"YÜREKTEKİ KAYIP İZİ" L-2

Bắt đầu từ đầu
                                    

Alkım gözlerini devirirken Doğukan'a sövmeden edemedi. Pek haz ettiği söylenemez birbirlerinden. Doğukan'ın benim peşimde gezmesine çok sinir oluyor ve kaç kez tartıştıklarını saymayı bir yerden sonra bırakmıştım. Alkım'a göre Bora'nın emanetiymişim ve bana gözü gibi bakmalıymış.

Gerçi o dediğini tamtakır yerine getirmedi dersem büyük yalan olur.

Klinikte yattığım süre boyunca her gün yanıma gelirdi. Doğukan'ı sıkıştırır saatlerce benim için bilgi alır fikirlerle gelirdi. Zaten o zamandan beridir haz etmezler birbirlerinden. Klinikten çıktıktan sonrası vardı bir de bunun.

Krizlerim, kabuslarım, halüsinasyonlarım benim peşimi bırakmadılar hiçbir zaman. Korumalara zorluk çıkardığım o kadar çok gün var ki neredeyse her durumda ya abimler ya da Alkım evimde biterdi. Hiç birinin hakkını asla ödeyemezdim ben.

Onları Özgür sandığım ve zarar verdiğim zamanlar bana yardım edemedikleri için özür diliyorlardı. Benim onlara zarar verişim onların umurunda bile değildi. "Seni rahatsız ediyorsa halledebilirim," dediğinde bu cevabı çoktan bekliyordum. "Hayır, rahatsız etmiyor aksine kafamı dağıtıyorum,"diyerek Bora'nın evine geçip hafif gülümseyerek kapıyı kapattım.

Fakat çok geçmeden kapı arkasından sesi gelmişti. "Burada bekliyorum, bir şey olursa bağırman yeterli." Gözlerimi devirmeden edemedim. Gerçekten dediği gibi sabaha kadar orada bekleyecek eminim. Kapı kapanır kapanmaz derin nefesle doldurdum ciğerlerimi çünkü şu an canım çok acıyordu. Solandaki çiçekler bana göz kırparken kimse onun halüsinasyon olduğunu söyleyemezdi.

Nazikçe ellerime aldığım çiçekleri zorla bulduğum bir vazoya koydum. Bora'ya bir yanım kırıktı ama her yanım âşıktı. Bora'nın odasına giderek yatağına girdiğimde odadaki loş ortam yine sanrılar görmeme sebep olmuştu. Yastığına sıkı sıkıya sarılıp kafamı gömerek uykuya zorladım kendimi. Yine dualarım Bora ile doluyken rüyalarım bir o kadar Özgür ile doluydu.

Ölmüş olması ondan kurtulduğum anlamına gelmiyordu.

Antrenman, seans, kafe derken kendimi düşünmemek için her şeyle yoruyordum bu yüzden yatağa girer girmez uyumak çok kolaydı. Ama kâbus dolu uykudan uyanmak bir o kadar zordu.

Her yer kararmıştı, gözlerim etrafta gezinirken bir şeyler bulmaya nereye gitmem gerektiğini çözmeye çalışıyordum. Bir karartı siluet görür gibi oldum. Sonra arkamda bir nefes hissettim. Tüm vücudumu acıya batıran, kanımda oluk oluk boğulmamı sağlayan bir nefesti.

Tenimi yakıp geçerken benim nefesim çoktan kesilmişti.

"Seni çok özledim," diyen ses bana çoktan eziyet etmeye başlamıştı bile. Prangaları boynumu süslerken canım çekilmiş gibi kas katı kesildim. "S-sen ölmüştün," dedim korkudan titreyen sesimle.

Seni ben öldürmüştüm!

"Kokunu çok özlemişim," dediği an vücudumu sarışı sıklaştı. Korkum kendini üzerime ilmek ilmez ördü çoktan. Sırtım Özgür'e yapışmıştı. Duygularım karmakarışık şekilde patlama noktasına gelmiştim ve titremelerim artmıştı.

          

Ruhunu bedeninden kopardığım adamın hala canıma kastı vardı.

Özgür beni sanki hiçbir yere kaçmayayım diye sıkı sıkıya tutarken karanlık çözülmeye başlamıştı. Gözlerimin önüne düşen ev beni şaşkınlığa uğratmakla beraber korkudan boğazım patlarcasına çığlık atmıştım. Özgür çığlıklarıma bile tecavüz etmek ister gibi kahkaha atıyordu hemen arkamdan.

Kâbuslarımı yaşadığım o evdeydim. Yine prangalarım Özgür'ün elideydi. Hayatımdan, kendimden nefret etme sebeplerimdi bu evde yaşadıklarım.

Deli gibi çırpınmaya başladım. "Bırak beni! Öldün sen! Seni ben öldürdüm!" Bağırışlarıma cevap olarak delirmiş gibi gülüyordu sadece. Beni yine delirtmek istiyordu. Kollarımdan tuttuğu gibi yere doğru fırlattı beni. Yüzümü ona çevirdiğim an bu sefer daha büyük çığlık attım. Bedenimi esir olan korku beni çığlıklar atarak geri doğru süründürüyordu. Acım dudaklarımı yakıp kor gibi düşüyordu kalbime. Yüzü parçalanmış gibiydi, her zerresi kan dolmuştu. Korkunç ve kusacak kadar iğrençti. "Katilsin sen," dediğinde sesindeki tını iliklerimi dondurdu. Yüreğim her an fırlayıp gidecekmiş gibi atıyordu.

Titreyen vücudumun kontrolünü kaybetmiştim artık. "Hayır," derken sesim o kadar kısıktı ki ben bile çok zor duydum. "Katilsin sen," dedi tekrar bana doğru adım atarken. O adımıyla benim gençliğimi parçaladı, benim hayallerimi çiğnedi.

"D-değilim," derken kendi dediğime bile inanmadığımın farkındaydım. Tam önümde durduğunda korkunç suratından ayıramıyordum gözlerimi. İki gözünün ortasındaki oyuk kanlanmış suratındaki siyah bir nokta gibiydi. Kan rengi zehrini akıtıyordu o oyuktan. Ruhu kirli adamın kanı zift rengindeydi.

Daha kaçmaya bile fırsat bulamadan boğazıma sarılan adam yüzüme "Katilsin sen!" diye haykırıyordu. Ruhum acısını akıttı ayaklarının dibine. Sanki zift akan o oyuk benim kâbus dolu hapishanemdi. Yaşayamayan ruhum ölmeyi de beceremiyordu. Çirkin ruhlara esir düşüyordu. Kesilen nefesim beynime sanki baskı yapıyordu. Kendimi kurtarma çabam boşunaydı. Demir gibi prangayı andıran elleri boğazıma çoktan tırnaklarını geçirmişti.

"Öleceksin, Dolunay!" Derken ismim zihnimde tekrarlanmıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan sarsılmaya başladım. Korkum beni Özgür'ün prangalarından daha çok boğmaya başlamıştı.

Zihnim sanki bir anda kâğıt gibi dalgalanmaya başladı. Boğuk boğuk sesler yankılanmaya başladı. Acılarımın ruhunun kan revan dolaştığı ev karanlığa gömülürken sanki Özgür'ün zift dolu oyuğundan çıkıyordum. Boğazımdaki ellerin izi gecenin şerrinde ölümün gölgesini andırıyordu.

"Dolunay kendine gel, hadi!" diyen ses boğuk ama tanıdık geliyordu. Fakat kafam bunu algılamayacak haldeydi. Ben neredeydim? Prangaların varlığını boynumda hissediyordum ama gözlerim oyuktan kalma zifte bulanmış hiçbir şey göremiyordu.

Hala Özgür'ün elindeydim!

Elinde miydim?

Yolum kayıptı ki kendimi bulayım. Çökmedi ki gece yarısı acılarımın üzerine yaramı kapatayım. Vücudumda eller hissettim. Beni sıkı sıkıya tutan eller. Kanım düşündüklerimden dolayı donmuş, vücudum kaskatı kesilmişti.

Gece Yarısı - TAMAMLANDI Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