ÇOK GÜZELSİN

En başından başla
                                    

"Çok güzelsin." dedi fısıltıyla.

"Sarhoşsun sen."

"Olsun genede çok güzelsin."

Şok olmuştum. Gerçekten şok olmuştum. Sadece gözlerine bakıyordum. O da bakıyordu. Ne kadar öyle birbirimize baktık bilmiyorum ama 4 dakika 23 saniyeyi geçmemiş olması için içimden dua ediyordum. Bir dakika! İstersek 10 saat bakışalım öyle bir şeyin olucağını hiç sanmıyordum. Böyle bir şey için endişelenmem saçmaydı, hemde çok saçmaydı. Boğazımdan bir kahkaha yükseldi ama ağzımdan çıkmasına izin vermedim. Poyraz'ın dudaklarımda olan bakışları buna engel oluyordu.

"Seni burada öpsem-"

"Seni gebertirim." Tüm gücümle onu ittirip kendinden baya uzaklaştırdım.

"Haklısın. sevgilin kızar."

Kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım. Gözlerinin donuk mavisi bana değil ayakkabılarıma bakıyordu. Kırılmışmıydı? Zaten sevgili kelimesini de tükürürcesine, Tiksinerek söylemişti. Sevgilim yok ki benim, sevgiliyi de nereden çıkarmıştı?

Kafasını kaldırıp meraklı bakışlarımı görünce konuşmaya başladı

"Toprak işte; sarılıyosunuz, öpüyosun onu yanağını okşuyosun. İlk öyle olmadığınızı sandım, senden beklemiyordum ama artık eminim sevgilisiniz siz, değil mi?"

Gözüme öyle bir bakıyordu ki sanki gözleri 'Lütfen hayır de, biz sevgili değiliz de' diyordu. Heyecanlanmıştı. Küçük bir çocuk gibiydi.

"E..evet, Toprak be..benim sev...gilim."

"Anladım" diye mırıldandı. Kırılmıştı. Ben ise neden yalan söylediğimi bilmiyordum. Pişman mıydım? Evet. O gözlerindeki kırgınlığı görünce içime bir şey oturmuştu. O üzüldüğü için ben niye üzülmüştüm? O niye sevgilim olduğunu öğrenince üzülmüştü? Ben niye ona yalan söylemiştim? Gecenin bir yarısında buraya neden gelmişti? Kafamda deli sorular...

"Bir kere bana gülümser misin?"

"Anlamadım, ne?"

"Bana bir kere gülümser misin, içten? Gamzelerini yakından görmek istiyorum."

Ne diyor bu çocuk ya? İyice kafam karıştı. 'Mal mısın?' diye sorasım var, soramıyorum.

Kafamı yana eğdim. Derin bir nefes alıp içten gülümsedim. Kocaman hemde. Benim gülümsediğimi görünce o da gülümsedi. Kısılan gözlerinden bile görülen, geceyi aydınlatan mavi gözleri, uzun kirpikleri, kırışan gözlerinin yanındaki deriler, kaşları, dudakları, gamzeleri.. Gerçekten çok tatlı gözüküyordu. Bir dakika tatlı mı dedim ben? Bir daha asla duyamazsınız.

Dediği gibi yakınıma geldi ve yüzümü incelemeye başladı. Bense hala salak salak gülüyordum. Baş parmağını yanaklarımdaki çukurlarda gezdirdi. Aynısını bende yapmak istiyordum. Benimkinden biraz daha derindi gamzeleri. Tam elimi kaldırıp bende dokunucaktım ki tam gamzemin üstünden öpünce olduğum yere çivilendim. Dudakları orda duruyordu. Hareket ettirmiyordu. Gözlerimi kapattım. Nefes zaten almıyorum. Biraz sonra ölürsem şaşırmayın yani. Bu çocuk beni kalpten götürücek yakında.

"Poyraz." fısıldayrak konuştum. Konuşunca benim dudaklarım da onun yanağına deymişti. Gene nefesimi tutmuş gözlerimi kapamıştım. Dudaklarını tenimden ayırınca bile gözlerimi açmadım. Önüme düşen saçımı kulağıma sıkıştırdı. Hafifçe yüzümü okşadıktan sonra ellerini çekti. Bense hala gözlerimi açmamış öyle bekliyordum. Araba tekerleğinin asvalttaki çığlığını duyunca gözlerimi açtım. Poyraz yoktu. Gitmişmiydi? Artık sormuyorum; direk mal bu çocuk.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin