"Besle beni, Kkookie."
Memnun bir tebessümle tabağı ve sütü büyüğün önüne bırakan Jungkook, onun karşısına geçip oturduğunda hayran hayran izledi onun yiyişini. Öyle bir aşkla yiyordu ki, sorma ihtiyacı duydu garip bir şekilde. "Yah, beni mi daha çok seviyorsun yoksa o waffleları mı?"
"Şu an wafflelar senden daha seksi, güzelim."
Dürüstlüğünden dolayı büyüğe kızamayan Jungkook, kısa bir kahkaha salmıştı bu cevaba karşılık. Haklıydı, wafflelar gerçekten de ondan çok daha seksiydi.
Jimin karnını doyurduktan sonra dün gece kapının önünde, antrede bıraktığı küçük bavulunu alıp salona getirmişti. Standart sert kapaklı bir luggage olan kabin boy bagajı açtığında hararetle bir şeyler aramaya başlamıştı içinde. Aradığını bulduğundaysa gür bir sesle şakıdı hemen. "Buldum! Kkookie, buraya gel hemen. Sürpriz olsun diye sana söylemedim ama erkeğini tebrik etmelisin."
O sırada bulaşıkları halleden Jungkook, ellerini kurulayıp salona döndüğünde Jimin'in elindekileri görerek söyledi, etkilenmiş bir şekilde. "Vay canına! Kaç tane madalya var orada?"
"Tam beş tane ve hepsi de altın, lütfen." diyerek övünen Jimin, inceleyebilmesi için onları gence vermişti. Hayranlıkla madalyalara bakan Jungkook, kuşkusuz sevgilisiyle gurur duyuyordu. Ancak bir yandan da imreniyordu ona. "Çok kıskandım. Ben de istiyorum bunlardan. Ama senin kadar iyi değilim, sadece bir gümüşüm ben."
Gencin dudağını büzerek iç geçirmesinin ardından ona yaklaşıp iyice sokulan Jimin, kulağına doğru usulca fısıldadı, nefesinin onun tenini sıyırarak titremesine sebep olacak şekilde. "Zaten bir altına sahipsin, ben."
Yavaşça başını döndürüp sevdiği adamla göz göze geldiğinde biliyordu onun haklı olduğunu. Ona sahip olması yarışmalarda kazanılan altın madalyalardan çok daha önemliydi. Yarışmalar her zaman olurdu, madalyalar her zaman kazanılabilirdi; bronz, gümüş ya da altın. Ancak aşk bir kez gelirdi, doğru insan bir kez girerdi insanın hayatına. Ve Jungkook'un gerçek aşkı tam gözlerinin önünde duruyordu, hayatın ona verdiği altın madalya. Yarışlardan kazanılanlara hiç benzemeyen eşsiz bir parça, aşkın vücut bulmuş hali. Onun en büyük zaferi.
"Haklısın." dedi usulca onun gözlerine bakarken ve kısa bir öpücük kondurdu dudaklarına. Sonra ekledi. "Koşmak için çok zamanım olacak. Ama seni kaybedecek vaktim yok. Hep benimle kalacağına söz verebilir misin?"
"Her gün bana böyle güzel bakacaksan ve tatlı öpücükler vereceksen neden olmasın?" diyerek kıkırdayan Jimin, hemen ciddileşerek ekledi, gencin yüzünü küçük ellerinin arasına alarak. "Evet, tabii ki söz veririm. Sensiz nefes alamam ki zaten. Yüzmeyi unutup boğulurum."
Oldukça romantik bir cevap olduğunu kabul ediyordu Jungkook, ama sevimsizliğin dozunu azaltmak için onunla uğraşmak istedi yine. "Öyle diyorsun ama ben yokken çok iyi yüzmüşsün, ha?" Gözleriyle altın madalyaları işaret ettiğinde onu ciddiye alan Jimin aniden paniklemişti. "Ben şey, yani.. Seni düşünüyordum ama sürekli! Hep aklımdaydın. Bitiş noktasında sen varmışçasına yüzdüm; hayalin hep gözlerimin önündeydi inan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ YOUR :: Voice Smell Body [KookMin - Mini Series]
FanfictionBTS - KookMin (SMUT) Uzun bir ayrılıktan sonra hasretini çektiği yuvasına, evine dönmek mutlulukların en güzeliydi belki de. Hele ki bekleyen birisi varsa... by Gongju Minny 2018, ARALIK "Besle beni, Kkookie." Memnun bir t...
Step 4: Epilog - Home Sweet Home
En başından başla