"Burası bana rahat göründü." dedim.
Beni kısa süre süzdükten sonra, "Sığarsın herhalde." dedi ve odadan çıktı.
Nereye gittiğini düşünürken odayı incelemeye karar verdim. Kütüphanesi benim ki ile karşılaştırıldığında oldukça zayıftı. Ama bir anlığına var olması bile mucize gibi göründü. Masasındaki çekmeceyi zorladım. Kilitliydi. Tam o sırada kapı açıldı. Etrafı karıştırdığımı anlamasın diye koltuğa döndüm. Elinde yastık ve ince bir battaniye vardı. Tekrar ayağa kalktım.
"Teşekkürler," deyip aldım.
"Hava sıcak, üşümezsin herhalde." dedi.
Odanın ortasına attığım çantalarımı alıp, kendi çantasının yanına koydu.
"Üşümem." dedim.
Dolabını açtı. İçinden kırmızı sweatshirt ve gri eşofman çıkardı.
"Üstümü değiştireceğim. Ama," demesiyle sözünü kestim.
"Problem değil, değiştir." dedim.
Çıplaklık benim için problem değildi. Daha önce çıplak erkekte görmüştüm. Yine de rahatsızlık duyacağını düşündüğüm için kafamı öteki tarafa çevirdim.
Kısa süre sonra, "Artık dönebilirsin." dedi.
Elindeki kıyafetleri daha önce fark etmediğim dolabın yanında saklanan kirli sepetinin içine koydu. Ben de yatağımı yaptım. Gerçekten uykum vardı. Çağrı'da ışığı kapatıp, yatağına geçti. Kısa sürede uykuya daldım. Beni tekrar uyandıran gözümün önünde patlayan ışıktı. Zorda olsa gözümü açtığımda Eray'ı gördüm. Kapının önünde dikiliyordu.
"Aşağıda olman gerekiyordu." dedi.
Benim gibi Çağrı'da uyandı.
"Bu gece burada kalacak." dedi.
Eray bir süre bana baktı. Sonraysa dolaba gidip içinden kıyafetlerini aldı. Dolabın kapısı açıldığında onu göremiyordum. Ayrıca gözlerim uykuyla kapanıyordu.
"Artık şu ışığı kapat." dedim.
Üstündeki ceketi çıkarıp, yere fırlattı. Dolaptan aldığı kıyafetlerle birlikte odadan çıktı. Çıkarken ışığı kapatmadığından tekrar kalkıp kapatmam gerekti. Ben uyku ve uyanıklık arasındayken o da odaya gelip, yattı. Kısa süre sonra telefon alarmı nedeniyle tekrar uyandım. Eray ve Çağrı çoktan uyanmış, üstlerini değiştiriyorlardı. Eray uyandığımı görünce arkasını döndü.
"Uyuyordun." dedi.
"Önemli değil. Saat kaç?" deyip, ayağa kalktım.
Bu sırada ikisi de giyindi.
Çağrı, "Sekiz." dedi.
"Tuvalete gitmem gerekiyor." dedim.
Eray, "Bizde gideceğiz." dedi.
Odadan çıktığımızda büyük bir kalabalık bizi karşıladı. Burada kaç kişi yaşadığı benim için bir merak konusuydu. Bir kat aşağıya indiğimizde Çağrı durdu ve küçük salon olarak düşündüğüm yerde ki dolabı açtı.
"Gel." dedi.
Dediğini yaptım. Altı kapılı büyük bir dolaptı. Çağrı'nın açtığı kapağın arkasında ise, kişisel bakım ürünleri vardı. Bunlar; şampuan, diş fırçası, diş macunu, lif gibi şeylerdi.
"Ne yapacağım?" diye sordum.
"Şimdilik diş fırçası ve macunu al." dedi ve ekledi. "Odana yerleşince diğer şeyleri de alırsın."
Tekli paketteki mavi ve siyah karışımı olan diş fırçasını seçtim. Yanına da rastgele bir diş macunu aldım. Aşağıya indik. Tuvalet giriş kattaydı. Önünde azımsanamayacak bir kalabalık vardı. Eray'ı göremedim. Ama Çağrı gelince hepsi kenara çekildi.
İçlerinden bir adam, "Sen geçebilirsin." dedi.
Sanırım Çağrı burada önemli biriydi.
"Önce aramıza yeni katılan arkadaşımız geçsin." dedi.
Sıradaki herkes beni süzdü. Ben de onları kısa süreliğine inceledim. Tuvalete girdiğimde içerisi garipti. Duvarlar siyah, beyaz karışımıydı. Kapının yanında cam kapaklı büyük bir banyo vardı. Siyah tuvalet, siyah beyaz karışımı büyük bir lavabo diğer şeylere uyum sağlıyordu. Lavaboda dişlerimi fırçaladım. Dışarıda olan kalabalığı düşünerek elimden geldiğince hızlı bir şekilde işimi bitirip tuvaletten çıktım. Çağrı girdiğinde onun çıkmasını beklemeye başladım. İnsanlar beni süzüyordu. Ama hiçbiri benimle konuşmadı.
Çağrı çıktığında, "Sonunda." dedim.
Merakla bana, "Ne oldu?" diye sordu.
Onu kolundan tutup, kalabalıktan uzaklaştırdım.
"Herkes bana bakıyor. Bundan hiç hoşlanmam." dedim.
Yan yana yürürken yüzüne bakmam imkansız hale geliyordu. Boy olarak onun omzuna kadardım. Bu nedenle yüzüme bakabilmek için kafasını eğdi.
"Sen ciddisin." dedi.
Anlamayan gözlerle ona baktım.
"Ne demek istiyorsun?" diye sordum.
Tekrar yüzünü çevirdi ve yürümeye başladı.
"Yeni gelenlerin çoğunluğu bu durumdan memnun oluyor. Şaşırdım." dedi.
Asıl ben şaşırdım. İnsanların durmaksızın seni kesmesinin neresi güzel olabilirdi ki. Bu sırada aşağıya indik. Salondaki masa açık büfe gibiydi. İnsanlar tabaklarına istedikleri yiyecekleri dolduruyorlardı. Acıktığımı fark ettim.
"Ooo alırım bir dal." dedim.
Gülmesine neden oldum. Beni başıyla onayladı. Ben de masaya koşar adımlarla gittim. Büyük beyaz tabaklardan bir tane aldım. Bir dilim ekmek, kızarmış sosis ve beyaz peynirle doldurdum. Bazı insanlar koltukta oturuyorlardı. Bazıları ise ayakta yiyorlardı. Koltukta boş yer yoktu. Bende ayakta yemeğe başladım. Bitiriyordum ki yüksek bir ses duyuldu. Herkes yemeğini bırakıp, onu dinlemeye başladı.
"Bugün aramıza yeni bir kişi daha katıldı." deyiverdi. Bu kişi bendim. Bakışlar bana döndü. "Nida kısa sürede buraya alışacaktır. Onunla birlikte yeni ekibimizde tamamlanmış oldu. Eray ve Çağrı'nın görevi onları eğitmek. Ama sizin de onlara yardımcı olacağınızdan eminim." dedi.
Sesi yüksek ve gürdü. Siyah saçları ve sakalları vardı. Uzakta olduğumdan yüz hatlarını tam olarak seçemesem de kırklı yaşlarda gibi gözüküyordu. Adam tekrar yukarı çıktı. Bu sırada Eray yanıma geldi.
"Alışabilecek misin?" diye sordu.
İlk kez onu inceleme fırsatı yakaladım. Kızıl, aslında turuncu saç ve sakalı vardı. Saçları kıvırcıktı. Gözleri de yüzüne uyum sağlayan açık mavi rengindeydi. Sevimli bir tip sayılırdı. Ama hiç sevimli davranmıyordu.
"Bilmem." dedim.
BÖLÜM SONU
Beğenmediğiniz kısımlar olursa yorumlarda yazabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yürüyenler
ChickLitNida isteği dışında kurtadama dönüştürülmüş genç bir kızdır. Isırıldığından bu yana kendisini insanlardan uzak tutmaya çalışarak hayatına devam etmektedir. Fakat hiç beklemediği bir anda kendisini büyük bir savaşın içinde bulur. Bu savaş ona kendisi...
GERÇEK BRUCE WAYNE
En başından başla