1 ::Yeni Tanrıça.

262 18 51
                                    

"Bakın! Bu yeni bir Tanrıça! O çok güzel...Bu kesinlikle Afrodit! Sizi selamlıyoruz Tanrıça'mız!"

Ölümlülerin kasabasından yükselen uğultular Olympus'u sarıyordu. Zeus, görevini yerine tam olarak getiremeyen Afrodit'in yerine kızını koyacaktı. Olympus bu. 12 kutsal sayı. Ne eksik ne fazla, 12 tane Tanrı olmak zorunda. Ve yeni Afrodit, annesinin yerine geçtiği için gayet memnundu. Ölümsüzlük ve gençlik narkozunu içtikten sonra denizden karaya adımını atmıştı. O kusursuzdu ve güzelliği ile övünen kibirli biriydi. Ölümsüzler ve Olympus'dakiler, Afrodit'e bakmadan edemiyordu. Bunu fark etmişti Afrodit. Daha çok, ve daha çok kibirleniyordu.

"Odanız hazır Tanrıça'm."

Afrodit, hizmetlinin eğik kafasını, eliyle çenesinden tutarak kaldırmıştı.

"Bana bak, ne görüyorsun?"

"Ç-çok kusursuz bir yüz Tanrıça'm."

Korkarak ve titreyerek konuşuyordu hizmetçi. Afrodit'i memnun edememişe benziyordu.

"Daha güzel betimle! Kovuldun!"

Ağlamalar ve yakarmalar. Bir ölümlü daha işinden olmuştu.

* * *

"Siktir! Yeni Afrodit'e bak be!"

"Ne? Abartma. Bir kertenkeleden farksız."

"Şş bunu duymasın. Zeus seni Olympus'dan sürgün eder aptal!"

Dionysus ve Ares'in konuşmasına kulak misafiri olan Hephaistos, kapıyı bile çalmadan içeri dalmıştı.

"Kim bu yeni Afrodit? Güzellik ve Aşkın Tanrıçası değil mi?"

"Evet o. Yeni geldi ya bugün Jimin. Çok uyuzsun."

Jungkook'un hızlıca cevap vermesi, Taehyung'u oldukça sinirlendirmişti.

"Yeni Tanrıça demek...Bakalım neye benziyor."

"Ya! Senin demir bükme işlerin vardır, onları yap sen."

Jungkook'un kıskanç bir ses tonu ile Jimin'e söylediği cümle, Taehyung'un bardağını taşıran son damlaydı.

"Jungkook. Benimle geliyorsun, şaraplarımı tadacağız beraber."

"Ne şarabı ya? Son beraber içtiğimizde neler olduğunu tüm Olympus biliyor Taehyung. Zeus ikimizin beraberlikteliğini yasakladı."

"Sakin olun Beyler. Hephaistos kaçar."

"Afrodit'e kaçmasın."

"Siktir git Ares."

* * *

"Afrodit? Afrodit?"

"Kimsiniz, ne vardı?"

Zarifliğini ve pozisyonunu koruyarak, oturduğu yataktan aşağı sarkan elbisesini düzeltmiş, elindeki küçük aynadan kendini tekrardan süzmüştü.

"Ben, Hera ve Zeus'un oğlu Hephaistos. S-siz çok güzel bir Tanrıça'sınız."

"Dur tahmin edeyim, bu çirkin suratla benimle evlenmek gibi bir hataya düşeceksin değil mi? Şimdi ikile. Benim gibi kusursuz bir Tanrıça'ya layık değilsin. Çirkin ve aptalsın. Demir ve çelik mi? Hiç alanım değil."

Afrodit'in bir çırpıda söyledikleri ile Jimin adeta yıkılmıştı. O bu sözleri hak etmiyordu. O böyle olmayı asla istememişti. İçinde biriken büyük öfke ile yumruklarını sıkılaştırmış ve Afrodit'in yatağının merdivenlerinden çıktığı gibi büyük öfkeyle geri inmişti. Hera'nın yanına yol almıştı.

"Hera, nerde!?"

Önüne çıkan ilk hizmetçiye adeta kükremişti.

"Odasında, dinleniyor Efendim."

"Başlarım dinlenmesine çekil yolumdan!"

Hizmetçi korkak adımlarla hızlıca köşeye sinmişti. Jimin, koridorda net duyulan ayak sesleriyle Hera'nın odasına varmıştı bile. Kapıyı sertçe açmış, içerideki herkesi korkudan titretmişti.

"Ya! Kim nasıl böyle birşeye cüret eder!?"

"Ben, Afrodit'i, istiyorum!"

"Tahmin etmeliydim...Hephaistos, annene saygısızlık yapma."

"Anne mi? Annem mi? Ben doğar doğmaz pis bakışlarını üstümde gezdiren lanet kadın mı!?"

"Hey, kim olduğunu sanıyorsun!? Bencil olma. Afrodit fazla güzel. Sense fazla çirkin. Yerini bilmelisin!"

Jimin, kendi öz annesinden bunları duymayı beklemiyordu. İçerideki tüm hizmetçileri dışarı çıkarmış ve Hera'nın yanına çökmüştü.

"Ben mi sanki böyle olmayı istedim? B-ben...Çok mu meraklıyım sanıyorsun çirkin gezmeye!?"

Sesi sonlara doğru yükselmiş ve adeta kükremeye geçmişti. Hera, pozisyonunu ve tepkisini değiştirmeden öylece duruyordu.

"Ancak Zeus, buna karar verebilir. Şimdi terk et burayı."

"Kıçımın Zeus'u. Ona yalvarmaktansa bir ölümlü olmayı yeğlerim. Görürsünüz. Afrodit bana ait bir Tanrıça olacak."

Jimin, ah pardon yani, Hephaistos Hazretleri, bunda kararlıydı. Aşktan gözü kör olmuştu. Zeus ile, öz babası ile savaş başlatacak kadar aşıktı o. Kim bilebilirdiki, arkadaşı olan Ares'in de Afrodit'e vurulduğunu. Burda en çok darbe alacak olan Dionysus'du. Ares'e, kendini bildi bileli aşıktı. Bunu belli etmeye çalışsa da fark etmiyordu, odun. Hephaistos başlamıştı tuzak kurmaya. O demir gibi bir plan hazırlıyordu. Hera'nın karşısına, küçük bir süpriz ile çıkacaktı çok yakında.

-Bölüm Sonu-

wine and war ᎒ TaeK∞kHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin