10. Bölüm |Gizli Numara|

En başından başla
                                    

Altay tekrar koluma vurdu. "Lan öküz! Vurup durma. Git Rüzgar'a vur!" masum masum sırıttı. "Yada en iyisi, gidelim ve Kutlay'ı sıkıştıralım. Korkak bir tipe benziyor. Pıtı pıtı dökülür." güldüm ve başımı iki yana salladım.

"Evet, Altay. Bir sen zekisin zaten. Öyle gözüktüğüne bakma." dik dik baktı. "Neyse. Sallayın bunu şimdi. Bir şey olmaz, yarın bakarız yapacaklarımıza." dediği anda telefonu çaldı. sırıttım. "Gizli numaran, numaramı bulmuş sanırım."

Kaşlarımı çatıp arayana baktım. Cidden gizli numara yazıyordu. hoparlöre aldı açar açmaz. Yine o boğuk gülüş. "Bir şey olup olmayacağını sen değil, ben bilirim." Altay gerildi. "Kardeşinizin adı neydi? Hah, evet, Renan. Elimde desem?" sinirle doğruldum.

"Ne demek elimde? Ne yaptın ona?" diye sesimi yükselttim. Tekrar güldü. "Henüz hiçbir şey. Daha sonrasını bilemeyeceğim." kapattı.

elimi saçlarıma daldırdım. Gözlerimi etrafta gezdirirken korkuyordum. "Blöf olması ne kadar ihtimal? Belki de hala babamların yanındadır, ha?" diye fısıldadım. "Ara o zaman babanı." sinirle ayağa kalktım. "Ben onu kendi ellerimle bıraktım o eve! Camdan bana baktı, nasıl şimdi onu aldığını söylüyor?! Eve gidelim, eve gidelim Altay. Eve gidelim!" ayağa kalkıp yanıma geldi ve ileri geri yürürken beni tuttu.

Babamı aradı. Tek eliyle de beni göğsüne yaslamış tutmaya çalışıyordu. "B-baba, Renan yanınızda mı?" diye sordu hızla. "Hiç, hiç. Sadece merak ettim. Görüşürüz." deyip kapattı. "Eve gitmek istemiş. Belki blöf yapıyordur. Sen kal. Ben giderim."

Hızla çekilip yüzüne baktım. "Bende geleceğim Altay!" sinirle bana baktı. "Karnın bu haldeyken mi? İyi misin kızım sen?! Kal burada." başımı iki yana salladım. "O benim de Kardeşim Altay. Ve bundan ben sorumluyum. Geliyorum." nefesini seslice verip kapıya ilerledi.

Bende arkasından gidip çıktım ve kapıyı kapattım. Koşabildiğim kadar koşarken evin önüne gelmiştik. Aralık kapıya korkarak baktım. Hızlı adımlarla içeri girdim. "Renan!" diye bağırdım. Evden nasıl çıktıysak öyle duruyordu. Kullandığı bardak bile hala masadaydı!

"Renan!" Altay da bağırırken hızla yukarı çıktım ve odasına girdim. Yatakta uyandığını belli eder şekilde bakarken hızla yatağa oturup sarıldım. "Ne oldu? İyi misin abla?" dedi kollarını bana sararken. Başının üstünü öptüm.

"Altay! Burada, blöf yapmış." diye seslendim. Merdivenden sesler geldi. Sonra odaya girdi. "Ulan! Sen niye babamların yanından ayrılıp eve geliyorsun?!" diye bağırdı. "Orada mı uyusaydım? Ne oldu söyleyecek misiniz?" geri çekildim.

"Küçük bir oyun oynadılar bize o kadar. Sakın bir daha babamların yanından ayrılma." usulca başını salladı. Korkmuştu. Derin bir nefes verdim ve geri yatırdım. "Yat sen hadi. Biz evdeyiz." gözlerini kapattı.

"Salona inelim hadi. Belli etmeyiz birşey olduğunu." başını salladı. Bende yataktan kalkıp kapıya ilerledim. Altay merdivenlerden inerken ben kapıyı kapatıp peşlerinden indim. Koltuğa yayılmıştı bile. Gidip masaya oturdum.

"Ödüm patladı. Ya gerçekten olmasaydı? O zaman ne yapacaktım?" kolumdan tutup yanına çekti. Koltuğa geçtiğimde başımı göğsüne yasladım. "O zaman ne yapacaktık, olacak o soru. Babama ve annesine verecek cevabımız olmazdı. İşte o zaman ne olacaktı?"

Beline sarıldım. Telefonum çalınca derin bir of çekip cebimden çıkarttım. Yankı'nın aradığını görünce sessize aldım. Bir kere kaybetmişti, sonuç olarak izlediğimiz filmi başa sardığımızda ne olduğunu biliyoruz.

()()()()()()()()()

"Giderse gitsin. Umurumda değil." uykum açılırken homurdandım. "Ona biraz iyi davranamaz mısınız?" gözlerimi yavaşça açtım ve bir babama bir de Altay'a baktım. "Ne oluyor burada?" ikiside bana baktı. "Hülya, hala senin gitmeni istiyor." göz devirdim ve esnedim.

YERALTI'NIN MAZOŞİST'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin