Aslında, bu gecenin planlaması tamamen -yaklaşık dokuz aydır nişanlısı Perrie ile onun sonsuza kadar en yakın arkadaşı Jade'in başının altından çıkmıştı. Durum bir Zayn ve Perrie buluşması değildi. Durum; Jade'in acınası derecede kafayı Harry ile bozmasıydı. Sonuç olarak da; Hardrock'ta Zayn&Perrie çifti, damsızlığın zararlarına ayaklı örnek Jade, ondan köşe bucak kaçan, ama üniversitenin ilk senesinden bu yana -neredeyse üç yılı aşıyordu bu zaman dilimi- dostu Zayn'in hatırına gelen mağdur Harry ve mağdur Harry'nin her halükarda güvence görerek yanında -muhtemelen zorla- getirdiği Luke yemek yiyip sohbet edeceklerdi.
Mekan nedense boştu, üç beş masa doluydu. Rock müziğin tınısı hoştu.
Niall ile Mike aralarında PES turnuvası için sözleşmek üzere bu cumartesi akşamını seçmişlerdi işte.
Ne kadar da eğlenceli, diye aklından geçirdi Zayn bıkkınca, önündeki spesiyal kokteyl ile ismini öğrenme zahmetine girmediği sebzeli-kırmızı etli yemeğe bakış atarak. Perrie, Jade'le suç ortakları misali ortamı canlandırmaya çalışıyorken, Luke karşısında, masanın altından telefonuyla uğraşan Harry'nin yanındaydı ve siktir, Zayn'e bakmıyordu bile. Rolünü böyle iyi oynamasından kesinlikle hoşlanmamıştı Zayn. Kesinlikle sinirini bozmuştu. Kesinlikle, hecelemeye gerek yok.
Perrie'nin omuzunun temasından uzaklaşmak adına kollarını göğsünde birleştirerek bordo, kadife kaplı koltukta arkasına yaslanarak bacağını öne uzatıp, Luke'un ayak bileğinden bükük diz kapağına değin ağır ağır ilerledi. Kalın kot kumaş, hatta ve hatta ayakkabının sert kalıbının ardından dahi ateşini hissetmek göğsünü yakmıştı Zayn'in. Kasıklarındaki hareketlenmeyse nefesini kesti. Daha fazlasına ihtiyacı vardı.
Dokunuşu karşısında Luke elinde çatalı, öne eğilmiş vaziyette olduğu gibi kalakaldı. Dudakları aralandığında siyah piercingini başlangıç noktası belirleyerek yüzünün her yanını -özellikle dudaklarını diliyle gezmek, güzel ağzı doluyken altın sarısı saçlarını çekiştirmek, parmaklarıyla türlü şeyler uygulamak istediğini fark etti. Bunu hep istiyordu zaten. Şimdi de istiyordu.
Tüm bunları gerçekleştirmeyi hemen şimdi isteyen, ayrı geçirdikleri bütün hafta boyunca hayalini kurduğuna emin olduğu sadece bir kişiyi tanıyordu.
O da karşısında kalp atışlarının ritmiksiz hızıyla mücadele ediyordu.
Ayağa kalktığında dalgın oturan Harry'nin bakışları bile Zayn'e yönelmişti. Pantolonunu düzeltti. "Tuvalete gitsem iyi olacak." Yarım ağız sırıttı.
Perrie tüm samimiyetiyle öpücük attı. "Peki, sevgilim. Çabuk gel ki, tatlılarımızın siparişini verelim."
Başını sallayıp tuvalete ilerlemeye başladı. Masadakilere arkasını döndüğünde istemsizce gözlerini devirdi. Ben tatlımı biraz sonra yiyeceğim zaten.
Tuvalete girdiğinde boş olduğunu sağlamak almak için kabinleri kibarca(!) ayağıyla ittirerek açtıktan sonra kıçını lavabo tezgâhının kenarına yaslayıp, elleri cebinde alışagelmiş rahat duruşuyla beklemeye başladı.
Çok vakit geçmemişti ki, Luke tüm güzelliğiyle içeri girdi. Uzun boyu, kaslı göğsü, kusursuz yüzü her şeyin üstünü örtüyor, Zayn'in görüş alanını kendisi hariç fluya boğuyordu.
Siktir, alt dudağını dişliyordu. Zayn kasti yaptığına kalıbını basabilirdi; kızgın olduğunun farkındaydı.
Zayn ağırca yanına yürüyüp aralarındaki mesafeyi örttüğünde titreyen elinin tersini sakalları yeni çıkmaya başlamış, sivilce izlerinin geçmediği, her milimine hayranlık duyduğu yanağında dolaştırdı. Mecburen taktığı nişan yüzüğü Luke'un elmacık kemiğine değdiğinde, Luke kaşlarını çatarak geriledi.