"Peki öbür haftaya?"
"Hayır."
"Ondan sonra ki?"
"Ona da hayır Hamza. Daha soracak mısın çünkü hepsine hayır diyeceğim."
"Niye böyle yapıyorsun Aşkın. 2 yıldır aşkından sürünüyorum görmüyor musun?"
"Ben seni sevmiyorum Hamza. Anlamadın mı bunu hala?!"
"Olsun bir çıkalım belki zamanla seversin."
"Sevseydim bu zaman kadar severdim Hamza. Beni rahat bırak ve artık bana bakma lütfen rahatsız oluyorum."
"Peki Aşkın hanım öyle olsun. Bırakmayacağım seni ne olursa olsun." Oflayıp önüme döndüm. Resmen şizofren bir platoniğim var ya. Kantinden alacağımı alıp masaya ilerledim.
"Neden bu kadar geç kaldın YavrumSu. Ölecektim açlıktan."
"Hamza delisiyle konuşuyordum."diyince Semih sandalyesinden dogruldu.
"Ne diyor yine o gevşek!?"
"Bırakmayacağım seni falan filan diyor."
"Ya vallahi kıracağım en sonunda ağzını burnunu. Görecek bırakmamayı."
"Tamam Sülo boşver. Zararı olmasın da. Dursun orda."
Anıl ağzında ki lokmayı bitirip konuşmaya çalıştı.
"YavrumSu dikkat et derim ben. Şimdi göre bu aşık ya ne yapacağı belli olmaz. Gerçi biz varız sürekli yanında da tek kalmanı kolluyor gibi baksana."
"Abartmayın yavrumlar."diyip yemeğimi yemeye başladım. Yemek bitince kalkıp sınıfa gittik.
******
Okul bitince Süloyla birlikte eve gidiyorduk. Sülonun sesiyle ona döndüm.
"Hadi canım!"şaşırmış ve donmuş şekilde bir yere bakıyordu. Kafamı baktığı yere çevirdiğimde ben de bağırıp koşarak Atakan'a sarıldım.
"Yaaaaa kanım,canım!!!! Ne zaman geldin sen!?"
"Sabah geldim bebeğim de bu mal niye orda bekliyor?" Sülo donmuş bir şekilde hala dikiliyordu. Yanına gittik ikimiz birlikte.
"Yuh be Sülo beni bu kadar özlediğini belli etme lan.!" Yanağına tokatı geçirince kendine geldi.
"Ananı! Lan bok çuvalı!"diyip sıkıca sarıldı. Atakan bizim küçüklük arkadaşımızdı.Bir süreliğine anneannesinin yanına gitmek zorunda kalmıştı. Yaklaşık 1 yıl ayrı kalmıştık.
"Ne zaman geldin sen lan?"
"Sabah geldim Sülom. Dedim bunlar eve yaklaşmıştır bende gideyim. Eve girmeden birlikte bir şeyler yaparız diye.
"Ya hadi bizim ağacın altına gidelim."
Kafa sallayıp ikisi beni ortalarına almış kollarını omuzlarima atmışlardı.
"Hiç uzamamissin yavrum sen. Ben gidince süt içmeyi bıraktın dimi? Lan gevşek ben sana demedim mi her gün sütünü içir şu çocuğa diye?!"diyip Süloya döndü.
"Pardon kocacığım unutuyorum sürekli kızma, artık sen geldiğine göre sen verirsin."diyince gülmeye başladım. Ağacın altına gelince Atakan ceketini çıkartıp yere serdi.
"Sen buraya otur yavrum. Hastalığın var senin." Kafamı sallayıp oturdum.
"He yani biz altimiza sicalim sabah akşam dimi Atakan. Dışlanıyorum hissettim."
"Sanada tisortumu vereyim Semih istersen." Tam çıkartırken Semih durdurdu.
"Leşlik yapma bırak. Uslu uslu sıçarım altıma. Onu bunu bırakta hele okul işini naptın? Bizle misin yine?"
"Yani biraz zor oldu ama evet sizleyim."
"Ok!"
Bir iki saat oturup Atakan'ın neler yaptığını dinledik. Götüm titremeye başlayınca telefonu çıkartıp kulağıma tuttum. Götüme tutacak halim yok.
"Efendim."
"Kızım neredesin kaç saattir." Bu yumuşak konuşan annem olamaz kesin misafir var.
"Bak Ayşe teyzenler geldi. Bir gorseydiler seni."
"Tamam anne geliyoruz. Atakanla Semih yanımda zaten."
"Tamam canım kızım bekliyorum. Akşam görüşücez seninle dur sen." Ah kadın ah. Sal beni artık.
"Hadi gidelim sizinkinler bizdeymiş."
Kalkıp Atakan'ın ceketini elime aldım. Eve gittiğimizde bütün ahali toplanmış çay içiyorlardı.
"Vaaaay çay mi var içerim."
"İçersin tabi anan demlesin sen iç. Bir gün görmedim siz demleyinde anne gel çay demledik iç dediğinizi. Ah ah."
Anamın kahırlanma saati gelmiş.
Süloyla Atakana bir de kendime çay alıp masada oturduk. Herkesin sohbetlerini dinlerken uykum gelmişti. Kafam bir anda Sülonun omzuna düşünce irkildim.
"Pardon kardeşim."
"Yatabilirsin yavrum. Ne pardonu omuz senin."
"Babamda öyle diyordu."diyip gülümsedim. Gözlerim tekrar kapanınca bu sefer Atakan'ın omzuna düşmüştü kafam.
"Pardon kardeşim."
"Yat bebeğim uykun geldiyse. Kendi omzunmuş gibi kullan." Aman ne güzel arkadaşlarım var benim. Omuzlarını feda ediyorlar bana. Ama bilmiyorlar kafam bedenimden daha ağır.
Atakan'ın annesiyle Sülonun annesi anlaşmış gibi ikisi birlikte, hep beraber, aynı anda:
"Hadi biz kalkalım geç oldu."diyince herkese veda edip yatağa attım kendimi. Gerisini hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey Nasa Sultan'ın bana cirlamasi. Ve uyduğumu görünce söverek gitmesi.******
"Daha dün anamın karnında yaşarken, kordonlu göbeğimle karnında koşarken, şimdi okullu olduk. Mal gibi kudurduk. Üzgünüz hepimiz mahvolsun okulumuz."
Annem mutfaktan çıktı.
"Maşallah kızımızda okula pek meraklı kasa baksana. Gerizekalı nasıl şarkı yapmış." Babam yumurtayı götürürken;"Öyledir benim kızım."dedi. Duymadığına kendim kadar eminim. Bir dakika ben kendimden emin değilim ki. Her neyse konumuz bu değil.
"Neyse bugün çok mutluyum. Sizinle muhatap olmak istemiyorum."dedi annem.
"Noldu Nasa Sultan hayırdır?"
"Hayır hayır. Satürnün halkaları görünmüş."
"HADİ CANIM! NE ZAMAN!"Birden heycanlanınca yediğim lokmayı tukurdum.
"Aha orda."diyip avizeyi gösterdi. Avize kırıldığı için benim kendime aldırdığim Satürnlü avizemi salonun ortasına takmışlardı.
"Ama niye onu buraya astiniz. O benim çeyizliğimdi anne ya!"
"Harbiden ayıp ettin Nasa ha. Niye astın kızın tek çeyiz maddesini."
Annem umrunda değilmiş gibi omzunu salladı.
Benim güzel avizem. Şimdi sen orada... Yapayalnız... Tavan ile....
Ben ne yapayım... Nerelere gideyim.... Hangi kötü alışkanlığa başlayayım...