"Bu kadar mı?"
Karşımda durup gülümsemesi de sinirimi bozmuyor değildi. Ben hırslıydım, istediğimi alırdım. Bu bugüne kadar hep böyle olmuştu bundan sonra da böyle olacaktı.
Ani bir tekme savurduğumda ikiye katlanmış ve gafil avlanmıştı. Yan tarafına sert bir yumruk geçirip kafasını kollarım arasına alıp sabitlemiştim.
"Beni hafife alamayacağını öğrenmelisin koca adam."
Kollarımın arasından kıkırdadığını hissedebiliyordum.
"Öyle mi?" Dediğinde, bir hamlesiyle sert bir şekilde kendimi yatağın üzerinde, onun altında bulmuştum. Bacakları ile bacaklarımı sabitlemiş, elleriyle de kollarımı tutuyordu.
"İşte şimdi fazla savunmasızsın. Nasıl kurtulacaksın?"
Sinirliydim, yenilmesemde yenilmiş konumunda duruyordum ama buna rağmen gülümsedim. Her şekilde kurtulurdum. İster legal, isterse illegal yolla.
"Belki kurtulmak istemiyorumdur."
Kaşları hafifçe yukarıya kalktığında, bakışlarım oldukça seksi bir ifade almıştı.
"Belki de amacım zaten buydu."
Gevşediğini hissediyordum çünkü kollarım ve bacaklarım az öncekine göre daha serbest bir haldeydi.
Onun bu halini kullanıp bir hamleyle yine üstte olan bendim.
"Beni hafife almaman gerektiğini söylemiştim Bay Jeon!"Mızmızlandı.
"Ama bu hiç yasal değil. Zayıf noktamı kullandın."
Gülümsedim, masanın üzerinde duran anahtarı alırken.
"Savaşta her yol mübahtır bunu benden daha iyi bilmen gerekirdi."
***
"Yıllardır bu işin peşindesin ve hâlâ elle tutulur bir kanıt olmadığını söylüyorsun öyle mi Onsra?!"
Yalan söylemiyordum elle tutulur hiçbir belge yoktu. Yani vardı evet ama bu benim istediğim türden bir ceza olmayacaktı. Benim verdiğim belgelerle bu işin içinden kolayca sıyrılabilirdi, ben sıyrılmasını değil sürünmesini istiyordum.
"Biraz daha zamana ihtiyacımız var sayın Hakimim."
Hakim masanın etrafında bir tur attı. Sinirle bir nefes aldı.
"Tehlikeye giriyorsun."
Ben bu davaya başlarken çevremdeki insanları zor ikna etmiştim çünkü Jungkook yakalandığı her işten kolayca sıyrılıyordu ve haliyle hiçbir hukuk görevlisi bu olaya adım atmak istemiyordu. Ben bile bile kendimi ateşe atmıştım. Bu işten yanmadan kurtulmanın bir yolu yoktu.
"Bir sorun çıkmayacak bana güvenin, az kaldı."
***
Bürodan çıkıp şirkete geçmiştim. Bürodakilerin sabrı taşmak üzereydi, bugün bunu net bir şekilde anlamıştım. Yıllardır emek verdiğimiz işin değerli bir savcılarının yok oluşuyla beraber uçup gitmesini istemiyorlardı. Hak veriyordum, bu yüzden elimi çabuk tutmalıydım. Bir an önce yaptığı işleri belgelendirip Hakimin karşısına çıkartmalıydım.
Kafam doluydu, yorgundum ve tükeniyordum. Odama geçip imza işlerini halletmeyi düşünüyordum.
"Nerelerdeydin?"
Odama girdiğimde duyduğum ses ile irkilmiştim. Masamda gayet rahat bir şekilde oturan Soobin beklemiyordum.
"Senin burda ne işin var?"
"Sen iyice yol yordam yitirmişsin. Mekanına gelen misafirlerini böyle mi karşılıyorsun Onsra?"
Bu adamın varlığı beni geriyordu.
"Git burdan."
Ayağa kalkıp yanıma doğru ilerledi.
"Neden şikayet dilekçesi yazmadın? O piçi benim vurduğumu biliyordun, böyle mi değer veriyorsun birlikte olduğun insanlara? Hâlbuki şikayet etmiş olsaydın burda olamayacağımı da net bir şekilde biliyordun."
Gözlerimi açıp kapattığımda bu kâbusun yok olmasını diliyordum ama öyle olmamıştı karşımda duruyordu tüm gerçekliğiyle.
"İşime karışma ve hayatımdan defol git."
"Sana o mekanda da söylemiştim, bu burda bitmeyecek diye. Bu iş bitmeyecek Onsra, ben ne kadar gitsem de, sen ne kadar kaçsan da bitmeyecek. Seni gittiğin her yerde bulacağım, hatta adımların seni bana kendisi getirecek. Bu küçük aşk oyunlarınla beni kandıramazsın."
Kapının birden bire açılmasıyla ikimizde kapıya doğru yönelmiştik. Bakışları sertleşen Jungkook, adımlarını hızlandırarak yanımda yerini almıştı.
"Sen baya arsız çıktın anlaşılan!"
Jungkook sinirliydi, Soobin ise her zamanki gibi gevşek.
"Asla senin kadar olamam."
Jungkook derin bir nefes verdi.
"Polisi ara Yolanthe."
Elim telefona gitmeden önce yutkunmuştum.
"Hadi ara O... Yolanthe."
Gözlerim büyürken, daha da gerildiğimi hissediyordum. Bu bir tehditti hissediyordum, hiçbir şey yapamamak beni, onun bakışları altında küçültüyordu.
"Bakın sakin olun tamam mı bu olayı çözeceğiz."
Öyle gereksiz bir cümle kurmuştum ki kendi cümlemin gereksizliğine şaşırıyordum.
"Neyden bahsediyorsun sen?!" Jungkook'un öfkeli sesi kulaklarıma dolduğunda Soobin'e kaçamak bir bakış atmıştım. Gitmesi gerekiyordu, her şeyi bok etmeden siktir olup gitmesi gerekiyordu.
"O zaman gençler size iyi eğlenceler. Durup sizinle boş yapmayı ben de çok isterdim ama benim sizden çok daha önemli işlerim var."
"Seni gebertirim orospu çocuğu!"
Soobin'in üzerine doğru yürüyen Jungkook'un önüne geçmiştim.
"Lütfen bırak gitsin."
Soobin uzaklaşırken Jungkook ile göz göze gelmiştik.
"Omzundaki iz de benden size birliktelik hediyesi olsun." Diyerek odayı terk ettiğinde hâlâ Jungkook ile birbirimize bakıyorduk.
Kapı sertçe çarptığında öfkeyle konuştu."Senin amacın ne?"
Beklenen soru da geldiğine göre evet artık ölmek için tam yeriydi.
"Neden bu adamın yanındayken bu kadar geriliyorsun?! Neden onu koruyorsun Yolanthe?! Üstelik bir suçluyken?!"
Bakışlarımı kaçırdım. En iyi bildiğim yoldan ilerleyecektim sonuç olarak savcıydım, yeri geldiğinde güzel laf oyunları yapabilirdim.
"Hepimiz birer potansiyel suçluyuz zaten. Sen kaç adam öldürdün Jungkook?"
Bu işten böyle kurtulamazdım bu sadece olayları soğutabilirdi. Soğutacağına inanıyordum ama hesaba katmadığım büyük bir sorunumuz vardı. Onun cümleleri bunu açığa çıkartıyordu.
"Benden alacağın intikamın bir parçası mı bu? Hastane odasında yaşamam için yalvarırken beni kendi ellerinle ölüme yollamak mı?"
-Bölüm Sonu-
+80 vote
+100 yorum ❤