♧ Bölüm - 32 ♧

En başından başla
                                    

Etraf fazlasıyla pis kokuyordu. Her tarafta rutubet kendini belli ediyordu. Karanlıktı. Binanın ana girişi bile böyleyse Duygu'yu tuttukları yerin nasıl olduğunu düşünmek bile istemiyordu. Öfkesi bir kez daha katlanırken sinirle birkaç saniyeliğini gözlerini kapattı. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı ama her saniye sakinleşmek şöyle dursun öfkesi kat be kat daha çok artıyordu.

Merdivenlerden indiklerinde az önceki pis koku daha çok artmaya başlamıştı ki demir bir kapının önünde durdular. Kapı iğrenç bir sesle açıldığında kendini bir anda içeri ittirilirken buldu. Aynı hızda kapı üzerine kapanmıştı. Öfkeyle elini saçlarının arasından geçirdi. Kendine birkaç saniye tanıdı ve gözlerini karanlığa alıştırmaya çalışmıştı ki ona boş gözlerle bakan Duygu'yu gördü. Yüreğindeki sıkıntı kısa da olsa yerini sevince bıraktı. Hiç duraksamadan onun oturmuş olduğu yere dizlerinin üzerine çökerek onu kollarına aldı. Sımsıkı sarıldı. Buz gibi tenine değen elleri öfkeyle onu daha sıkı sardı.

"İyi misin?" diye fısıldadı. Biraz olsun ondan uzaklaşarak yüzünü ellerinin arasına aldı. Gözleri dolmuştu. Ağlamak üzere olduğunu fark ettiğinde kalbindeki ağırlık bir kat daha arttı. Kendine inanamıyordu. İçindeki sevginin büyüklüğü onu bile korkutur hale gelmişti.

"Duygu..." diye fısıldadı bir kez daha. Onun boş bakan gözlerine dayanamıyordu.

"Ne kadardır buradayım?"

Sesi de gözleri gibi bomboştu. Hiçbir his içermiyordu.

"Altı saat... Seni kaçırdıklarını öğrenir öğrenmez en kısa sürede yerini bulmaya çalıştım."

"Ve tek geldin öyle mi?"

"Evet..."

"Bu ilişki de aptal olanın ben olduğumu zannediyordum..." diye fısıldadı Duygu. En azından sesinde kızgınlıkta olsa bir duygu belirmişti.

"Duygu hiçbir şey senden daha önemli değil... Ben geldim ve sen kurtulacaksın. Senin için buradayım. Senin yaşaman için..."

Genç kadının dudakları alayla kıvrıldı. Aslan onu hiçbir zaman bu kadar soğuk ve alaycı görmemişti. Sanki sevdiği kadın değil gibiydi kollarındaki...

"Bizim hikâyemizde kötü olan sendin... Ben ise sadece saf, aptal âşıktım... Ama benim kadar saf, aptal bir kız bile böyle bir yerden sen geldin diye sağ salim kurtulacağını zannedecek kadar aptal değil."

Aslan ona yanlış düşündüğünü, kurtulacağını söylemek için hazırlanırken duyduğu kahkaha sesi ile tüm sözleri boğazında düğümlendi.

"Ah, Aslan... Şu aptal kadının kadar bile olamadın... Bize yabancı olan bu kadın bile buradan sağ çıkamayacağını biliyor."

"Onunla bir derdin yok Allah'ın belası!"

"Evet, yok... Doğrusu üzülüyorum onun için biliyor musun? Bana kimi hatırlatıyor dersin?"

Sustu Aslan. Onu öfkelendirmeye çalıştığının farkındaydı. Sakin kalması gerekti. Sakin kalmalıydı. Buraya tek gelmekle zaten büyük bir aptallık yapmıştı şimdi işleri daha da zora sokmamalıydı. Duygu'nun hayatı için bunu yapmak zorundaydı. Aksi takdir de dönüşü olmayan bir yola gireceklerdi ikisi de.

"Hiç tahminin yok mu? Bence vardır... Çok sevdiğin birini hatırlatıyor bana..."

Yine sessiz kaldı. Kimi kast ettiğini çok iyi biliyordu. Onun sinirleriyle oynamaya çalıştığının farkındaydı. Ama sakin kalmalıydı.

"Tıpkı annen gibi... O da babanın günahının kurbanı oldu... Ah, doğrusu çok güzel kadındı annen... Onun için farklı planlarım olabilirdi..." demişti ki Aslan daha fazla kendine hâkim olamayarak ağzından çıkan birkaç küfre mani olamadı. Annesini katmaması gerekti. Böyle olmamalıydı. Artık sakinlik yerini koyu bir öfkeye bırakmıştı.

"Ah, çocuk..." diyen adamın sesinde alaycı bir acıma vardı ve daha sonra sert bir sesle "İçeri girin de arkadaşa nasıl konuşması gerektiğini bir gösterin..." dedi ve o an içeri dört tane adam girdi. Aslan ne olacağını biliyordu. Bu yüzden Duygu'dan uzaklaştı. Onun korku dolu gözlerini görebiliyordu ve buna sebep olduğu için bir kez daha kendinden nefret etti. Duygu'dan olabildiğinde uzaklaştığında ilk hamle dudağına geldi. Dudağının patladığını çenesinden akan sıcak sıvı sayesinde anlamıştı. Diğer darbe sert bir şekilde başına gelmişti. Daha sonra darbeleri sayamadı. Tek duyabildiği Duygu'nun acı içinde çıkan çığlıklarıydı. Ona bakmamaya çalıştı. Yediği her darbe ile bilinci biraz daha kapanırken, nefes alması daha zor bir hale gelmişti. Öleceğini biliyordu. Bugün ölecekti. Duygu'nun kendisini bu halde hatırlamasını istemiyordu ama son bir kez de olsun ona bakmak istedi. Yüzünü aklına kazımak istedi. Yine bencil davrandı ve ona baktı. Onun korku dolu gözlerine... Son kez gözlerinin içine baktı... Sonrası karanlıktı. Dipsiz bir kuyudan ibaretti.

-

İyi geceler arkadaşlar... Sizlerden bol bol yorumlar bekliyorum, tıpkı sizlerin benden bölüm beklemesi gibi :) Buna da hakkım olduğunu düşünüyorum...

İnstagram hesabım : dilektaygun takip etmeyen arkadaşları bekliyorum, seviliyorsunuz ♥

Ateş BöceğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin