Pars'ın bakışlarını telefondan kaldırdığını fark etti ve adamın koyu renk gözlerine kilitlendi bir süre. Saye o bakışlarda ne bulması gerektiğini bilmiyordu. Belki bir öfke, belki özlem, belki keder ama hiçbiri yoktu. Kopkoyu bir arzu vardı. Adamın etrafı kıpkırmızı gördüğünden emindi.

Pars yüzünde tehlikeli bir gülümsemeyle fincanı dudaklarına götürüp bir yudum daha aldı hemen ardından fincanı ona uzattı. Tek kaşı havaya kalkmış, gözlerinin ateşine alay da katılmıştı. "O kadar cesur bir kız mısın, Saye?"

"Ben senin bildiğin kızlardan değilim, Moyan?" Saye adamın meydan okumasını kabullenip fincanı eline aldı. Elbette adamın içtiği taraftan içmek gibi "mahrem" bir şey yapmayacaktı. Pars'a çaktırmadan fincanı hafifçe çevirdi, adama gülümseyip bir yudum içti.

"Cık, cık, cık" adam alaycı, küçümser bir şekilde cıkcıkladı.

"Cık, cık mı? Kaç yaşındasın sen! Cık cık ne?"

"Hile yapmak sana yakışmıyor, Saye. İyi kızlar hile yapar mı?"

Pislik! Küçük numarası adamın gözünden kaçmamıştı. Saye koltuğunda hafifçe adama döndü. "Ben kötü... çok kötü bir kızım, Moyan. Kimse söylemedi mi?"

"Benim dudağımın değdiği fincana dudağın değerse anıların canlanır diye mi korkuyorsun?"

Gözlerini kısıp tısladı. "Küstah!"

"Korkak!"

Saye gözlerini adamdan ayırmadan fincanı tekrar eline aldı. Elinde biraz çevirdi. Az önce tam adamın içtiği noktadan dudaklarına yaklaştırıp bir yudum aldı. Fincanı sertçe tabağa bırakınca tiz bir porselen sesi çıktı. Öfkeyle ayağa kalktığında adam da onunla bir ayaklandı. Adamın ne kadar uzun olduğunu unutmuştu. Boy ortalaması oldukça uzun bir ailenin nadir kısa fertlerindendi. Yaşı on beşin üzerindeki her Güray ondan en az bir baş uzundu. Birilerine kafasını kaldırarak bakmaya alışkındı. Ama birden kendisini çok kırılgan ve ... kadınsı hissetti. Bu hissin verdiği öfkeyle adama saldırdı.

"Kendine fazla pay biçiyorsun, Moyan. Sandığın kadar özel değilsin."

"Her söylediğinde kulağına biraz daha inandırıcı mı geliyor?"

"Hani sen hoşça kal falan diyordun en son? Ne oldu ona."

"Çok ilginç bir cilveleşme yöntemin olduğunu biliyor musun?"

Saye birden Pars'ı düşmanıyken daha çok sevdiğine karar verdi. Bu fikrini adama da açıkladı. "Biliyor musun, seni düşmanımken daha tahammül edilebilir buluyordum. Sinir bozucu bir eski sevgilisin."

Pars'ın gür kahkahasının eski evin camlarını titrettiğine yemin edebilirdi. "Bak bu iyiydi, işte. Yavaş yavaş yol kat ediyoruz."

"Sen sarhoş musun yoksa kafanı mı bir yere vurdun? Ne bu tavırlar?"

"Ah Saye" uzanıp saçından bir tutamını eline aldığında Saye kendini geri çekti.

"Sana ne oldu? Uzaylılar falan mı kaçırdı seni? Hafızanı mı kaybettin." Gözlerini kısıp ekledi. "Yoksa eceline mi susadın."

Adam bir kez daha kahkaha attı. "Hep ilginç bir espri anlayışın olmuştur. Hayatım, diyorum ki sevgili olduğumuzu kabulleniyorsan yavaş yavaş aşama kaydediyoruz demektir."

"Eski sevgili dedim, Moyan! İşine geleni anlama!" Eliyle havayı keser gibi bir işaret yaptı. "Bir zamanlar! Bitti!"

"Ne demiş şair, ayrılık da sevdaya dahil, ayrılanlar hala sevgili."

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin