Fakat sorgulayabileceğim bir isim çıktı karşıma, çok yakından bir isim. Orhan Sönmez. Sadece ekonomik destek sağlayan yapım ortağının ne ilgisi olurdu ki mektupla? Tüm soğukkanlılığımla dikildim ve sorguladım. Yalan söyledi, inanmadım.
Senaryo değişmişti, Leon için algı yanıltması dedim. Başka detaylarla gözümü boyamışım meğer. Sonra o geldi. Baba hakkında konuştuk, bir de yaşadığı hayat. Birden bir şeyler oturdu kafamda. Korkarak sordum sorumu. Cevabı ise sorumdan daha beterdi.
''Leon. Sana bir şey soracağım ve bana açık olacaksın. 28 Haziran 1919'da Kordon'da Hilal'e bir mektup yazdın mı?''
Tek bir soru hayatınızın tüm gidişatını, odak merkezini ve doğru bildiğiniz her şeyi alt üst edebilir. Ve bazı şeylerin cevabını bilmeden daha güzeldir. Yani en azından öyleydi. Aramızdaki konuşmanın devamı bir şeylerin başlangıcıydı belki de.
''Nasıl bir mektup bu? Neyden bahsediyorsun?''
''Denize salınan şişe içinde mektup, takviyeye gelen 2.bölük ki kayıtlarda sadece bir bölük gözüküyor. İnfaz edilen arkadaş Alex. Ve bir de saklanan saçların hayaliyle yaşamak. Tanıdık geldi mi?''
İşte detaylara bu kadar önem vermenin hazin sonucunu göreceğim kısım. Açıkçası ben bile beklemezdim böyle bir şey.
''Anladığım kadarıyla bu kadar alakasız kısımlardan alıntılar yaptığına göre hepsini çevirememişsiniz Türkçe'ye. Üzgünüm el yazım biraz kötüdür. Eh birazda eskidi tabii onca yıl. Kusura bakmazsınız artık.''
Rahattı, bir şey saklamıyor aksine her şeyi ortaya dökmeye hazırlanıyor gibiydi. Bense bu rahatlık karşısında kendimi kaybediyordum. Başka biri diye düşündüğüm kişi aylardır benimleydi. Ondan habersiz, onu biliyorken, onu aramıştım bunca zamandır. Bu insanın aslında olaylar karşısında ne kadar kör kaldığını gösteriyordu.
''Sen yazdıysan neden daha önce söylemedin bana? Neden müdahale etmedin?''
''Çünkü araştırmasaydın bilemeyecektin hiçbir zaman ihtimallerin ne kadar öldürücü olabileceğini. Sadece bir noktanın nelere bağlı olabildiğini göremeyecek, en önemlisi bir şeyler için çabalamayacaktın. Sadece merak edip anında sonuca ulaşacak, yalan bir zaferi kutlayacaktın.''
Dediklerinde haklıydı. Bana onu ben yazdım diye gelse benim için hiçbir anlamı kalmayacaktı. Araştırmayacak, sahafı, Orhan'ı bulamayacaktım.
''Orhan'ın ne ilgisi var o zaman? Eğer benim bulmam için senin bir oyununsa bu, senaryoyu değiştiren biriyle ne gibi bir bağlantısı olabilir?''
''Daha önce de seninle bir konuşma yapmıştık hatırlarsan. Her şey senin seçimin ve kaderin demiştim. Mektubu bulacağını bilmiyordum, gelişen olaylarda sadece sana yazdığımı söylemeyerek kendin bulmanı istedim. Bunu nasıl yapacağını, araştırırken nelerle karşılaşacağını ben de bilmiyordum. Unutma ki bu hayatla iletişim sağlayabilmem gidişatını değiştirebileceğim anlamına gelmiyor.''
Duyduklarım canımı sıkmıştı. Orhan'ı da Leon ayarladı diye düşünmek kolaya sığındığım bir düşünceydi. Arkasından bambaşka şeyler geleceğini bildiğimden istememiştim aslında. Leon göndersin ve bilsin, bir an önce bitsin bu karmaşa istedim. Fakat her şeyin daha yeni başladığından habersizdim.
Ardından Orhan'ın peşine ister istemez ben düştüm. Görebildiğim her yerde sıkıştırdım, sorularımla üzerinde baskı kurdum. Yalan söylediğini baştan anlamam iyi olmuştu. Çünkü kendini ele vermesi uzun sürmedi.
Mektubu çok önce bulmuş, Türkçe metnini almış ve yeni bir işe girişmişti. Vatanım Sensin. Fakat bu mektuptaki gerçekler yüzünden senaryo ekibine hiçbir şekilde karışmamış, hep arka planda yer almayı tercih etmişti.
Fakat bu durum Miray'ın bahsettiği güne kadar geçerliydi. İlk senaryoda babası ile birlikte gelen Leon mektubun bir detayı idi ve onu direk senaryoya geçirmek o gece onu inanılmaz rahatsız etmiş, uykularını kaçırmıştı. Normalde bambaşka yazılacak Leon faktörü bu nedenle ekrana yansıyan haline dönmüştü.
Belki de aynı kalsaydı ben Leon'un yaşadığı bir anı yeniden canlandıracak ve bir bakıma onunla aynı kaderi paylaşmış olacaktım. Belki de ben o an Leon olacaktım.
''Peki şimdi benden ne istiyorsun? Sizi bulmam dışında ne yapmam gerekiyor benim?''
İşte o elzem ve yıkıcı soru.
''Mektup olayı bizi biraz oyaladı Boran. Senin kafanı meşgul etti, benim hayatımı kurcaladı. Fakat şimdi yapman gereken bir kişiyi bulmak değil, bir sonu tamamlamak. İkinci perdeye hoşgeldin Boran.''
Ve böylece mektup mevzusunu şimdilik kapattık diyebiliriz. İlk aşamayı geçtik, ilk düğümü çözdük.
O zaman ben de soruyorum İkinci Perde'ye hazır mısınız? Yorumlarınızı bekliyorum. Sevgiler.
İKİNCİ PERDE
En başından başla