Irmak ve kızını yıllardır takip ettiriyor ve kontrol altında tutuyordu.
Barlas'ın başka kadınlarla beraber olmasını kafasına bile takmıyordu.
Onun tek derdi Irmak'tı.
Irmak, Barlas'a bir çocuk vermişti.
Her ne kadar kızından haberi olmasada bir gün öğrenecek korkusuyla diken üstündeydi Nazan.

Barlas, ayrıca kalbini de  Irmağa vermişti.
Yıllardır Irmağı bıkmadan usanmadan arıyordu.
Barlas'ın hayatına bir çok kadın girip çıkmıştı. Irmak'ın konaktan kaçarak gittiği günden sonra Nazan'ın yüzüne bile bakmamıştı.
Nazan, o günden sonra Barlas, için sadece bir yabancıydı.

Nazan ise çıldırmış gibiydi, akli dengesini kaybetmek üzereydi. Belki de kaybetmişti.
Öyle olmasa psikopat yeğenini Irmağın kızının başına sarmazdı.
Biliyordu Poyraz'ın ne çeşit bir manyak olduğunu.
Poyraz'ı her yönüyle kendine benzetiyordu.
Poyraz, istediği bir şeyi almak  için önüne çıkan herkesi ezip geçecek bir ruh hastasıydı.

Barlas Ağa, Nazan'ın yüzüne bile bakmamanın cezasını çekiyordu, çekecek ti.
Hiç bir zaman Irmağına kavuşamıyacaktı.
Bir kızı olduğunu asla öğrenemeyecekti.
Öğrense de mutlu olmalarına asla izin vermeyecekti.
Barlas'ın gözünün önünde gözünü bile kırpmadan öldürürdü.
Hem Irmağı hemde kızını.
Madem kaderi ona adaletsiz davranmıştı. Nazan, adaleti kendi sağlardı.

Irmağın kızının işi çok zordu artık.
Poyraz'a ne kadar uzaktan izle dendiyse de onun kızın peşine düşeceğini biliyordu.
Ve diğer kızlara nasıl acı veriyorsa aynısını o kıza da yapacaktı.

Ece, aldığı mesajdan sonra koşarak eve geldi. Eli ayağı titriyordu.
Ne yapacaktı şimdi.
Kimseyi de arayamazdı.
"Eğer birini ararsan Nazlı'yı son görüşün olur" diye yazmıştı aşalık adam.

Adı gibi emindi Ece. Poyraz Karadağlı kaçırmıştı Nazlı'yı.
Mesaj Nazlı'nın telefonundan geliyordu ama yazan başkasıydı.

Kendini koltuğa atıp tekrar tekrar okudu mesajı.
"Nazlı yı  iki gün sonra aldığı yere bırakacağını eğer polise ve ya ailesine haber verirse
Nazlı'nın yüzünü bir daha göremeyeceğini de" yazmıştı.

Yapardı da her şey beklenirdi bu adamdan. Kız şimdi ne yapacaktı? Kime ne söyleyecekti?
Yapacağı pek bir şey yoktu aslında.
İki gün bekleyecekti mecburen.
Adam öyle söylemişti. Nazlı'nın hayatını tehlikeye atamazdı.

Nazlı, Ece, markete girince onu dışarda beklemeye başlamıştı.
Zaman geçirmek için çantasından telefonunu çıkarmıştı.
Telefonunu karıştırırken önünde duran siyah arabayla bakışlarını arabaya çevirdi.
Arabanın siyah camı açıldığında karşısında gördüğü Poyraz Karadağlı  Nazlı'nın nefesini kesmeye yetmişti.
Hemen markete girmek için döndüğünde Poyraz,"Durr!!"diye bağırdı.

Çaresiz yüzünü  arabanın içinde korkutucu gözlerle ona bakan adama çevirdi.
Adam bir süre kıza baktıktan sonra.
"Bin!!" dedi sert bir ses tonuyla.
Nazlı, hayır anlamında  başını sağa sola salladı.
Poyraz, hızla  arabadan inip kızın yanında aldı soluğu.

Nazlı, telaşla etrafına bakındı. Ona yardım edecek tek kişi bile yoktu.
Olsada Poyraz Karadağlı'ya kim karşı çıkabilirdi?

O gün o kafeterya ya gittiğine bir kez daha lanet etti.

Poyraz, kızın dibine kadar yaklaşarak.
"Lafımı ikiletme kızım. Bin diyorsam bineceksin " dedi.

Başka çaresi varmıydı? Varsa Nazlı neden bulamıyordu o çareyi.

"Bırak beni lütfen. Söylesene ne istiyorsun benden? Seninle gelmek istemiyorum anlamıyor musun?"
Kız bağırıyordu ama ne dönüp bakan vardı nede halini soran.
Bu ülkede böyle kavgalara karışmazdı hiç kimse.
Belki kocası belki kardeşi belki de babası derler kurtarmazlardı mazlumu.
Kimse o kadın da bir can. Etten kemikten nir canlı. Canı yanabilir diye düşünmezdi.
Kendi eline diken basta acısına dayanamayan caniler... Kadınları sopalarla, kemerlerle, olmadı yumruklarla darp ederlerdi. Bazılarıda kadınlar acı çekerken dayak yerken sadece izlerler sonrada çekip giderlerdi.
Zordu bu ülkede kadın olmak.

KALBIMIN KARASI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin