"Size çok imreniyorum biliyor musunuz Bay Taehyung?İstediğiniz zaman istediğiniz yerde beliriveriyorsunuz.Nasıl yapıyorsunuz bunu?"Lafını kesmesine sebep olan artık ayağa kalkması gerektiği düşüncesiydi.Bir eli hayranlık duyduğu gencin bacaklarındayken bir diğer eli de yatağından güç alarak doğrulmaya çalışıyordu.Üzerindekileri silkeledi,düzeltti ve sanki hiç kalbi hızla atmıyormuşçasına sakince konuşmaya devam etti."Doğruyu söyleyin lütfen,sizi kendi evinizde oyuncaklarınızı karıştırırken basmayacağım."Sonraysa bir süre durup düşündü.
"Oyuncakların sakıncalı olduğunu düşünmüyorum.Siz banyodayken evinize gelmemem makul bir teklif mi sizce?"
Taehyung kendi çenesi üzerinde turlattığı yüzüklü parmaklarını indirip ufaklığın saçlarını karıştırmak için kullanırken kısılan gözleriyle ve ufak bir baş hareketiyle onu reddetmişti.
"Belki de ufak sırrıma ortak çıkmanı istemiyorumdur?"
"Eğer ufak olduğunu düşünseydiniz elbetteki bana söylerdiniz.Siz yalnızca bir beyfendi değilsiniz,bir büyücü,bir seherbaz ve bir ilizyonistsiniz öyle değil mi?Ben verendadaki salıncakta sessizce sallanırken siz bir anda ortaya çıkmak ve elimdeki fesleğenli limonatayı dökdürtmek istiyorsunuz!Acımasızca bir fikir bu."
"Pekala yavaş ol bakalım,"ardıarkası kesilmeyen cümleleri dinlemek ikisi için de ayakta durmaktan daha zor olmalıydı."Öncelikle bu senin fikrindi,ben bana her beliriverdiğimde gördüğüm şaşkın bakışlarını tercih ediyorum."
"Bana güzel şeyler söylemeyi kesin lütfen çünkü aklanamayacaksınız.Defterinizi çok beğenmiş olmam bir başkasını bana savunmuş olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor ve ben maddiyata değil manevi şeylere de değer veren bir çocuğum."
İçerlenmiş olduğunu düşündüren bu lafların kıkırdayışlarla dolu olabilecek koca bir günü mahvetmesini istemeyen ve dizleri üzerine çöken Taehyung,Jeonggukun kısa bacakları ardında kalan ve yerlere sürtünen yatak örtüsünü parmaklarıyla kaldırarak bir kutu içerisinde onlara bakıyor olan fotoğraf makinesini çıkarmış,bizim ufaklığın başı bir başka yöne çevrili dahi olsa gencin ne yapıyor olduğunu merak ettiğinden elindekinde turlar attırdığı yan bakışları Taehyungunkilerle kesiştiğinde tıpkı dünki gibi kendini onun ellerinde bulmuş,koltukaltına yerleşen büyük eller onu yatağın üzerine oturtarak karşısında birkaç adım geriden fotoğrafını çekmek üzere hazırlanmaya başlamıştı.
"Hayır!"diye öne atıldı Jeongguk.Kaç resim çekme hakkı olduğunu bilmediğinden.Hakkını her aynaya baktığında görebildiği sıkıcı suratının bir fotoğrafını çekmektense haftada bir bilemediniz ayda bir evlerinde beliriveren ya da şanslıysa tıpkı dün ve bugünki gibi iki gün üstüste uğrayan bu genci daha çok görebilmeye harcardı.
Fakat çok geçti işte.Suratına patlayan flaş duraksamasına ve boşa gitmesinden çokça korktuğu bu resmin hareketli çıkmaması adına yatakta put gibi dikilivermişti. Karşısında kahkahalarla kendisine gülünmesi her ne kadar birazcık sinirlerini bozmuş olsa da bu tınıyı duyabildiğine içten içe seviniyordu.
