7. Bölüm = Sinsi Bürütüs'üm

En başından başla
                                    

"Bak aslanım... Eğer ailenin durumu iyi olmadığı için okulu bıraktıysan, söyle bileyim. Bileyim ki, elimden geldiği kadar yardım edip seni okutabileyim... Okumak güzel şey. Dışarıda, kola kravat dolaşmak varken, burada heba olma aslanım. Herkes okuyup adam olurken, sen yarım kalma, hayallerin yarım kalmasın."

Barış, kızaran yanaklarını gizlemek için kafasını eğebildiği kadar aşağı eğdi. Dolan gözlerini de saklıyordu aslında. Alparslan, kafasını kaldırması için çırağını zorlamadı. Genç adamdı, delikanlıydı. Yediremezdi kendine. Bu yüzden ustasının sorduğu soruların yanıt veremedi genç çırak.

"Sen neden okumadın peki?"

Alparslan hüzünle gülümsedi, "Okumadım değil, okuyamadım... Çalışmak zorunda kaldım. Üniverste sınavlarına tekrar hazırlandığım, deli gibi çalıştığım yıl babam geçirdiği bir trafik kazasında öldü."

Derin derin soludu Alparslan. Canından çok sevdiği babasını her hatırlayışında, içi acıyla doluyordu.

Barış, kafasını hızla kaldırdı ve ustasına baktı. Alparslan yine hüzünle gülümsedi. "Annem, iki küçük kız kardeşim ve ben ortada kaldık. Akrabalarımız yalnızca bir kaç sefer yardım ettiler. Hepsinin dilinde şu cümle vardı; 'Oğlu, çalışabilecek yaşta. Çalışıp anasına da bacılarına da baksın.' Aynen böyle diyorlardı. Kimse hayallerimi, emeklerimi, kendimden feda ettiğim şeyleri görmüyordu be aslanım..."

Alparslan, doğruldu ve çırağın yanındaki boş sandalyeye oturdu. " Bize, bizden ve Allah'tan başka yardım edenin olmadığını anladım... Okumayı bırakıp, çalışmaya başladım. Şimdi Allah'a çok şükür bir işim var, annemi ve kardeşlerimi kimseye muhtaç etmeden krallar gibi yaşatıyorum... Ama içimde hep bir eksiklik..."

Kolunu çırağının boynuna attı Alparslan ve kendine çekti. "İşte böyle başladı benim hikayem... Eğer istemiyorsan sana zorla oku demiyorum ama elimdeki fırsatın kıymetini bil, koçum."

Barış, yavaşça kafasını sallayarak, ustasını onayladı. "Aslında, okumayı seviyordum ben, hâlâ da seviyorum. Bu yıl benim de üniverste sınavım var..."

Barış kızaran yanaklarını saklamak için bu sefer de başını başka yöne çevirdi. "Her şey para be abi... Bütün hocalar deneme çözün deyip duruyor, on adet denemenin yirmi beş-otuz lira olduğu bir devirdeyiz. İki günde bir deneme çözüyorum diyelim. Yirmi gün sonra denemeler bitecek, yenileri gerekecek. Düz hesap, bir buçuk ayda elli lira eder. Her zaman, elli lirayı nereden bulayım ben?.."

"İstediğin deneme olsun, aslanım. Âlâsını alırım sana."

Barış dayanamdı ve ustasına sımsıkı sarıldı. Neredeyse yarım saattir tutmaya çalıştığı gözyaşları yanaklarından usul usul süzülmeye başladı. Alparslan eliyle Barış'ın saçlarını okşadı.

"Bunda utanılacak bir şey yok, sakın aklına böyle bir şey gelmesin. Tamam mı?" Barış kafasını salladı. "Şimdi üzerindeki önlüğü çıkar ve evine git. Boş geçirdiğin bu iki-üç haftayı telafi etmeye bak. Kitapların da, denemen de, tüm masrafların da bana ait bundan sonra."

Alparslan yavaşça ayağa kalktı, cüzdanının yanına gitti ve içinde ne kadar para varsa hepsini eline aldı. Beş yüz lira kadar vardı. Tekrar Barış'ın yanına geldi ve hepsini genç adamın eline sıkıştırdı.

Barış bir kez daha sarıldı ustasına ve ardı ardına teşekkürlerini sıraladı. " Okuyup, büyük adam olacaksın sen..." dedi Alparslan, çırağı evine göndermeden hemen önce.

Eve geldi, duşunu aldıktan sonra beyaz gömleğini ve siyah kot pantolonunu giyindi Alparslan. Gömleğinin düğmelerini iliklerken odaya küçük kardeşi girdi,

KARTANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin