Elinde kalkanı olan adam, kalkanı savurup falsolu bir şekilde üç robotu saniyeler içinde parçalara ayırdığında ıslık çalmamak için zor durdum. Elinde çekiciyle oradan oraya zıplayıp pelerinini dalgalandıran biri vardı. Onun savurduğu şimşeklerden biri az daha bana isabet ediyordu. Sinirle bağırdım.

"Bana bak pikachu! Kime yıldırım yolladığına dikkat et yoksa seni haşlamaktan hiç çekinmem!"
"Bana mı dedi?!"
"Thor'a pikachu dedi!" Kırmızı zırhlı, cümlesinin hemen ardından kahkaha atmaya başladı. Kahkahalarının arasında devam etti.
"Sevdim bu kızı!" Onları umursamadan önümüzdeki fazlalaşmış robot yığınına baktım. Geri püskürtmek için bir şey yapmalıydım.

"Söylediğimde herkes üç saniye yerle temasını kessin! Yoksa yanarsınız!" Onaylayan sesleri duyduğumda asamı yere vurmadan hemen önce bağırdım.
"Şimdi!" Asamı yere vurup benim etrafımdan dairesel bir şekilde ateş dalgası yayılmasını sağladım. Uzaklaştıkça kuvvetlenen ateş dalgası... Birçok robotun yanmaya başladığını görmek keyfimi yerine getirmişti.

"İyi işti ateşli kız!" Kırmızı zırhlıya göz devirdim.

Yok ettiğimiz onca robota rağmen gökyüzünde yüzlercesi vardı. Hepimiz yavaş yavaş yorulmaya başlamıştık. Kırmızı zırhlının bir darbe alıp yere düşmesiyle başına üşüşen robotlarla başa çıkmasına yardım etmeye karar verdim ve ona doğru koştum. Robotlardan birine uçan tekme atıp ötekinin kafasına asayla vurdum ve diğerini ateşimle yaktım.

Kırmızı zırhlının yanına dizlerim üstüne düşerken elimi kalkmasına yardım etmek için uzattım.
"İyi misin?" Acıyla inleyip doğruldu.
"Ben her zaman iyiyim güzelim." Göz devirip kalktım. Herkes artık robotlardan darbe almaya başlamıştı. Yorulduğumuz için çabuk darbe alıyor geç toparlanıyorduk.

"Bu kadar robotla nasıl baş edeceğiz?!"
"Destek gelse bile saldırının bitmesi günler alır!" Artık sadece kendimi savunmuyor; birlikte savaştığım ekibi de kolluyordum. Kazanmamız çok zordu. Hala yüzlerce robot bize saldırıyor; etrafa zarar veriyordu.

Aklıma gelen şeyle durakladım. Bu kadar robotu tüm gücümü kullanarak geri püskürtebilir miydim? Daha önce çok zor durumda kaldığımda farkında olmadan yapmıştım. Tüm gücümü kullanmıştım. Nasıl olduğunu bilmiyordum. Yine yapabilir miydim?

Bir yandan savaşmaya devam ediyor bir yandan da ekibi gözlüyordum. Kimseden ses çıkmasada da; herkes dayanabileceği son raddedeydi. O an tüm enerjimi kullanmaya karar verdim. Bunu yapmak çok zor olduğu kadar tehlikeliydi de; en azından benim için. Ama robot elinde ölmekten ya da esir düşmekten iyiydi.

"Arkama geçin!" Hala robotlarla uğraşırken arada bana tuhaf bir bakış attıklarını görmüştüm.
"Ne?!"
"Arkama geçin!" İşimi şansa bırakmayarak öne doğru koşmaya başladım.
"Hepsinden kurtulmanın tek bir yolu var!" Hepsinin önüne geçmeye çalışırken bir yandan da robotlarla uğraşıyordum.

"Nasıl olacak o?!"
"Sadece dediğimi yapın! Daha fazla dayanamayız!" Birbirlerine attıkları kısa bakıştan sonra robotların izin verdiği ölçüde savaşarak arkama geçtiler. Kalbim, savaşmanın etkisiyle mi yoksa birazdan yapacağım şeyin korkusuyla mı bilmiyorum, deli gibi atmaya başladı.

Arkamda hala robotlarla mücadele ettiklerini biliyordum. Derin bir nefes aldım. Yapabileceğimden emin değildim. Ama yapmak zorundaydım, sonuçlarından deli gibi korksam da. Asamı iki elimle tutup yere vurdum ve tüm gücümü asaya yüklemeye başladım. Önce beni ve arkamdakileri kapsayacak bir kalkan oluştu. Kalkana çarpan robotlar yanarak ölüyordu.

Gözlerimi kapatıp gücümü akıtmaya devam ettim. Gücüm aktıkça kalkanın büyüdüğünü biliyordum. Ya da umuyordum.
"Ne yapıyorsun?!" Buna cevap verecek durumda değildim. Gücümün akmasıyla bedenimin daha cansız kaldığını fark ediyordum. Umursamadım, robotların hepsini alt etmek için fazlasına ihtiyacım vardı.

Git gide halsiz hissederken çok fazla güç akıttığını biliyordum. Vücudum titremeye başladı. Sona geldiğimi biliyordum. Asa, yüklediğim enerjiyle git gide ağırlaşırken yapılması gereken son şeyi yaptım. Acıyla inleyerek güçlükle asayı kaldırdım ve gökyüzüne tuttum. Fazla enerji yüzünden asa beni itince geriye sırt üstü düştüm. Bilincim karanlığa gömülmeden önce yüzümde hissettiğim güneş ışığı başardığımın habercisiydi. Ya da ben öyle düşünmek istiyordum.

*İlahi bakış açısı*
Yenilmezler ekibi olayın şaşkınlığıyla birbirlerine baktılar. Etrafta robotların zerresi kalmamıştı. Bu durumun şokundan kendini kurtaran ilk kişi kırmızı zırhlı oldu. Tony, zırhından çıkıp yerde yatan genç kadının yanına gitti. Eliyle nabzını yokladı. Yok denecek kadar az atıyordu ama yaşıyordu.

"Onu bizimle götürmemiz gerek." Tony arkadaşlarını onayladı. Genç kadını kolaylıkla kucağına alırken içindeki burukluğun sebebini anlamaya çalışıyordu.
"Asa nerede?" Kızıl saçlı kadın genç kadının az ilerisinde güneş ışığında parlayan yüzüğün yanına gitti. Yüzüğü eline alıp incelerken konuştu.
"Asa yok, yüzük var."

"Aşırı enerji yüklemesi. Ne zaman uyanacağı kadına bağlı. Vücudu ne zaman toparlanırsa ya da şöyle söyleyeyim; toparlanabilirse uyanır. Beklemekten başka yapılabilecek bir şey yok." Jarvis'in çağırdığı doktor eşyalarını toparlayıp odadan çıktı. Bruce başka bir görevde olduğu için genç kadın için doktor çağırmak zorunda kalmışlardı.

Yenilmezler odanın etrafında durmuş genç kadını izliyorlardı. Hepsi tanımadıkları bu kadının neden hayatlarını kurtardığını düşünüyordu. Tony uzanıp yatakta genç kadının yanına oturdu. Birkaç saat öncesine dek korkusuzca savaşan kadının şimdi buz kesmiş halsiz yatıyor olması canını fazlasıyla sıkmıştı.

"Jarvis kim bu kadın? Bir şey bulabildin mi?"
"Hayır patron. Yakın zamana dair hiçbir şey yok."
"Peki yüzük?" Tony'nin sorusu üzerine robotik ses tekrar duyuldu.
"Yüzük hiçbir enerjiye uymuyor." Jarvis'in verdiği cevaplar Tony'nin canını daha çok sıktı. Uyanmasını beklemekten başka yapılabilecek bir şey yoktu ve Tony, beklemekten nefret ederdi.

"Kadının durumuyla ilgili en ufak bir değişmede beni bilgilendir Jarvis."

*Hestaya, Yunan mitolojisinde sonsuz ateşin tanrıçası hestianın adının değişmiş şeklidir. Yüzüğü asaya çeviren sözün ateşle ilgili bir anlamı olmasını istediğim için bunu seçtim. Başka bir anlam taşımıyor.

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin