Bölüm 31: Mektup

En başından başla
                                    

Çocuklarla çok iyi anlaşıyordum. Hatta Murat'ı bana unutturan tek şey onlardı. -Tabii bu sınıftan çıkana kadar sürüyordu.- Hepsi masum ve gerçekten özel çocuklardı. Hakan, Pelin ve Fulya ile de öyle. Melis bir tık uzak kalıyordu bizden ama onunla da anlaşıyorduk. Okul çıkışlarında onlarla takılmaya başlamıştım. Artık biraz daha toparlandığımı söyleyebilirim. Sadece biraz.

Yine bir okul çıkışı hep birlikte yemeğe gelmiştik. Sinema planı yapıyorlardı.

"Sen ne tür filmleri seversin Rana?" diye soruyu yönelte Fulya'ydı.

"Aksiyon tercihim ama çokta ayırt etmem." Dediğim de telefonunu masaya bırakıp ortaya doğru itti. Film seanslarına bakıyordu. "Beni boş verin. Siz hangi tür seviyorsanız ona göre seçin. Ben eve geçerim." Dediğimde üçü birden göz devirdi.

"Alt yazılı izleriz zaten. Dublaj sevmem." Dedi Pelin.

"Aynen Rana. Lütfen bozma grubu." Dediğinde Hakan'a gülerek baktım.

"Grubu bozmuyorum. Sadece duymadan zevk alacağımı sanmıyorum. Başka zaman yine takılırız birlikte. Zaten film havam da değilim."

"O zaman başka zaman gideriz. Zaten benim de izleyesim yoktu." Dedi Melis ve arkasına yaslandı. Yanaklarımı şişirdim.

"Anladım ben sizi. Hadi ben yorgunum zaten. Eve geçiyorum. Siz takılın." Diyerek hepsine gülücük atarak masadan kalktığım da Fulya kolumdan tutup oturtmuştu.

"Cidden bozuluyorum. Lütfen Rana." Dediğin de yalvarırcasına baktım. Hepsi ısrar ettiğin de oturmuştum.

"Ben limonata alıp geleyim. Sohbet edelim." Dedi Hakan. Pelin de ona yardıma gitmişti. Geldiklerin de Hakan bana döndü.

"Sen evlisin değil mi?" dediğin de parmağımda ki çıkarmadığım yüzüğe baktım.

"Evet. Evliyim."

"Ne zaman tanışıyoruz enişte ile?" diye Fulya sormuştu. Omuz silkerek baktım.

"Bilmiyorum." Dediğim de Melis dikkatle bana bakıyordu. İçlerin de en sessiz oydu ve sürekli gözlem yaptığını hissediyordum. Beni de gözlemliyordu.

"Konuyu kapatmamız gerekiyor gibi hissediyorum." Dedi. Gülümsedim. Bir şey söyleyememiştim.

"İstersen kapatalım. Sadece seni tanımak istiyoruz." Dedi Pelin.

"Merak ettiğiniz şeyleri sorabilirsiniz. Problem yok." Dedim. Bunu söylememle sonu gelmeyecek bir şeyi başlatmış oldum. Ve o gün gece on ikiye kadar konuşmuştuk. Kazadan mahkemeye, evliliğimize, Murat ile olan ilişkimiz, Mete ile barışmam, Tarık, ailem ve gidişi... Her şeyi anlatmıştım. Gözyaşı döktüğüm tek nokta Murat'ın gidişiydi. Kaza, Tarık, ailem hiçbirinde ağlamamıştım. Hepsi şaşırmıştı. Murat'ın gidişi üzerine bir sürü teori sunmuşlardı ama bu konuyla ilgili son konuşan Hakan olmuştu.

"Erkek olarak söylüyorum. Murat senin düşündüğün gibi ona olan hislerini fark edip gitmemiştir. Fark etse kalırdı. Erkekler netlik sever. Siz kadınlar gibi davranışlar altında bir şey aramaz. Eğer sevdiğini net olarak söyleyip, göstermiyorsan aklın da soru işareti kalıyorsa asla ihtimaller üzerinden yürümez. Ve seni Tarık ile görüp kaybetmekten korkmuştur, gururu incinmiştir. Gitmiştir. Seni sevmiyor olsa aynı yatağı bırak bu kadar süre aynı evde kalmazdı. Vicdan azabı bir yere kadar. Boşanmazdı ama eve de gelmezdi. Erkek bu." Dediğin de hızla gözyaşlarımı silmiştim. Kızlar da mantıklı bulup onaylamıştı. "Ona ulaşamıyor musun?" diye devam etti Hakan. Başımı sallayabilmiştim. Konuşacak halim kalmamıştı.

"Mutlaka gelir." Dediğin de Fulya ayağa kalktı.

"Millet saat on iki olmuş."

"O kadar olmuş mu?" dedi Pelin.

          

"Ali'ye mesaj atayım." Diyerek telefonu çıkardığım da Hakan durdurdu.

"Ben bırakırım."

"Yok yolunu uzatma boş yere." Dediğim de ısrar ediyordu ve o sırada telefon elimde titredi. Baktığım da Mete'den elli küsür mesaj geldiğini gördüm. Kalbim hızlanmıştı. Acaba Murat ile ilgili bir gelişme mi vardı?

"Rana işin bitince acil bana dön." İle başlayan mesajlar. "Neredesin endişelenmeye başladım ile bitiyordu."

"Çantamdaydı telefon titrediğini hissetmedim. Ne oldu?" yazdım. Ve daha sonra Ali'ye konumumu mesaj atmıştım. Hep birlikte kafeden çıkmıştık ve onlarda Ali'nin gelmesini benimle bekliyorlardı. Ali geldiğinde tam öne binecekken arka kapı açıldı ve Mete çıktı.

"Arkaya gel Rana." Dediğin de herkese el sallayıp arkaya geçtim. Çok heyecanlanmıştım ve bunu belli etmemek için büyük çaba harcıyordum.

"Senin ne işin var burada?"

"Saatlerdir Ali ile seni bekliyorum. İnsan hiç mi bakmaz telefonuna?" Sitem dolu bir şekilde bakıyordu.

"Ne oldu ki?" Çabucak ne olduğunu söylemesini istiyordum

"Evine geçelim öyle konuşalım." Deyip derin bir nefes aldı. "Ağladın mı sen?" dediğinde telefonun ekranından kendime baktım.

"Öyle baya sohbet ettik. Bir ara duygulandım." Dediğim de uzanıp elimi tuttu. "Ne ile ilgili konuşacağız." Dedim. İçimden Murat olması için dua ediyordum.

"Sen." Dedi ve başını çevirdi.

Eve geldiğimiz de iki kahve hazırlayıp karşısına geçtim.

"Anlat bakalım Mete." Dediğim de cebinden bir kart çıkarıp sehpaya koydu.

"Doktor buldum." Dediğin de gözlerim kocaman açıldı.

"Ne doktoru?" desem de ne doktoru olduğunu biliyordum. Kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı.

"Yıldırım Kılıç. Çok ünlü bir doktor ama sabit bir yeri yok. Gezmediği ülke, hastane kalmamış. Birkaç aylığına Türkiye'ye geldi. Şans eseri o gelmeden bir hafta önce senin sonuçları atmışım. Dün gece dönüş yapmış ve yarın yani bugün geleceğini bu ameliyatı yapabileceğini yazmış."

"Şaka mı yapıyorsun Mete? Abin, baban aylardır araştırdıklarını söylüyorlardı. Neden bu adamı bulamamışlar?" dedim. Gözlerim dolmuştu bile. İçimden kahkaha atmak geliyordu. Saçma bir ruh haline girmiştim. Daha fazla oturamayıp ayağa kalktım. Bir öne bir arkaya yürüyüp Mete'ye döndüm.

"Çünkü onlar pek iyi değil internet konusunda Rana." Dedi gülerek. "En ünlü hastanelerin, en ünlü cerrahlarını araştırmışlardı. Bir de genelde yabancı doktorlarla iletişim kuruyorlar. Türkiye'nin yurt dışında ki doktorları da çok iyi. Bir de çok iyi olanlar genelde gezerler. Farklı vaka görmek için. Neyse." Dedi e'yi uzatarak. "Yarın öğleden sonra seni onunla görüştüreceğim. Kazadan bahsettim. Kazayı yapanın ben olduğumu söyleyince-" dedi duraklamıştı. Ve gözlerini kaçırıp bardağına indirdi. "Sanırım biraz torpil kaptım. Yarın seni bekliyor."

"Sonuçlarımı gördü değil mi? Kırk tane test yapıp göndermesini istemiyorum."

"Merak etme hastaneyi arayıp en son yapılan teste kadar hepsini aldım, gönderdim. Her şeyi gördü."

Söyleyecek hiçbir şey bulamıyordum. Tekrar duyma fikri fazla ütopikti. Bu güne kadar o kadar çok ümitlenmiştim ki. Yine bir sorun çıkacak gibi geliyordu. Yine de umutlanmaktan alamıyordum kendimi. Duymak... Sesleri hissetmek. İstemeden bir kahkaha çıktı ağzımdan. Mete de gülüyordu benimle.

SESSİZLİK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin