"Konuşmak istedi-" sözünü kestiğim için sonra özür dilerdim, şimdi direk sormam daha da ciddi olur gibi geliyordu.
"Arabada iki kişi vardı, ne oldu onlara Kook?"
"Bilmiyorum," gözlerini kaçırınca ellerimi yüzüne koyup tamamen bana çevirdim. Şimdi göz teması kurmak daha kolaydı, dondu kaldı. "Taehyung söylemez, sen söylesen."
Tekrar etti, "Bilmiyorum." Kafamı iki yana salladım. "Bayağı biliyorsun işte, belli."
Geçen üç dakikanın ardından tam pes edecektim ki bana döndü. Ellerimi çoktan yüzünden çekmiştim. Çekmeseydim biraz garip kaçacaktı.
"Taehyung'a söyleme, tehdit etti. Söz mü?"
Kafamı heyecanla salladım, "Söz." Biraz durdu, hala söylememekte ısrarcıydı. Bende fazla sabırsızdım. Kötü bir şey olmuştu işte, ölümden fazla ne kötü olabilirdi?
"Seni ambulansa götürürken arabadan zaten dumanlar yükseliyordu. Arabaya bindiğimizde, bende sonradan öğrendim, duraktaki reklam panolarından biri daha fazla dayanamamış ve arabanın üzerine düşmüş. Elektrik kabloları kaputa değmiş sanırım, tam hatırlamıyorum."
Sözünü yine kestim. "Yanmadı değil mi araba? Kook bir şey desene."
Gözlerini kaçırdı, evde neden bu konunun açılmadığını anlamıştım. Yine bende kalıcı olmasını istemiyorlardı. Ama bu şekilde beni koruyamazlardı ki. Gerçekleri saklayarak bir yere ulaşamadık.
"Araba aniden alev topuna dönmüş, itfaiye ekipleri arabayı söndürdüğünde cesetler tanınmayacak bir haldeymiş."
"Öldüler," diye fısıldadım. Ama belki de daha fazla çabalasaydım daha önce arabadan çıkarabilirdim onları. Camı kırsaydım, daha fazla bağırsaydım...
"Bana bak Hee Young, ağlama."
Dolan gözlerim ile Kook'a baktım. Onun ağlama demesi bir şeyleri değiştirmiyordu maalesef ki. Benim yüzünden öldüler diyemezdim, arabayı o kadar süratli sürmemeleri gerekiyordu. Ama belki de sonunu değiştirebilirdim. Beni dehşete düşüren bu son cümleydi.
Derin bir nefes aldım, Kook ise sanki atak geçirmişim gibi bileğimi ovmaya başlamıştı. Kabul etmek istemesemde güzel oluyordu ve iyi geliyordu. Ama her daim yanımda olmazdı. Bu yüzden kendime hakim olmam gerekiyordu.
"İyiyim," dedim. Fiziksel olarak iyiydim, babamın ölümünden sonra ruh sağlığım asla tam olmamıştı zaten.
"Dışarısı soğuk, içeri girmek ister misin?"
Kafamı salladım, titreyen ellerimi ellerinin arasına aldı ve içeri el ele tutuşarak girdik. Belli etmeden kafamı yere eğerek tebessüm ettim.
*
Sıramda oturup bahçeyi izlerken ilk defa ilk katta olduğumuza sevinmiştim. Buradan basketbol oynayan okul takımını - Kookie'yi- izlemek daha rahattı. Bağırsam duyacak bir şekildeydik.
Haftanın dördüncü gününe, perşembe gününe gelmiştik. Normal planım eve gidip biriktirdiğim dizi bölümlerini izlemek olsa da, Jae Hwa sayesinde yeni planım Dae-Hyunla buluşmaktı. Cidden, canım istemiyordu.
Jungkook: Selam, Hee Young.
Itsrealme: Bana sonlara isim eklediğimi söylüyordun fakat aynısını sende yapıyorsun.
Bu arada selam.
Jungkook: Senden kapmış olduğum bir alışkanlık diyelim.
Her neyse, bugün okul çıkışı müsait misin?
Itsrealme: Çıkışta arkadaşımla buluşacağız, ama istersen bize katılabilirsin.
Canım gitmek istemiyor - yazdığım mesajı silip başka bir şey yazdım.
Eğleniriz.
Jungkook: Çıkışta beni sınıfının önünde bekle o zaman.
Gelmem, sıkıntı olmaz değil mi?
Alt tarafı Jae Hwa Kafamı ezerdi canım, bir şey olmazdı. Belkide seni görünce Dae-Hyunla buluşmamız bir daha istemezdi.
Itsrealme: Benim davetlimsin, Kookie.
Sınıfta bekliyorum.
(görüldü.)
*
Aslında kafamda tasarladığım bölüm sayısı 16 falandı ama o sayıyı geçeli çok oluyor. Hikayeyi fazla uzatıp sıkmak istemiyorum. Bu konudaki fikirlerinizi yazarsanız sevinirim.Şunu da instagramdan bulmuştum, buraya bırakayım.
Dae-Hyunla buluşma olacak, diğer bölüm geç gelebilir. Autumn'a yeni bölüm eklemeye çalışacağım. Bu arada giflerim tükeniyor, bu bölüm bununla idare edin ^-^Hah, fighting!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my rude boy | jungkook
FanfictionJungkook: Eğer dediğin gibi benden hoşlanıyorsan neden karşıma çıkmıyorsun? Itsrealme: Çünkü sen uzaktan daha iyi bir insansın Jeon Jungkook. Jungkook: Ne demek istiyorsun? Itsrealme: Etrafındakilere nasıl davrandığını gördüm. Karşındakini nasıl kü...