Louis tam o anda durulup sessizliğe gömüldüğünde, Harry nefesini tutmuş halde onu beklemeye başladı. Louis ise bilemiyordu, birkaç hafta önce sadece bir suçluyla birlikteydi. Şimdi ise o suçluyla sevgiliydi. İşler boyut atlamıştı ne de olsa.

"Sessiz kalıyorsun," dedi huzursuzca. "Bundan hoşlanmadım. Bundan hiç hoşlanmadım."

"Seninle bu şeyi öğrenmeden önce sevgili değildik sonuçta," diye mırıldandı. "Uzak kalmaya çalışırdım."

Harry'nin bir an için gerildiğini hissetti. Ayrıca kulağının hemen yanında atan kalp atışı da zayıflamış, gözlerini kaldırıp sevgilisine baktığında dalgın yüzüyle karşı karşıya gelmişti.

"Harry?"

Gözlerini kırpıştırıp başını eğdi. "Ama ben, benden uzaklaşmanı istemezdim, Louis," dedi sessizce. Dudakları neredeyse hiç kıpırdamamıştı. Çatık kaşları ve sert gözleri hissettiği her şeyi açığa çıkarır nitelikteydi.

"Demek öyle... Ben gittiğimde ve seninle olmadığımda ne yapardın?"

Harry, Louis'yi ölçmek ister gibi baktı o mavi gözlere. Zaten iri olan gözleri adeta merakla açılmış ve ıslak alt dudağı dişleri tarafından ısırılmıştı. Yeşil gözleri kısıldı ve birbirine bastırdığı dudaklarını ıslatıp tane tane mırıldandı.

"Aslına bakarsan ben- Ben seninle olmaya devam ederdim," dedi. "... sen yanında olmadığımı düşünürken bile."

Louis, nefes alamadığını hissetti. Eli, genç adamın terlemiş ensesine uzandı ve küçük bir baskıyla onu kendine çekerek dudaklarını birleştirdi.

- - -

"Neyin sıkıntısını yapıyorsun, birkaç saatliğine gidiyoruz ne de olsa."

Harry, Dimitri'nin kendisine yönelttiği tüm o gereksiz rahatlatma çabalarını görmezden gelerek, elinde tuttuğu silahı beline yerleştirip, bakışlarını  yanlarından hızla akıp giden trafiğe çevirdi.

Şu an, ona söylenen hiçbir şey Louis'nin evde yalnız bir hâlde Dylan ve Chester'la kaldığı gerçeğini silip süpüremiyordu. Basit bir soyguna gideceği için değil, henüz üç günlük olan sevgilisini iki kaplanın arasında yalnız bıraktığı için stres altındaydı.

"Louis için mi?" Dedi babacan bir tavırla, dirseğiyle onun kolunu dürterek.

Harry sessiz kaldı. Zaten dokunuşlara gelemiyordu, şimdiki öfkesi öyle yoğundu ki adamın dokunuşundan iyice kaçarak, burnundan soluyup parmağını dudaklarına götürmüş etini ısırıyordu.

"Ne korumacı bir sevgili ama değil mi? Gözlerim yaşarıyor."

Harry, Leslie'nin dediğini önemsiyor gibi görünmüyordu. Gerçi şu an Louis'den başka bir şeyi düşünüyor muydu o bile belli değildi.

Şoför koltuğunda oturan Myles olaylara hiç karışmadan dikiz aynasından onlara bakmış, tekrar önüne dönmüştü.

"Yapma Leslie, Harry'nin ne durumda olduğunu görmüyor musun?"

"Ne durumda olduğu beni ilgilendirmiyor. Ne de olsa şu anki durumunun sebebi ben değilim," diye iç geçirip, kollarını birbirine doladı.

"Onu ilk kez bu kadar âşık görüyorum."

Dimitri sırıtarak genç adama bakarken, Harry ne onları duyuyor ne de Louis'den başka bir şey düşünüebiliyordu. Leslie ise sinirle soluyup ateş saçan gözlerini adama dikmişti.

"Âşık değil. Birkaç gün sonra bırakacağı ve gittiğinde asla üzülmeyeceği birine takıntılı hâlde, o kadar."

"Sen ciddi olamazsın. Ben Mathilda'ya nasıl aşkla bakıyorsam en az öyle güzel bakıyor bu çocuk Louis'ye."

Runaway | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin