Bölüm Beş: Kendini Kendinde Kaybetmek

En başından başla
                                    

İki elini ağzıyla kapatan kızın gözlerindeki musluk açıldı. İlk iki damla geldikten sonra göz yaşları birden hızlandı ve şelale gibi akmaya başladı. Her bir damlayla kalbinden bir parça kaybederek ağladı. O sırada Fell eliyle kızın kafasını kendi göğsüne bastırsa da pek bir işe yaramadı.

"Kim bilir onu ne kadar üzdüm," dedi Gwen boğuk sesle. Burnunu çekti ve gözlerini adamın siyah tişörtüne gömdü. Saçları dağılmıştı, kabarmıştı. Gözleri şişmişti ve yüzü kıpkırmızı olmuştu. Umurunda değildi, daha kötü olamazdı nasıl olsa. Dibin dibindeki dibe Peter'ın kalbine o iğneyi sapladığında girmişti zaten. 

"Bu da onun sınavıydı Gwen," dedi Fell. "Bir kahraman her daim bedelini öder yaptıklarının. Yüzünü gizlese de, gizlemese de. Stark kameralara ev adresini açıkladığında evine saldırı yapmışlardı. Peter ise sevdiklerine karşı maskeli yüzünü gizlediğinde de kendi hakkında söylenenlere boyun eğmek zorunda kalmış."

"Bana söyleyebilirdi!" Haykırmıştı kız, büyük bir feryat koparmıştı. Sesi duyan Punisher, kapıyı açıp odaya daldığında gördüğü garip manzara karşısında kapı eşiğinden kaşlarını çatarak bakmıştı. 

Fell, göz işaretleriyle buradan çıkmasını istese de Punisher hiçbir mimik göstermedi. Açtığı kapıyı da geri kapatarak onları yalnız bıraktı. 

Bir dizini kırdı ve dizinin üstüne çöktü Çırak Punisher. Gwen ile aynı göz hizasına gelmişti. "Bana bak," dedi ve elini kızın yanağına usulca yerleştirdi. Parmak uçlarında göz yaşlarıyla ıslanmış ve pembeye dönmüş yanakları hissettiğinde içi cızladı. Pek belli etmeden lafına devam etti. "Geçmişinde bir çok şey yaşanmış olabilir. Ama bunların hiçbiri senin verdiğin tercihlerden dolayı olmadı. Peter kimliğini saklamayı kendi seçti, Osborn seni yakaladı ve o senin beynini yıkadı."

Kızın ağlaması durulmuştu. Dikkatini Fell'e vermişti ve onu dinlemeye başlamıştı. Genç adamda lafını kesmeden konuşmasına devam etti.

"Bu yüzden, kendini suçlama. Şu an sen sensin. Üstelik benliğin sende değilken yaptıklarını hatırlıyorsun. Geçmişi değiştiremezsin ancak ilerisine bir kibrit aydınlatman için hala bir şansın var."

"Ama bir kibrit beni ne kadar aydınlatır ki?"

"Eğer mumlarla dolu bir odadaysan fazlasıyla." Lafının arkasından sıcak bir gülümseme sergiledi delikanlı adam. 

İçinde bir mutluluk hissetti kız. Uzun zamandır hissetmediği bir şeydi bu. Gerçi, en son kendine ait ne duyguları hissetmişti ki? Bir aydan fazla süredir ölümden dönmüş haldeydi ancak son yirmi dört saattir kendini yaşıyordu. Özlem, hasret, acı ve pişmanlık dışında bir şey hissetmemişti.

Ta ki Fell kızın karanlığının kuytu köşesinde kalmış ateş böceğini yeniden uyandırana kadar. Pandora'nın kutusundaki son umut kelebeği gibi uyanmıştı ateş böceği ve kızın içini aydınlatmak için ilk hamleyi yapmıştı. 

Öylelikle Gwen bir şans daha olduğunu fark etti. Çocuğun laflarını sindirdikçe, haklı olduğunu anladı. Hayatı hep başkaları tarafından harap olmuştu. Şimdi ise hayatı bitmişti, sonlanmıştı. Gwen Stacy aslen ölmüştü. Ancak ölümünün üstüne masum, olması gereken ak örtüyü sermek için bir şans edinmişti. Madame Web ona bir teklif sunmuştu ve onu gerçekleştirmesi gerekiyordu. 

Bilgisayar masasının köşesine oturdu Fell. Ellerini birbirine kenetledi ve bacağının üstüne koydu. "Ben de benzer şeyleri yaşadım. Babam Kingpin'e çalışmayı tercih etmişti ve işinin yanlış gitmesi sonucu ben küçükken öldürülmüştü. Annem, kardeşim ve ben yaşarken kardeşim ile annem trafik kazasında hayatını kaybetti. Trafik kazasından bir yıl sonra babam beni bıraktı. Yatılı okula yerleştim. Orada ezilen çocukları ve ayaklar altında ezilen hayatlara şahit oldum."

Kimlik -- Gwen Stacy || Aranea #1.5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin