Bayan Annabel'den özür dileyerek kafeden ayrıldım. Kafe kapısının hemen sağ tarafında duran motorlar dikkatimi çekmişti. Biraz eğlenmekten zarar gelmezdi değil mi? Gülümseyerek motorlara baktım. Hangisi onundu acaba? Motorları incelediğimde motorlarına adlarını yazdıklarını gördüm. Chanyeol Park yazan onun olmalıydı. Sehun gibi bir arkadaşımın olması ilk defa işime yarayacaktı sanırım çünkü ben motorlardan gram anlamazdım. Ama Sehun sırf vadiye gelen motorcuları etkilemek için motorlarla ilgili her şeyi öğrenmiş hatta bir ehliyet bile almıştı. Her boku bana anlattığı gibi öğrendiklerini de anlatınca kapmışım 1-2 şey. Ama hala kabloyu kesecek kadar bilgim yoktu. Mutlulukla yere eğildim ve fren kablosuna baktım. Sapasağlamdı ama birazdan olmayacaktı. McCall'u çağırmam lazımdı. Etrafta Scoot'ın sürüsü gibi gezdiğimiz için hepimiz sürüden biriymiş gibi davranmaya başlamıştık. Mesela McCall Sehun'du, ben Stiles'tım. Taetae ise Codey olmuştu Junmyeon Derek olmak istemişti, bizde kırmadık çünkü o bizim yürüyen cüzdanımızdı,ne isterse yapmaya hazırdık. Liam ise Minseok'tu. Arada birbirimize o isimlerle hitap edip eğleniyorduk. Şu anda olduğu gibi.
"Stilinski, niye sürüyü avlanmaya giderken çağırdın? Tabi sen kurt olmadığın için gerek duymuyorsun. Ne söyleyeceksen çabucak söyle avlanmaya geri dönmeliyiz."
Tamam sürü muhabbeti yapıyorduk da, Sehun kendini fazla kaptırmıştı sanırım. Fakat gömleğinin yanlış iliklenmesi ve saçlarının karışıklığıyla yaptığı imâyı -biraz geç olsa da- anladım. Sanırım kusacaktım. Ama kendimi toparlayıp cevap verdim.
"Avlanmaktan başka yaptığınız bir şey mi var acaba? Eğleniriz diye çağırdım bu kadar büyüteceksen siktir git. Ayrıca Liam ve Derek nerede?"
"Onlar arabayla gelmek istediler. Benzin yüklemek için yan kasabaya gittiler."
"Sizin yapacağınız işi sikeyim."
" Sen çağırdın diye avımızı yarım bıraktık. Boş yapma da ne için çağırdığını söyle"
"Vadi intikam istiyor da, bir motorun fren kablolarını koparmam lazım bi el at şuna motorlardan bir sik anlamıyorum"
" Sen anca beyzbol sopasıyla adam döversin zaten."
"Istersen seni de döveyim o sopayla?"
"True Alpha'yım diye bir şey demiyorum."
Sehun motorun yanına giderken mırıldandım.
"Götümün True Alpha'sı.""Seni duyuyorum Stilinski."
Bazen nasıl Hun'la arkadaş olduğumu düşünüyorum da, her ne kadar kavga etsek de o benim kardeşimdi. Bu yüzden o Scott ve ben Stiles'tım. Gerçi ben babam kasabanın şerifi olduğu için Stiles olmuştum ama öyle ya da böyle, Sciles gibi bir ilişkimiz vardı. Düşüncelerimi bölen şey Hun'un seslenişiydi.
"Bence sürü işaretimizi motora çizelim. Bir daha McCall sürüsüne bulaşmak için 2 kere düşünsünler."
"Sen çok şerefsizsin. Yap gitsin."
Sehun gülerek sürü sembolünü çizdi.
Sembol tamamlandığında,tek yapmamız gereken kafenin dışına oturup kaosu izlemekti. Biz otururken sürünün geri kalanı da -mükemmel hızlı(!) bir şekilde- yanımıza teşrif etmişlerdi. Bu sırada Peter gibi itici olan motorcular ve kurban kepçe mekandan ayrılmışlardı. Sehun ve ben gülerek yaptıklarımızı anlatırken,kurban her şeyden habersiz bir şekilde motoruna bindi. Işte gösteri başlıyor. Bizim kepçe bana bakarak "Vadinin intikamıymış. Göreceğiz kim kimden intikam alıyor" dedi ve ardından Peter'ın gülüşü gibi bir gülüş attı. Tam piçimsi bir gülüş bu. Daha sonra olanlar film tadında.
Motoruna biniyor ve bizim önümüzden motorunu bağırtarak geçiyor. Artistlik yapmak için gazdan ayağını bile çekmiyor. Daha sonra durmak için frene basıyor. Ama o da ne? Fren çalışmıyor. Öyle güçlü bağırıyor ki, motor sesini bile bastırıyor. " Jongin fren çalışmıyor!" Arkadaşları birbirlerine tam olarak hasiktir ne bok yiyeceğiz bakışları atarken bizim sürü kahkahalarla gülüyor. Hatta ben kendimi masanın üstüne atıyorum. Sehun sesini azaltmak için Minseok'un omzunu ısırıyordu. Minseok ise kahkahalarının arasında Sehun'a küfür ediyordu. TaeTae kendini benim üstüme atmıştı ve tam olarak tımarhaneden kaçmış gibi bir görüntü oluşturyorduk ama hiçbirimizin umrunda değildi. Gülmekten yaşaran gözlerimi sildim ve kepçeye baktım. Vadide deli gibi motorunu çeviriyordu arkadan ise arkadaşları koşuyordu. Daha sonra tam önümden geçerken okkalı bir küfürü yedi sülaleme bağışladı. Ama gülmek dışında tepki bile veremiyordum. Bana bakmaya devam ediyordu ve tam o anda motoru bizim bilmem kaç bin yaşında olan ağaca doğru sürüyordu. Ama o bunu farkedemeden ağaca girmişti ve kulaklarımı sağır edecek bir ses yükselmişti. Arkadaşları ambulans diye bağırırken kepçe bacağını tutarak bağırıyordu. Arkadaşlarından birinin kırık bu, çıkık olsa yerine dururdu dediğini duyduğum an yutkunmuştum. Hassiktir, sanırım şeytanın bacağını ciddi anlamda kırmıştık.
Ilk kez fic yazdığım için hatalar olabilir görmezden gelirseniz sevinirim ve umarım ficimi seversiniz. Boyle yazı yazmada çok iyi sayılmam o yüzden kısa tutuyorum Yeni bölümde görüşmek üzereeeğ
YOU ARE READING
Death Valley - ChanBaek
FanfictionKelebek etkisine inanır mısınız? Ben inanırım. Genellikle bu düşüncenin babası olan Edward Lorenz'in "Does the flap of a butterfly's wings in Brazil set off a tornado in Texas?" sözüyle bilinen kelebek etkisi,küçük değişikliklerin büyük sonuçlar ya...
Şeytanın Bacağını Kırmak
Start from the beginning