Ürkmüş olan Bekir'in gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı, elindeki cüzdanı düşürdü. Bağırmak, koşmak istiyordu ama sanki öylece donmuştu. Çıplak ayağının soğuk betona temas etmesi karnının ağrımasına yol açıyordu. Adamlardan biri iki elinde tuttuğu kırmızı bidonları dökerek avlu kapısından girdi ve bidondaki benzini boca ederek eve doğru yürümeye devam etti. Dışardaki uzun burunlu adam belinden susturuculu bir tabanca çıkardı ve yerde diz çökmüş adamın başına koydu.
"Buraya kadarmış avukat bey!"
Silahı kurdu ve büyük bir öfkeyle tetiğe bastı. Babasının yere düşmesiyle birlikte Bekir'de yere kapaklandı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Maskeli adam Bekir'i fark edince elindeki bidonları bırakıp Bekir'e koştu ve kazağından tutup kaldırdı.
"Çocuğu ne yapalım?"
Adamların hepsi dönüp Bekir'e baktılar, uzun burunlu olan tabancasını klıfına koyarken seslendi. "Bırak ne hali varsa görsün!"
Adam Bekir'i tutup karşısında duran duvara fırlattı acımasızca. Yere düşen küçük bedenini hareket ettiremiyordu Bekir. Nefes almakta güçlük çekiyor ve titriyordu.
Maskeli adam bidonları aldı ve dökerek eve doğru ilerlemeye devam etti. Ölümün ne olduğunu tam olarak bilmiyordu ama babasının beyninden süzülen kanlar ölümü ona anlatıyordu.
Adam elindeki benzinleri boca ede ede evin kapısına varmıştı. Birden gözleri karardı Bekir'in. Zaman durmuş gibi hissetti ve annesinin mezarı başındaki bir anı hatırladı. Babası birşey söylüyordu. "Anlayacaksın oğlum! Her sonun yeni bir başlangıç olmadığını ama her başlangıcın bir sonu olduğunu anlayacaksın."
Annesinin mezar taşı gözünün önüne geldi. Zihninin içinde tekrar tekrar aynı sözleri duyuyordu. Ses gittikçe uzaklaşıyordu. Adamların çakmağı yere atması ile önce araba sonrada benzinin damladığı her nokta cayır cayır yanmaya başladı. Adamların kaçıp gidişini alevlerin arkasından izledi, birden alevler içinde kalmıştı. Dakikalar önce rüzgar ile savrulan perde şimdi alevlerle kavruluyordu, başını çevirip babasının cansız bedenine baktı.
Koşmak istedi ama ne yerinden kalkabiliyordu nede alevlerden kaçabiliyordu. Alevler her yere yayılıp çıtırtılar çıkartırken babasını son kez gördü. Son bir kez daha sesini duydu, paramparça küçük ve masum haliyle. İçindeki acı tarif edilemezdi.
"Anlayacaksın oğlum..." diye fısıldadı babası.
Alevler her yeri sararken içeriden bir kız çocuğunun acı ağlama sesleri geliyordu. Kardeşi için yapacak hiç bir şeyi yoktu. Acı içinde gözlerini kapattı ve pes etti. Gözlerini açtığında birkaç damla göz yaşı yüzünü ıslatmıştı. Ve terlemişti. İlk zamanlar bu kabusu görmemek için uyumadığı bile olmuştu. Kabusunda çocukluğunu görüyordu. Bir patlama sonrası beyin tramvası atlatmış ve o günden itibaren sık sık görmeye başlamıştı. Bekir dışında herkes uyuyordu sanki. Yorganını hafifçe sıyırıp yatağından kalkıp yavaş adımlarla lavaboya doğru ilerledi. Başını buz gibi suyun altına soktu. Bilinç altında hâlâ o ses yankılanıyordu.
"Ama her başlangıcın bir sonu olguğunu anlayacaksın."
Gözlerini yetimhanenin tavanına açtığında terler içindeydi. Son günlerde sürekli aynı rüyayı görüyordu, kolunda bir yanık izi vardı fakat neden olduğunu hatırlamıyordu. Gördüğü kabusun gerçek bir olay mı yoksa zihninin ona bir oyunu mu bilemiyordu. Yanındaki arkadaşı seslendi,
''Ne oldu Bekir? Yine o rüya mı?'' diye sordu mayışmış bir tınıyla.
''Ömer? sen uyumadın mı?'' dedi şaşkınlıkla Bekir. Yüzü sapsarı kesilmişti.
''Uykumda soracak değilim ya, aynı şeyleri mi gördün?'' diye sordu.
''Evet, yine aynı.'' Bekir bunu dediğinde bıkmış ve sıkılmıştı artık. En çok da yorulmuştu.
''Neyse, hadi uyu. Daha sabaha çok var. Yarın Kemal Paşa bizi test edecek, uykunu alamazsan başaramazsın," diyen Ömer, uykusuna kaldığı yerden devam etmek için yatağında rahat bir pozisyon aldı.
Bekir ve Ömer iki yakın arkadaştı, yetimhanede en çok birbirlerini severlerdi. Kemal Paşa ise çocukları askeri bir sınava sokup, küçük yaştan eğitimlerine başlamak isteyen, deneyimli bir yetkiliydi. Bekir tekrar gözlerini kapattı ve arkadaşına seslendi.
''Sence sınavı geçer miyiz Ömer?'' Bunu sorduğunda bir birlerine sırtları dönüktü.
Ömer buna sırıttı, "Kesinlikle." O bundan emindi çünkü. Bekir'de hafifçe sırıtıp, günün verdiği yorgunlukla gözlerini kapattı.
Zihni henüz açıkken, son olarak gördüğü bulanık görüntüleri ise umursamadan, uykuya daldı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lagos (Tamamlandı)
ActionNijerya' da 10 Türk subayı kaçırılıyor ve fidye isteniyor. Siz olsanız ne yapardınız? onlara fidye mi gönderirdiniz yoksa dünyanın en tehlikeli askeri birliğini mi? 'Lagos aksiyon türüne yeni bir soluk katmak için geliyor.
Yıllar Önce
En başından başla