Namjoon, Taejoon'un omzundaki elini sıktı. "Elbette değilsin. Sen benim oğlumsun. Onların ne söylediği önemli değil ki Taejoon. Minjae benim için neyse Minseo'da o, sen de o'sun. Minseo da Minjae'de senin öz kardeşin değiller. Ama sen ikisini de çok seviyorsun öyle değil mi?"
"Tabiki. Onlara bir şey olmaması için her şeyi veririm."
"Bak işte. Ben de öyleyim. Size bir şey olmaması için her şeyi veririm. Kimin ne dediği önemli değil. Sen benim şu hayatta sahip olduğum en önemli şeyim olan ailemin kusursuz bir parçasısın."
Namjoon çocuğun nemlenmiş gözlerini görünce on dokuz yaşındaki bir çocuğu ağlatıp "karizmasının" çizildiğini düşünmemesi için sustu. Ama ona cevabını çoktan bildiği bir soru sormadan edemedi. Sordu ki, hiç unutmasın çocuğunun ne güzel bir kalbi olduğunu.
"Az önce, Minseo buradayken bunları neden anlatmadın?"
"Üzülsün istemedim. Minseo daha yedi yaşında, böyle şeylere ciddi kafası takılır, duymasın istedim."
Namjoon çocuğa sımsıkı sarıldı. "Benim güzel çocuğum. Bin tane çocuk getirseler önüme, yine seni kimseye değişmem!"
Namjoon o gün Minseo'ya durumu yumuşatarak izah etti. Abisinin oraya gitmesini istememesinin sebebinin, Jihyun'un ebeveynlerinin ona kaba davranmış olması, kalbini kırmış olması olduğunu söyledi. Yaratılıştan merhametli bir çocuk olan Minseo bu duruma çok üzülerek abisine koştu ve tüm akşamı yan yana, eğlenceli kitaplar okuyarak geçirdiler. Namjoon onlara bakarken eski günlere döndü. Taejoon'la ilk tanıştıkları güne.
İki yıl önceydi. Namjoon Minseo'yu kreşine götürmüş ancak çok merkezi olan binanın yakınında park yeri bulamayıp arabasını epey tenha bir sokağa bırakmıştı. Minseo'yu kreşe bırakıp otele gitmek için arabasına yönelmişti. O sırada duvar dibinde bir karartı görmüştü. Merakına engel olamayıp yaklaştığında elindeki bali torbası bir kenarda duran, gözleri kaymış bir çocukla karşılaştı. Kısa kollu tişörtünün açıkta bıraktığı kolları kimisi yeni kimisi eski sayısız jilet iziyle doluydu. Göz altları mordu. Sanki ölmüş gibi hareketsizdi ancak dikkatli bakınca göğsünün cılız şekilde hareketlendiği belli oluyordu. Namjoon onun ölmüş olmasından korktu. Ancak yaşadığına kanaat getirdiğinde arabasına binip uzaklaştı.
Kafasını akşama dek meşgul eden bu sıkıntıyı görmezden gelip tüm gün çalıştı. Taki akşam Minseo'nun onu elinden tutup buraya götürmesine kadar.
Minseo çocuğu göstermiş ve Namjoon'a yalvarmıştı. "Baba! O hasta sanırım. Litfen ona iyi bakalım. Bu abi için üzülüyorum lütfen!"
Namjoon küçük kızının ısrarlarına dayanamamış ve çocuğu hastaneye götürmüştü. Hastanede balinin çocuğun optik sinirine zarar verdiği geceleri net göremediği ortaya çıkınca Namjoon ağlayacak gibi olmuştu. Bu çocuk bu batağa düşerken bu lanet olası dünyada onlar ne yapıyordu.
Onu kanatları altına almıştı. Çok zor günler geçirmişlerdi. Çocuk defalarca tekrar baliye başlamış, Sooyoung'a avaz avaz ondan nefret ettiğini söyleyip kızı defalarca ağlatmış, Namjoon'a onu rahat bırakmazlarsa tekrar jilete başlayacağını söylemiş, ve bir kez yumruk yumruğa kavga etmişlerdi. Çocuk sadece Minseo'yu ve Minjae'yi seviyor gibiydi. Onlara iyi yüzünü gösteriyor ancak evdeki yetişkinlere nefretini aralıksız kusuyordu.
Namjoon onu çok kez semt karakolundan toplamıştı, Jimin ve Yoongi sayesinde çok kez işlerin büyümesinden kıl payı kurtulmuştu, çocuğu defalarca şehrin ücra köşelerinden baygın toplayıp eve getirmiş o akşamlardan birinde Sooyoung, Namjoon ve Taejoon, üçü saatlerce ağlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh!Baby Series: My Little Bird ✔
FanfictionNamjoon gözlerini ovuşturarak çalan kapıyı açtığında, gördüğü üç yaşlarındaki kız çocuğuyla uykusu tamamen dağıldı. Önce şaşkınlığını atmayı bekledi, sonra kapının önüne çıkarak etrafa bakındı. Kimseyi görmeyince sokağa doğru bağırdı. "Bu hanginiz...
Special Ep: This is My Family pt. 1
En başından başla