1/1

1.2K 104 33
                                    

Min Yoongi, Park Jimin'e âşıktı.

Ona karşı hissettikleri basit bir sevgi, hoşlantı yahut anlık bir heves değildi; onun gülünce önünü görememesine neden olana kadar kısılan gözlerine, minik burnuna, konuşurken büzülen dudaklarına, tombul yanaklarına, kısalığından sürekli şikâyet ettiği serçe parmağına, kendi elleri arasında kaybolan ellerine, sevinirken onları çırpışına, küçük bir bebeğinki kadar yumuşak olan güzel sesine; kısacası Park Jimin'i Park Jimin yapan her şeye âşıktı.

Ona olan sevgisine herhangi bir kılıf ve sınır bulamazdı. Hatta öyle ki kendisi bile korkardı bazen sevgisinin büyüklüğünden. Minik bedeni kollarının arasından hiç çıkmasın, sürekli etrafında olsun isterdi. Cıvıl cıvıl konuşup arada ağzından kaçırdığı kıkırdamaları dinlerken pembeleşmiş yanaklarını okşamalı, ince belini sımsıkı sarıp kucağında kaybolmasına izin vermeliydi.

Onun varlığını hissetmek Min Yoongi için nefes almaktan farksızdı. Park Jimin'in sesini duymasa, sıcacık bedenini hissetmese, mis gibi kokusunu solumasa nefes aldığını hissedemezdi. Huysuzlanır, etrafına kötü bir enerji yayar, yüzünde somurtkan bir ifade oluşurdu ve bu hâlini düzeltebilen tek kişi de Park Jimin'di.

Şu anda da olduğu gibi.

Fakültenin büyük bahçesinde yapılan bahar şenliğinden dolayı etraf oldukça kalabalıktı ve Min Yoongi tanıdığı bütün insanları görebiliyordu. Güzeller güzeli sevgilisi hariç. Şenlik başladığından beri görevli olmasından dolayı yanına gelemeyen sevgilisi, son birkaç dakikadır hiçbir şekilde görülmüyordu ve bu Min Yoongi'nin yüzünde huysuz bir ifadenin doğmasına sebep oluyordu. Aynı masada oturduğu ve en yakını olan adamlar için de onları eğlendiren bir durumdu onun bu hâli. Dışarıdan bakan biri için oldukça soğuk ve ciddi duran bu adamın, sevgilisinin yokluğunda bütün ciddiyetini kaybedip huysuz biri olması en çok grup arkadaşlarını güldürüyordu tabii. Ayağa kalkıp, birkaç adım atarken hafifçe kıstığı gözleriyle bahçenin her bir bölgesine bakıyordu ama oradan oraya koşuşturan minik bedeni bir türlü göremiyordu. Gergince kollarını birbirine kavuşturduktan sonra arkasındaki büyük masada konuşan arkadaşlarına çevirdi bedenini. "Jimin'i gördünüz mü?" diye sordu en sonunda yüzündeki ifadeyi sesine de yansıtarak.

"En son yemek standında kızlara yardım ederken görmüştüm," dedi grubun en büyüğü. Daha sonra elindeki çubuklarla arkasını işaret ederek, "Taehyung geliyor, belki o görmüştür. Ona sor," dedi. Yoongi ellerini siyah pantolonunun cebine soktuktan sonra masaya yaklaşan bedene, "Taehyung," diye seslendi. "Jimin'i gördün mü?"

"Gelmeden önce karşılaşmıştık. Üstünü değiştireceğini söyledi bana hyung." Taehyung masaya otururken Yoongi'nin sorusunu cevapladı. Herkes gibi o da Yoongi'nin huysuz ses tonunu hemen fark etmişti. "Birazdan gelir büyük ihtimalle."

Yoongi cebindeki elleri çekmeden otururken bakışlarını bahçede dolaştırmaya devam etti. Şenlik başladığından beri yalnızca birkaç saniyeliğine yanına gelmiş sevgilisi yüzünden oldukça eksik hissediyordu kendini. Kolları arasındaki boşluk giderek büyüyor, onu ısıtmayan beden yüzünden vücudu daha da soğuyordu. Önündeki yemekleri bile yemek istemiyordu. Tek istediği sevgilisini kollarının arasına alıp yanaklarına ve dudaklarına sayısız öpücük kondurmaktı. Fakat iki saattir bırakın bunları yapmayı, sevgilisini doğru düzgün görememişti bile. Jimin yanında olmadığı sürece hiçbir şeyden zevk alamıyordu, tıpkı şu an içinde bulunduğu durumdan hiçbir şekilde zevk alamaması gibi.

Sevgilisini bekleyişi birkaç dakika daha sürdü. Artık iyice sıkılmaya başlamışken önünde oturan Taehyung kafasıyla tam arkasını gösterip, "Jimin geliyor," dedi gülerek. Yoongi hızlıca arkasını dönerken donduğunu hissetti.

want me more, yoonminWo Geschichten leben. Entdecke jetzt