Dün gece de düşündüğü şey işte tam olarak buydu.Sadece kahkasını duymak bile onu neden böylesine neşelendiriyordu ki?Hayranlık duymak epey garip şeydi,hakkında o kadar az şey biliyordu ki!
Onu televizyonda görüşünün üzerinden kaç sefer karşı karşıya gelmiştilerdi de hakkında bir şeyler öğrenmeye fırsatı olmuştu ya da Taehyung buna fırsat sunmuştu?Ona okulundan olan şeylerden bahsetmesine bile gerek kalmadan her şeye hakimdi bu sevecen çocuk.
İşte Jeonggukun belki de ilk gerçek hatası buydu.
Onu neden bir anda odasında bulduğunu ya da buzdolabından gizlice aşırdığı salamlardan nereden haberi olduğunu ya da geceleri korktuğundan annesiyle babası uyurken gizlice odalarındaki kanepeye uzandığını bildiğiyle sadece birkaç dakika ilgilenip anın büyüsüne kapılıp gitmesini asla daha fazla kurcalamak istemeyişindeydi.
Aklının almayacağını,bir başkasınınsa okuldaki çocukların söylediği gibi televizyondaki bir çocuğun asla onların evine gelip de kendisine arkadaşlık etmesine olanak vermeyeceğini bu yüzden her şeyi kendine saklaması gerektiğini düşünüyordu.
Yılbaşından bu yana televizyonda sadece birkaç kere kalabalığın arasından seçebilmiş olduğu bu çocuğu görebilmek için boşvakitlerinin çoğunu ekran başında geçirmekten derslerinden geri kaldığı yetmiyormuş gibi yediği yemekleri her seferinde üzerine döker olmuş,tabağını zeminde bırakıp işine koyulmaya devam eden,pis,işe yaramaz ve tembel bir çocuğa dönüşmüştü kendi gözünde.
Öz eleştiride bulunmak güzel bir şeydi onun için.Hatta bir çok sınıf arkadaşına buna benzer tavsiyelerde bulunmuştu ancak kendisi asla vardığı kararlar doğrultusunda bir şeyleri değiştirmeye çalışmadığından da hayatının sonuna dek televizyon başında annesinin pekmezli kreplerinden yiyeceğini düşünür,o minder üzerinde ebeyeynleri yaşına geldiğini hayal ederek kendi kendine kıkırdardı.
Taehyungun parmakları arasındaki fotoğrafı öyle hızla çekip aldı ki kendisini bir an için pilot gözlükleri ve kaskıyla hayal etmekten geri kalamamıştı.Öyle şaşkın bakışlar atmıştı ki kameraya gencin onu bir mimikten öte,uzun sürelerle bakabileceği bir fotoğraf olarak görmesini istememişti.
Pek de yanılmamıştı doğrusu.İri iri açmış olduğu bakışları,kapamadığından dolayı ince dudakları arasından görünen ufak tavşan dişleri ve son zamanlarda ekran başında hızla kilo almaya başladığından tombullaşan koca yanaklarıyla kendisini hiç beğenmemişti.
Hatta mümkünse kirlenmiş limon sarısı gömleğiyle çekilmiş olan bu resmi bir daha görmemek adına yatağının altına,sevimli ve sevimsiz yaratıklarına ev sahipliği yapan yere atıvermiş, Bay Taehyungunsa kendisine bu konuda sorun çıkarmaması için kendi içerisinden ufak dileklerde bulunmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
move away from the front of the display
FanfictionJungkookun en sevdiği ve sahibi tarafından hırpalanmaktan çoktan bir kaç düğmesini yitirmiş olan kırmızı minder, çoğu vakit olduğu gibi üzerinde kalçasını sabit tutamayan çocuğun gazabına uğruyor,evin halıfleks kaplı parkelerinde sürtünüp duruyordu...