Jily - Günümüz AU

En başından başla
                                    

James buna hiçbir cevap vermeden –öylesine kaybolmuştu ki konuşamıyordu bile– minik bir baş sallamayla onaylar ve Lily'nin son bir gülümsemeyle kayığa binmesini izler.

Ve ne o kayıkta gözlerinde istemsiz bir sıvı beliren Lily ile boğazındaki yumru konuşmasını engelleyen James, birbirlerini unutmaya bakarak hayatlarına devam ederler.

Ama birbirlerini asla unutmazlar.

Ve asıl hikâyenin başladığı nokta ise tam, burası.

"Edward ile nasıl gidiyor?" diye sordu Mary Macdonald. Siyah, küt saçlı ve eyeliner ile koyu kırmızı renk ruj sürmeden dışarı çıkmayan; siyah, beyaz ve kırmızıdan başka renk bilmeyen bir kişilikti. "Ayrıldığınızı duymuştum."

"Eğer ayrıldığımızı duyduysan nasıl gittiğini sormazdın."

Lily, Mary'nin poker suratının yavaş yavaş gerilmesini tekila kadehinin içindeki sıvıdan zevkli bir yudum alarak izledi.

Zevk.

Güzel bir kelimeydi.

Mary kaşlarını kaldırdığında Lily'nin büyüleyici güzellikteki yeşil gözleri ile alayla kıvrılmış dudakları Mary'nin omzunun üstünden, onu izlemekte olan genç bir adamla konuşuyordu. Koyu renk saçları ve derin, gri gözleri olan adam ayağa kalkıp tüm vücudunu sergileyerek Lily'ye doğru uzun bir adım attı. "Söylesene, Mary," dedi Lily oyunbaz bir sesle, gülümsemesini takınarak. "Bugün günlerden neydi?"

"Yirmi iki Ağustos pazartesi," diye mırıldandı.

"Sanırım benim açımdan olumlu sonuçlanacak."

Mary Macdonald iç çekti ve "Ne bok yaparsan yap, Lillian," diye cırladı ayağa kalkarak, "yeter ki beni işe alet etme. Zararlı çıkarsın."

"Bay bay." Lily bacaklarını çaprazlayıp koyu kızıl saçlarını beyaz omzundan geriye attı ve gözlerini kısa bir süre boyunca kapalı tutarak parmaklarını yanağına dokundurduğu zaman, göğsünde minik bir çarpıntı oldu.

"Hey," dedi ve tekilasını tezgâha koydu. "Sirius, seni buralarda göreceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi!"

"Dedi kitaplardan başını kaldırmayan kız. Kader farklı şekillerde seni karnından tekmeleyebiliyor." Sirius Black Lily'nin bitişiğindeki Mary kalkınca boşalmış tabureye oturdu ve bir elini Lily'nin çıkık çenesinin altına yerleştirdi. "Neler yapıyorsun, Lily? Seni oldukça farklı gördüm."

"Evet, sanırım senin şu 'kaderin' beni karnımdan tekmeledi." Gülümseyerek yanağını yumruğuna dayadı, "ya da her ne başıma geldiyse artık. Ne gelmedi ki? Erkek arkadaşımın bir çeşit sarışın striptizci fahişe ile benim evimde, benim odamda ve benim yatağımda çiftleştiklerine resmen tanık oldum ve insanlar, Sirius, insanlar acıtıyor."

"Bak bu cidden fenaymış," dedi Sirius, atkuyruğu ile toplanmış siyah saçlarını savurarak. "Ben de Londra'da ev kiraladım, küçük, ama hoş. Bizimkilerle kirayı ortaklaşa ödüyoruz ve Hyde Park manzarası var, görsen bayılırsın."

Lily'nin gözleri donuklaştı. "Sizinkiler derken; şu sizinkilerden mi bahsediyorsun, hani şu... Potter ve diğerleri?" diye sordu. Beden dili söylediklerinin yalancısıydı, öyle ki elleri inanılmaz derecede titremeye başlamıştı.

Sirius mesajı son anda alarak "Üzgünüm, gitmeliyim, zaten kalkıyordum ben de, bir laf atayım dedim," dedi ve Lily'nin yanağından öperek tabureden kalktı. "Remus ile buluşacaktık bu saatte, şşş kimseye söyleme, henüz bilmiyorlar."

"Bu –bu mükemmel bir haber, Sirius," dedi Lily zoraki bir gülümsemeyle. "Sizi kutlarım, ehem, düğün ne zaman?"

Sirius somurttu ve "Şansını zorlama, Evans," dedi. "Neyse, kendine iyi bak sen, yakında tekrar görüşeceğimizden eminim."

"Hoşça kal, Sirius."

Sirius Black, kalabalık dans kulübünün kapısından çıktığı anda Lily çantasından telefonunu çıkardı. Üç cevapsız arama ve on üç tane mesajı vardı; büyük ihtimalle kendince özür dilemeye çalışan Edward McLaggen'ın işiydi. Lily cep aynasında göz makyajının akıp akmadığını kontrol edip onu çantasına geri sıkıştırdığında tekilasını tek dikişte bitirdi ve hızla tabureden kalktı.

Kalkmaz olaydı.

Lily'nin düşünceleri beynine akın eder ve orada sağ kalmış her ne varsa yıkıp yok ederken elleri titriyor ve bacakları jöleye dönüyordu; Lily inkâr edercesine başını iki yana salladı süratle ama gözleri yerli yerindeydi, öyle ki Dorcas Meadowes'un yanına yaklaştığını hissetmedi bile.

"Git, konuş onunla."

"Yapamam."

"Lily, bu senin son şansın olabilir."

"Anlamıyor musun, Dorcas? Yapamam."

"Onu bir daha görmeyeceksin, Lily," dedi Dorcas kısık sesle. "Bu şans bir daha ayağına kadar gelmeyecek. Git ve konuş."

"Dorcas..." dedi Lily hüzünle. "Yapamam."

Uzun saçlı kız "Hadi," diyerek Lily'yi itekledi. "Hadisene! Adam orada duruyor, ödlek olma, Lily! Başkası piste sürüklemeden git sen al onu."

Lily, koyu petrol mavisi ve vücudunu çepeçevre saran elbisesindeki karnını içine çekerek çenesini dikleştirdi.

Kalbi yerinden çıkmak istercesine atıyordu ve Lily, belki de hayatında ilk kez, korkuyordu.

Sevdiği adam karşısında duruyordu ve Lily böylesine bir durum karşısında, taşlaşmıştı.

James Potter.

James Potter uzun bacaklarıyla yerde ritim tutuyordu ve elleri de tezgâha dayalı bir şekilde, hayatında hep olduğu gibi sabırsızca içkisinin gelmesini bekliyordu. Sert ve yakışıklı yüz hatları, James'in yanına kızıl bir kadın geldiğinde ve elini tutup tekrar ayrıldığında yumuşadı ve Lily... Lily hareket edemiyordu.

"Hey, James Potter, görüşmeyeli uzun oldu." James'in yanındaki tabureye hiçbir söz söylemeden oturup en güzel gülümsemesini yüzüne yerleştirdiğinde Lily, bunu söylemişti. "Nasılsın?"

James yüzünü, sesini yanlış duyup duymadığı arasında bir ikilemde kalıp Lily'ye doğru çevirdi ve Lily'nin nefesi kesildi resmen. James'in ela gözleri, inanılmaz bir ışıltıyla, belki biraz da heyecanla Lily'nin yüzünde dolaşırken Lily kendine hafifçe gülümsemekten alıkoyamadı.

"Evans?"

"Evet," dedi Lily Evans.

James parmaklarını dağınık siyah saçlarının arasından geçirip hâlâ söylemek için kelimeler ararken dudakları açıp kapanıyordu. "Be –ben seni burada göreceğimi pek ummuyordum."

"Evet, yeni şeyler deniyorum." Lily bacaklarını çaprazlayıp bir içki siparişi etti ve kendisini izlemekte olan James'e döndü. "Hayat ne kadar da tuhaf, değil mi? Bir daha görmem dediğin kişi, bakmışsın ki seninle aynı çatı altında, senin yanında."

"Eh, hayat trajik sürprizlerle doludur," dedikten sonra kahkaha attı James. "Yani... hâlâ burada olduğuna inanamıyorum, Evans. Tam karşımda, tüm güzelliğiyle ve endamıyla yanımda oturuyor ve benimle sohbet ediyor. Özlendiniz, Lily."

İsmini söylemesini özlemişti.

Küçük Harry Potter HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin