenir misin Allen?"
"Pek değil..."
"Beni takip et."
Allen Neah'ı takip etti ve koca bir alana geldiler. Hepsinin ortasında ise küçük beyaz bir ev vardı. Neah'ın ağaca oturup gemideki şarkıyı söylediği zamanı gördüler. Evin içine gireceklerdi ama Neah kapıyı açmadı. Allen kapıyı açmak için ittiğinde kolunun içeri girdiğini gördü.
"Bu bir anı Allen. Hiçbir nesneyle etkileşime giremezsin. Tüm yapmamız gereken sağ kapıdan yürümek."
Allen dışarıda şarkı söyleyen çocuğun sesini içeriden duyabiliyordu. Ses sanki çocuktan değil bulunduğu dünyadan geliyordu. Etrafında sesi hissetti, gökyüzü, ev, kapı, zemin ve hatta onun direk önünden geliyordu.
Neah sözü alarak, test etmek için kapıya tekme atmaya çalıştı ama vücudunun dirençle karşılaştığını görmek ona garip geldi. Allen tüm yol boyunca yürüdü ve rahat bir oturma odasına girdi. Neah ise oturma odasının kapısından uzak bir şekilde yoluna devam etti. Odadan ayrıldı ve karanlık koridora doğru gitti.
Allen peşinden hemen gitti. Küçücük bir ev bile olsa kaybolabileceğini biliyordu. Neah koridordan bir odaya dönüş yaptı. Allen'de onu izledi ve yatakta kitap okuyan çocuğu farketti. Odada iki küçük yatak vardı. Hemde ters tarafta. Ortada iki kısa yatakla büyük bir masa vardı. Iki ahşap tabure, yataklarının sonunda aynı boyutta iki dolap ile yanmayan mumlar vardı. Yatağın başında ise pencereden gelen ışık odayı aydınlatıyordu.
"Hey Neah, işlerini bitirdin mi?" Allen yatakta oturan minik Mana'yı görünce yüreğinde bir sızı hissetti.
"Mmm, kısa bir süre önce bitirdim. Bennet ile konuşuyordum. Uyandığını söylediğimde bana pek inanmadı. Yalan söylediğimi sandığı için bahse girerim seni görmeye gelecek." Neah biraz sırıttı, Mana'da kıkırdadı.
Allen Neah'ı izliyordu. Neah boş yatağa gitti. Ve yanında eğildi. Yatağın altına uzandı ve yırtık pırtık bir kitap çekti. Allen Mana ile Neah'ın birbirine çok benzediğini farketti.
"Sen uyanana kadar bu kitabı okumadım." Mana Neah'ın elindeki kitaba baktı ve gülümsedi.
"Önce kim bitirecek göreceğiz!"
"Bu hiç adil değil, sen zaten başladın!"
"Iyi ozaman okuma." Neah homurdandı ve yatağın üzerine kitabı koydu ilk sayfayı açtı.
Allen zihninden içini çekti, orada kalıp saatlerce çocukların kitap okumalarını izlemek istemiyordu.
Fakat, birkaç saniye içinde, Neah'ın elinin ve gözlerinin kitapta olmadığını farketti. Gözlerini çok sıkı bir şekilde kapatmıştı. Sağ elini kaldırdı ve kitabı bıraktı. Alnına hafifçe vurmaya başladı.
"Yanlış birşey mi var?" Mana sordu.
"Sadece bir baş ağrısı. Aniden oturduğum için ortaya çıktı."
"Peki." Mana Neah için endişeli görünüyordu ama kitabını okumaya geri döndü. Allen Neah'ın gözünü tuttuğunu ve üç kabarık işarete hafifçe dokunduğunu gördü. Baş ağrısı yine başladı.
"Tahmin ettiğin gibi. Bu benim dönüşümüm."
Allen'in önünde zaman daha hızlı akmaya başladı. Aniden sayfalar korkutucu derecede hızlı ve çabuk döndüler. Neah acı içinde yere eğildi. Mana insancıl olmayan bir şekilde ayağa kalktı ve dudakları oynuyordu fakat Allen hiçbirinin söylediklerini duymadı.
"Anıları hızlandırıyorum. Sadece okuyorduk. Bu kadarı yeterli." Neah tekrar eğildi ve geri oturdu. Mana yine onunla konuştu. Bazı şeyler tekrar olmaya başladı. Çocuklar okuyordu ve Neah'ın acısı tekrar başladı. Mana ona yardım etmeye çalıştı. Son olarak Neah yataktan düştü ve alnında stigmanın belirmesiyle beraber kanlar alnından süzülüyordu. Mana annesini çağırdı ve birlikte Neah'ı rahat ettirmeye çalıştılar. Anneleri zaten yorgun görünüyordu. Allen son zamanlarda kadının hiç uymadığını farketti. Aniden herşey bulanıklaşmaya başladı.
"Seni biri uyandırmaya zorluyor gibi Allen. Normalde gitmene izin vermezdim ama bu gece gördüklerin yeter."
Allen bu sözleri duyduktan sonra herşey siyah oldu. Sonra sesler duymaya başladı. Biri onun adını tekrar tekrar sesleniyordu.
"Neah uyandı, dediğini sandım."
"Ha?" Allen gözlerini açtı. Fakat Tyki onun düşüncelerini yüksek sesle söylediğini ve Neah olmadığını farketti.
"Oh. Üzgünüm. Rüya görüyordum." Allen pencereden gelen ışıkla etrafını inceledi. Road göğsünde uyuyordu. Road'ın ona bu kadar yakın olduğunu farkedince yanakları ısınmaya başladı.
"Ah, sonunda uyandın. Günaydın. Road'ın uyanması biraz zor, normalde kendine güzel rüyalar gösteriyor ve uyanmak istemiyor. Belkide sen onu uyandırabilirsin diye düşündüm."
"Ben mi?"
"Evet, evet. Sana oldukça düşkün görünüyor."
Allen derinden kızardı ve Tyki kalp atışlarını hızlandırdığının farkında değildi.
"Er, Road? Uyan, sabah oldu sanırım. Gerçekten uyanacak mı?" Allen Tyki'ye garip bir şekilde baktı.
"Ah, biraz bekle." Allen aşağı baktı ve tekrar Road'a seslendi. Road esnedi ve dahada yakına sokulmaya çalıştı. Fakat Allen otomatik olarak yakın temasa girmekten ürktü.
"Oohh." Road esnedi. "Günaydın Alle~en!"
"Sana söylemiştim Shounen."
"Ah, evet." Allen beceriksizce Tyki'ye cevap verdi ve Road'ı nazikçe ittirmeye çalıştı ama başarısız oldu.
"Hey, Road. Kahvaltı saati geldi. Herkes gelmeni istiyor. Buna sende dahilsin Shounen."
Allen eğildi ve Tyki'nin söylediklerini sadece görmezden gelmeye çalıştı. Aç olduğu kadar da yemek yerken Earl'a yakın olmak istemiyordu. Allen Road'a yalvaran bir görünüm vermeye çalıştı. Gerçekten sempatik görünüyordu fakat Road ne yapmaya çalıştığını farketti ve başını iki yana salladı. Allen içini çekti.
"Peki, Allen. Kahvaltı için yeni bir kıyafet giy. Tyki sen burada kal ve ona gözkulak ol."
"A-ama Road, benimde hazırlanmam gerek."
"Hayır. Allen daha önemli. Belki duş alırkende ona yardım edersin." Road kıkırdadı ve Allen'in göğsünden kalktı. Yatağın kenarında ayağa kalktı ve eteğini düzeltti. Sonra Allen'in kapısını açtı.
"Geri geleceğim!" Kapıdan dışarı çıkmadan konuştu.
"Şey..."
"Kesinlikle olmaz!!" Allen Tyki'yi suçlayarak baktı.
"Merak etme, duş almanda sana yardım etmeyeceğim." Tyki utandı ve koyu renkli yanakları kırmızı oldu. Noah'ın eğlencesi olabilirdi ama sapığı olmak istemiyordu. Başka birşeyler düşündü ve onları yaptı.
"Şey, sana yardım edeyim." Allen homurdandı ve Tyki elini kapmak için uzandı. Ama Allen Tyki'nin aldığı elini geri çekti ve yerine sağ elini sundu. Tyki kaşlarını kaldırdı fakat hiçbirşey söylemeden ona yardım etti. Allen doğruldu ve yataktan ayaklarını sarkıttı. Ama Leverrier'in onda bıraktığı yaralar yataktan kalkınca tekrar kanamaya başladı. Tyki yatağın kumaşları arasına sıkışan yara kabuklarını gördü ve Allen'e baktığında kırbaç izlerini farketti. Bu sefer daha temkinli bir şekilde Allen'i çekti ve omuzlarını omuzlarına atıp Allen yürümeye çalışırken ona destek oldu. Tyki yeni odasında ona rehberlik edip banyoya kadar götürdükten sonra banyonun kapısını açtı. Allen duş almak için içeri girdi ve kapalı klozet kapağına oturdu. Allen'in istediği sıcaklığa gelene kadar bekledi.
"Seni kendi haline bırakıyorum. Giyinmen için temiz kıyafetler getireceğim. Tamam mı?"
Allen tekrar homurdandı ve Tyki banyodan ayrıldı. Arkasında banyonun kapısını kapattı, kirli yatağa baktı. Akuma hizmetçilerin Allen'in odasına girmelerine izni yoktu.
Tyki yeni çarşaf ve yorgan almak için odadan çıktı. Allen odasına geri döndüğünde kapının yanında, yerde kıyafetlerinin düzgünce katlanmış şekilde koyulduğunu gördü.
"Teşekkürler Road."
Tyki önce yatağının yanına yükünü bıraktı. Sonra arka kapıdan çıktı ve temiz kıyafet destesini aldı. Banyoya yürürken kıyafetleri bırakmak için kapıyı açtı. Shounen şimdi duştaydı ve duyulamayacak kadar sessizdi. Tyki banyodan çıktığında, Allen'in kıyafetlerinin orada olmadığını farketti ve giysilerini aldığını tahmin etti.
Sonra, yatağın çarşafını sıyırdı ve üzerine temiz çarşaf serdi. Odanın köşesine kanlı çarşafı bıraktı. Yastık kılıflarını değiştirdi ve siyah bir yorgan serdi. (Tyki bizim eve de gel.)
Banyodaki su sesi durdu ve banyonun kapısı açıldığında gerçekten çok şaşırdı. Allen'in giyinmiş olduğunu fark etmedi bile.
Allen koyu kahverengi pantolon ve bembeyaz biz gömlek giymişti. Boynunda parlak kırmızı bir kurdele, elleri beyaz eldivenleriyle süslüydü. Ayrıca siyah çorap giymişti ama çizmeleri yatağın yanında bekliyordu.
Aslında duştan sonra çok daha iyi hissetmişti. Saçını kesmek için hiç fırsatı olmamıştı. Bu yüzden gümüş çekmeceleri karıştırmak için geri gitti. Biraz sonra banyo çekmecesinde bir lastik buldu ve yüzüne düşen saçlarını tutturmak için at kuyruğu yaptı.
Gözleri alnındaki işaretlere indi. Ne zaman stigmasına dokunsa bu fikre şahsen hep karşı çıkardı.
Allen Noah'a dönüşmekte olduğu gerçeğine alışmaya başlamıştı. Korkunç şeyler yaptıklarını biliyordu ve birsürü kişiyi öldürdüklerinide. Ama onlardan nefret etmek için bir sebep bulamadı. Ancak kahvaltıda ikizleri ve Earl'ı görmeye de meraklı değildi.
"Kendimi daha iyi hissediyorum." Allen Tyki'nin yatağını değiştirdiğini farketti ve bu yüzden ona teşekkür etti. Dimdik bir şekilde yatağa yürüdü ve oturdu. Ayakkabılarını almak için eğildi ama hemen sonra çığlık atarak acıyla cıyakladı.
"Shounen, ağırdan al. Yardıma ihtiyacın varmı?" Allen isteksizce başını salladı ve Tyki ona çizmelerini giydirdiği zaman utandı. Son olarak Allen hazırdı ve o anda Road kapıdan girdi.
"Oooo! Sana bunların çok yakışacağını biliyordum! Ona gözkulak olduğun için teşekkür ederim. Tyki, sen hazırlanabilirsin." Tyki başını salladı ve duvardan geri adım attı.
"Biraz ürkütücü." Allen mırıldandı.
"Alle~en! Sen çok tatlısın!" Allen kızardı ve Road onun kucağına oturdu. Sırtında yarası olduğunu bildiğinden dikkatli davranıyordu. Allen'in kırmızı yanaklarını görünce dayanamadı ve yanağından öptü.
"Huh?" Allen yerinden fırladı ve Road gülerek tepki verdi.
"Ne, hadi gidelim Alle~en! Açlıktan ölüyorsun eminim. Kahvaltı!" Ayağa kalktı ve odasından dışarı onu çekerken Allen'in sol kolunu yakaladı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...
Bölüm 5: Kahvaltı zamanı!
En başından başla