________
"Nefes, hadi bebeğim. Böyle perdeler kapalı matem havasından çık. Dışarıya çıkalım." En yakın arkadaşı Buket, gece de arkadaşını yalnız bırakmamıştı. Durumunu gördükçe bırakası da gelmiyordu sahiden.
"Gelmeyecek, Buket." Ağlamaya yüz tuttuğu belli olan titrek sesi ile yakındı arkadaşına. Gözlerinde yaşlar vardı.
"Gelecek. Göreceksin, gelecek. Ona zaman tanı biraz. Kolay değil biliyorsun. Anlatmıştım sana." Buket psikologtu. Bu yüzden arkadaşını sakin tutmayı başarabilmişti. Tahir'in de psikolojisini anlayabiliyordu az çok.
"Canım yanıyor artık. Bir sene oldu... Bir senedir ona tamamen sarılamıyorum, öpemiyorum." Oturduğu koltukta dizlerini iyice kendisine çekti. Tırnakları, dizinde iz bırakırken, gözyaşlarını tutamadı. Bunca zamana kadar güçlü kadın imajı çizmeye çalışmış, o imaja inanmaya çalışmıştı. Ama onu yeniden görünce, görüpte sarılamayınca tüm inancı yerle bir olmuştu.
"Oyy canım arkadaşım benim." Kızın dizlerini, ellerinin gazabından kurtarıp kendisine sarmıştı. Sıkıca sarıldı arkadaşına. Sırtını sıvazladı. "Gelince böyle mi karşılayacaksın onu? O ister miydi senin böyle kendini harap etmeni?"
"Kendimi harap ettiğim için bebeğim şu an cennette Buket. O bunu öğrenince beni hala sevecek mi sence?" Arkadaşının omzuna yaslamıştı başını. Doğacak olan bebeğini düşündü. Eğer kendini bitirmeseydi üzüntü ile, şimdi bebeği kucağında olurdu. Onunla babasını beklerdi.
"Saçmalama Nefes. Kaç kere konuştuk bu konuyu seninle. Senin yüzünden ölmedi yeğenim. Vadesi o kadarmış. Ayrıca Tahir bu yüzden seni sevmeyeceğini düşündüğünü duyarsa çok kızar." Arkadaşını omzundan ayırıp gözyaşlarını sildi. Uğraşsa da hala kendisini suçluyordu bebeğinin ölümünden dolayı. İlk günlere nazaran daha iyi olsa da, içinde duruyordu yarası. Ve sonsuza kadar da asla kapanmayacaktı sanırım.
Güldü. Tahir cidden çok kızardı. Bugüne kadar nerede beni sevmez diye düşünse, Tahir bunu öğrendiğinde cephe alırdı saçma düşüncesine. "Kızar, çok kızar hem de. Karşıma geçer, küçük bir çocuk gibi konuşurdu. Bazen bağır ama böyle dokunan sözler söyleme derdim. Ama o asla bağırmazdı. Hep saygılıydı. Ben saçmalasam da hiç bozmazdı kendisini."
"Ölmüş gibi konuşmasana be! Duyan da kocan öldü sanacak. Kafa iznine çıktı sadece kızım. Sadece süresi belli değil." Arkadaşını biraz olsun güldürebildiği için mutluydu. Yerinden kalktı ve kalkması için çekiştirdi kolundan.
"Nereye çekiştiriyorsun beni yine?" Arkadaşının yönlendirmesine el mecbur ayak uyduruyordu. Kurtulamazdı, biliyordu.
"Tahir, en çok ne yapmanı severdi?" Arkadaşını bahçeye sürükledi. Biliyordu ne yapacağını.
"Gökyüzünü izlerken beni seyretmeye bayılırdı. Sen sonsuzluğu izlerken gökyüzü gözlerinde toplanıyor ve ben o yıldızlara en yakın bakan adamım derdi." Baktı yıldızlara. Gözlerine toplayabiliyor muydu eskisi gibi? Toplasa bile o adam izleyebilecek miydi o yıldızları?
________
Kara görünmüştü... Kara göründükçe içinde yükselen heyecan artmıştı. Oradaydı, bir aydır gözünden kaçırdığı kalbi oradaydı. Oraya vardığında koşarak çalacaktı kapıyı. Sorgusuzca sarılacaktı. Özür dilerim diyecekti. Seni unuttuğum için affet beni diyecekti.
Yaklaştı, yaklaştı... Onunla arasında yalnızca otuz iki basamak vardı. Onu buraya getiren otuz iki basamağı da öpmek geldi içinden. Ama öpücüklerini ona saklayacaktı. Boşa harcayacak tek bir öpücüğü bile yoktu.
Ayaklarını karaya bastı. Hava karanlıktı. Halatı bağladı sabırsızca. Son düğümü de attıktan sonra belki de ilk kez hızla tırmandı basamakları. Işıklar yoktu... Tabi olmazdı. Uyumuştur çoktan...
Kapıyı çalacaktı ama eli gitmedi. Anahtarı aradı ama karanlıkta bulamadı. Bekleyecekti. Daha önce farkedemediği için ceza olarak kapısında yatacaktı. Sırtını kapıya yasladı. Ve bir senedir ilk kez kalbinde boşluk yoktu. Adını biliyordu. Hissedemeyen noktaları şu an onun adını sayıklıyordu. Ona söyleyeceği sözleri kafasında tasarlarken, onun kapısında uyuyakaldı. Onun olmadığı kapıda uyuyakaldı...
________
"Tahir, hani ofisimde buluşacaktık?" Nefes, duruşmasından çıktıktan sonra adliye koridorunda kendisini bekleyen sevgilisini gördü. Son konuştuklarında ofisinde buluşma kararı almışlardı.
"Ülkenin en güzel avukatını yormak istemedim. Zaten bir sürü hakimin canına okurken yorulmuşsundur." Yanağından öperken, takılmadan edememişti.
"Bunu meslektaşlarım duymasın, çok dişli rakiplerim olabilir." Elini tutması için uzatılan ele baktı. Hiç bekletmeden tutarken yürümeye başladılar.
"Hiçbiri bir Nefes etmez ama. Hadi, kaçırıyorum seni." Adımlarını hızlandırırken, kadının kahkahası içinde mutluluğa neden olmuştu bile. Arabaya atladıklarında hemen klimayı açıp, sevgilisinin üşümesini önledi.
"Aç mısın, güzelim? İstersen önce yemek yiyelim."
"Çok acıktım cidden. En yakın neresi varsa gidelim, yoksa seni bile yiyebilirim." Sabahtan itibaren duruşmadan duruşmaya koşarken, kendisini tamamen unutmuştu. Tahir, ne kadar kızsa da kahvaltısını yapmayı da aksatmıştı.
"Torpidoyu açar mısın? Orada lokanta broşürleri olacaktı." Yandan kadını izlerken, birazdan yüzünün alacağı ifadeyi merak ediyordu.
Nefes, torpidoyu açtıktan sonra bir tek beyaz zarf bulabilmişti. Tahir'e baktığında onaylayan bir ifade görünce eline alıp açtı.
"Yakınlık mesafesi senin için sorun değildir umarım sevgilim. Gerçi beni yemen konusunda hiç şikayetim yok, kayıtlara geçilebilir." Nefes eline aldığı iki uçak biletine baktı. Madrid'e bir saat sonra kalkacak uçağın biletleriydi bunlar.
"Tahir, bunlar ne?"
"Doğum günün kutlu olsun, güzelim. Sen iş yoğunluğundan unutmuş olabilirsin. Ama ben seninle ilgili hiçbir şeyi unutmam." Cidden kendi doğum gününü unutmuştu. Ağzı açık kalarak biletlere baktı. Ardından kendisine gülerek bakan adama sarılarak bir öpücük ile teşekkür etti.
Güneşin kendisini usulca göstermesinin ardından martıların çığlıkları ile gözlerini araladı genç adam. Gördüğü rüyadan artık emindi. Bunlar basit bir rüya değil, gerçek anılarından oluşuyordu. Yüzündeki gülümseme ile ayaklandı. Artık zamanı gelmişti.
Şimdi kapıyı çalacak, ben geldim diyecekti. Asıl olan seni zihnimde bulmak değil, kalbimde hissetmekti diyecekti. Bunu geç anladığı için af dileyecekti.
Kapıyı çaldı. Ömründe hatırladığı en uzun anlardan biriydi bu belki de. Üç tıklamadan sonra hala bir ses yoktu. Uyuyor olabileceğini düşündü. Önceden sakladığı anahtarı, saksının altından aldıktan sonra yuvası ile buluşturdu anahtarı.
Gözlerini kapayarak adımını attı tahta zemine. İşte beklediği an gelmişti. Yüzleşme zamanıydı. Ama asıl yüzleşme, Nefes ile değildi. Asıl yüzleşme, Nefes'in oynadığı kumar ile olan yüzleşmeydi.
Peki bu kumardan kim galip çıkacaktı? Tahir'in zihni mi? Nefes'in kocasına güvenen kalbi mi?
________
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
General FictionNe olduğunu bilmediği hastalık nedeniyle geçmişini günden güne unutan bir adam. Unutulan geçmişte yeri çok büyük olan bir kadın. Bir deniz fenerinde geçmişini hatırlarken, geçmişi karşısına çıkarsa neler olur?
Yüzleşme
En başından başla