"Günaydın," Taehyung'un sesine ağzı doluca cevap veren Namjoon, Jackson'dan güzel bir azar yemişti. "Cidden mi Namjoon? Sana ağzında bir şey varken konuşma demiyor muyum?" Namjoon pisçe sırıtıp yutkundu. "Ağzımdayken konuşmamdan hoşlanıyorsun." Taehyung kızarırken Seokjin tiksinircesine baktı.
"Şerefsiz herif sofradayız." Jackson yerine kırmızı yanaklarıyla sinerken Taehyung yanına oturup kolunu okşadı. Bu bir nevi, "benimki de beni utandırıyor üzülme," dayanışmasıydı. Seokjin Taehyung'un gözlerine delici bakışlarını gönderdi. Gözlerinin takip ettiği yeri gördüğünde hızla ellerini çekti.
"Sevgilim gelip kahvaltı etsene?" Şirince sordu sorusunu. Amacı çatık kaşlarının düzelmesiydi ama aldığı cevap yerine sinmesine sebep oldu. "Ben kampta yiyeceğim yemeğimi. Sen merak etme yavrum, doyur karnını, lazımsın bana."
İma ettiği şeyi anladığı an yerine sindi.Hızlıca kahvaltılarını edip arabaya yerleştiler. Namjoon ve Jackson arkada uyuyorlar, Seokjin şoför koltuğunda, yanında Taehyung oturuyordu. Sessiz geçen yolda Seokjin, taehyung ellerini elleri arasına aldı. "Sıkıldın mı?" Taehyung ellerini okşadı. "Hayır sevgilim sadece yorgunum ve midem bulandı."
Seokjin ellerini çözdü ve kazağının altından karnına koydu. Yavaşça okşamaya başladı. "Taehyung yedirdiğim her şeyi iki saat içinde kusuyorsun. Endişeleniyorum senin için. Evet kilo aldın ama hala gerekli kiloda değilsin." Taehyung ise sevgilisini izlemekle meşguldü.
"Elimde olan bir şey değil. Sadece zaman alır düzelmem. Zamanında daha kötü olmuştu. Üzülmem ve yemek düzenimi bozmamla alakalı ama toparlarım merak etme." Seokjin elini öptü. "Zamanında neden daha kötüsü oldu?" Taehyung yutkunup gözlerini kaçırdı.
Seokjin ise elinin altındaki elin, kasılması ile iyice çattı kaşlarını. "Ne oldu iyi misin sevgilim?" Taehyung gergince gülümsedi. "İyiyim ya çok önemli değildi. Öyle ergensel bunalım." Seokjin daha fazla üstelemedi. Daha fazla yalan duymak istemiyordu. Çünkü ne zaman böyle olsa Taehyung saklıyordu.
Gerçeği söylemediği güzel gözlerinin titremesinden belli oluyordu. O yalan söylerken bile güzel geliyordu Seokjin'e. Önüne dönüp daha hızlı sürdü. Yol boyu kimseden çıt çıkmadı. Geldiklerinde arabayı park edip ilerde çadır kuran Jungkook'un yanına ilerlediler. Elini Taehyung'un beline koyup ilerletti.
Taehyung yüzündeki somurtuk ifadeye baktığında kendinden nefret etti. Bu adamın hep gülmesi gerekiyordu.
Belindeki elini çekip, elleri arasına aldı ve kendine çekip dudağına öpücük bıraktı. Karşılık vermemesine sinirlendi ve alt dudağını ısırdı Taehyung. Seokjin elini beline koyup diğer elini de ensesine attı ve daha çok çekti kendine."Ne saklıyorsun benden?" Öpüşleri arasından kırgın kelimeler döküldü boğazından. Taehyung cevap vermekten korkarcasına ellerinin ikisini de omuzlarına koydu ve daha da asıldı yumuşacık dudaklara. Kimsenin varlığı umrunda değildi. Sadece susmak ve gömmek istiyordu. Seokjin yavaşça geri çekildi.
"Bizi bitiriyorsun yapma." Taehyung yutkundu. "O ne demek?" Seokjin derin bir nefes aldı. Tekrar kararlıkla sordu. "Seni titreten, huzursuz eden, gözlerine korku salan ne var taehyung söyle bana." Öyle çaresizce baktı ki gözleri Seokjin'e, dayanamadı içi. Sorduğuna hemen pişman oldu.
Ellerini saçlarına atıp çekti göğsüne. "Unut, sorduğum ve sana kızdığım her şeyi unut yıldız. Sormadım say özür dilerim sevgilim." Dayanamıyordu. Kendi gökyüzüne serpilmiş yıldızı olan bu adamın üzülmesine dayanamıyordu. Belki de basit ama önemliydi onun için diye düşündü. Ne zaman isterse anlatırdı illa.
Yıldızlarım topluca söndürüldü. Çoğu söndü ve katili hala hayatta. Yıldızımdan çaldığı ışıklarla yolunu buluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In La Kesh ✓
Fanfiction"Geçmiş damarlarıma bir zehir gibi dolandığından beri, karanlıktaydım. Sonra sen geldin kalbime, evime, yatağıma ve geleceğime..." kim seokjin üniversiteli bir uyuşturucu baronu, kim taehyung yaralı bir dans öğrencisi.
18: "Sonra seninle tanıştım, bu tanışmaların en güzeliydi."
En başından başla