"Bu da ne demek oluyor, Deniz?" dedi zaman kazanmaya çalışarak.
"Ne dediğimi çok iyi anladın zaten, Gölge. Yerinde olsam kıvranacağıma anlatmayı tercih ederdim. Daha fazla kıvranırsan sinirlerime hakim olamayabilirim. Çünkü öğrendiklerim hiç hoşuma gitmedi." dedi Deniz öfkeli bir nefes eşliğinde. Omuzları pes eder gibi çöktü.
"Biliyorsan anlatmama gerek yok." dedi kafasını tabağına eğerek. Çatalıyla önündeki yemeği dürttü.
"Yemeğinle oynayacağına bir de şu pazarlığı sen anlatırsan mutlu olurum." dedi Deniz soğuk bir gülümsemeyle. Derin bir nefes aldı.
"Peki... Ege yılbaşı gecesinin ertesi günü bana geldiğinde çok şaşırdım. Görmeyi beklediğim son kişi bile değildi. Şaşkınlığımı atlatamamışken bir de beni kurtardığından falan bahsetti. Sadi benim değil onun adamıymış meğerse. Sadi'nin beni götürdüğü doktor bile onun tanıdığıymış. Sahip olduğum tüm gücü bana o vermiş. Bir mafya oyunu oynayan bir çocukmuşum meğerse. Bana bunu neden yaptığını sorduğumda, sonunda kafama sıkacak birine ihtiyacım vardı, dedi. Bana Bahriyeli'nin planından bahsetti. Yardım istedi. Ben de senin için öyle bir teklifte bulundum." dedi gözlerini tabağından ayırmadan.
"Benim için?" dedi Deniz alaycı bir sesle.
"Onun nasıl bir adam olduğunu biliyorum. Sana ve kadınlara duyduğu hayvani ve sadist hislerinden haberim var." dedi Gölge öfkeyle gözlerini Deniz'e dikerek. Deniz'in yüzündeki alaycı gülümseme yerini şaşkın ifadeye bıraktı. Bunu nereden biliyordu?
"O üçlünün sırlarını bilen bir tek sen misin sanıyorsun? Ege'nin sadist bir piç olduğunu, Efe'nin eşcinsel olduğunu ya da Eren'in Ahu yüzünden çektiği acıyı bilen bir tek sen misin? Sana yerime geçtiğini söylerken kastettiğim buydu. Tek sır kutusu sen değilsin, Deniz Erden!" dedi tehlikeli bir sesle. Deniz şaşkınlıkla suratına bakmaktan bu sefer kendisi konuşmayı unutmuş gibiydi.
"Ben... Ben..." diye kekelemekten fazlası için kelimeleri yetersiz kalmıştı. Onunla konuşmayı bırakıp kendiyle konuşmaya başlamıştı. Neredeydi benim şu lanet olası hazır cevaplığım? Ya da şu beni her seferinde göt etmeyi başaran Ukala Deniz neredeydi? Anca bana laf soksun zaten, şimdi neredesin, Bayan Ukala?
"Sen de benim kadar körsün. Onları çok seviyorsun. Bunu çok rahat bir şekilde görebiliyorum. Asıl onlardan korkman uzaklaşman gerekirken benden kaçıyorsun, Deniz!" dedi gözlerindeki acı dolu ifadeyle. Deniz onun yüzüne üzgün bakışlar attı.
"Bak, bunu konuşmak istemiyorum. Sen de pek farklı sayılmazsın. Sen de bana yalan söylüyorsun. Şu an gözümde eşitsiniz." dedi Deniz ses tonunun soğukluğundan ödün vermeden.
"Ne yapmamı istiyorsun, Deniz? Bir kenara geçip öylece seni almasına izin mi vereyim? Seni seviyorum, Deniz. Seni ondan kurtarmak için her şeyi yapacağım, Deniz. Pes etmeyeceğim. Seni bu rüya görünümlü kabustan uyandıracağım." dedi öfke ve nefretle. Öfkesi Deniz'e ama nefreti Ege'yeydi. Deniz gözlerine dolan yaşlara engel olamadı. Onları barıştırmaya çalışırken her şeyi daha da batırmıştı.
"Ben sizi eski halinize çevirmeye çalışırken, siz daha da kötü oldunuz. Tek istediğim tekrar dost olmanızdı. Her şeyi batırdım. Hayatınıza girmemeliydim." dedi Deniz titrek bir sesle. Gölge, Deniz'in ani duygu değişimi karşısında duraksadı.
"Sen hayatımıza girmemiş olmasaydın, o üçü mezarda ben de büyük bir pişmanlıkla hapiste olurdum. Ben sadece onu böyle sevebilmene kızıyorum, Deniz. Niye beni değil de onu böyle körü körüne sevebiliyorsun? Sana ondan daha iyi bakabilirim, Deniz. Gözünden bir damla yaş düşmeden yaşayabilirsin. Neden kendine böyle eziyet ediyorsun?" dedi Gölge daha yumuşak bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mystery / ThrillerSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...
7. İsmin Değeri
En başından başla