Feza: Beni nasıl buldun?
Demir: Çok zor bir yere saklanmadığın için olabilir
Feza: Ben zaten saklanmadım uzaklaştım
Demir: Sadece kırıldığın için değil burası seni mutlu ettiği için de buraya geldin çünkü deniz kokusu sana huzur veriyor sadece şu fenerin denize verdiği ışığı bile saatlerce oturur izlersin

Şaşkınlıkla dinledim Demir'in söylediklerini. Nereden biliyordu tüm bunları içimimi okuyordu.

Feza: Tüm bunları..
Demir: Çünkü bende böyle yapardım çocukluğumdan beri üzülsemde sevinsemde buraya gelir saatlerce oturur ve aynı şeyleri hissederdim
Feza: Garipmiş
Demir: Garip olan ne küçük
Feza: Aynı şeyleri hissetmiş olmamız

Demir bana doğru döndü ve gözlerime çok derin baktı. Bu öncekiler gibi değildi. Farklı bakıyordu ve ben buna isim koyamıyordum.

Demir: Belki de Feride Sultan haklıdır

Bu cümleleri söyleyip elimi tutmak için küçük bir hamle yaptı. Bense hızla çekip ayağa kalktım. Ve arkamdan tabi ki o da.

Feza: Bir daha bana dokunma
Demir: Feza sana zarar vermiyorum, vermemde gerçekten görmüyor musun?
Feza: Neyi Demir ?
Demir: Gözlerinin bana kurtar beni dediğini
Feza: Hah sen kafayı yemişsin

Hızla arkamı dönüp ilerlemeye başladım Demir de arkamdan geliyordu. Hızla kolumu tutup beni kendine döndürdü.

Demir: Bana neden sapık muamelesi yapıyorsun
Feza: Çünkü seni tanımıyorum
Demir: Beni tanımadığın için dokumama izin vermiyor ama Londra'ya gelebiliyorsun öyle mi ne ironi ama
Feza: Seninle tanıştığımız andan itibaren yaşadığımız herşey koca bir saçmalıktı
Demir: Bunlar gerçek düşüncelerin mi?
Feza: Tamamen

Demir birden kolumu bıraktı. İşte yine aynı bakıyordu işte. Buz gibi. Hızlıca gözlerimi onun gözlerinden ayırıp arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Zor duran gözyaşlarım şimdi tekrar isteğim dışında akmaya başlamışlardı. Ama neden? Demir'e vermem gereken cevapları vermiştim. Bu zamana kadar nasılsam ona da öyle davranmıştım. Şimdi bu durum niye beni rahatsız etmişti ki? Hızlı adımlarla konağa ilerledim. Konağın bahçesinden girdiğim an yağmur büyük bir hızla yağmaya başladı. Konağın önünde ki büyük girişteki basamaklara oturup ıslanmayı seçtim. Hem böylelikle göz yaşlarımın çekinmeden yağmura karışmalarına izin verebilirdim.

DEMİR

Ben Feza'nın yanında olmaya çalıştıkça o benden kaçıyordu. Ben bu zamana kadar kimse için bir adım atmamışken önce anneannemin gönlü olsun diye sonrasında içimden gelen sesle Feza'yı anlamak istedim. Konuşmak istedim. O da zor bir çocukluk geçirmiş. Anneannem Feza paylaşmak isterse anlatır bu onun özeli diye sadece bilgilendirme yapmıştı. Bende yaralıydım. Ben Feza ile yanyana geldikten sonra kendi yaramı düşünmeden onun yarasına koşmak istedim. Ona hep küçük dedim çünkü küçük bir kız çocuğu gibiydi. Ben hala büyük fenerin orda tüm bunları düşünürken hızla yağmur yağmaya başladı. Gülümsedim. Şu an yağmurdan kaçıp arabaya koşmam gerekirken sadece duruyordum. Çünkü aklıma Feza ile yağmurda ıslanmamız gelmişti. Hayatımda ilk defa o gece gülümseyerek durmuştum o yağmurun altında. Feza ise öyle mutluydu ki dünyanın en büyük hediyesine sahip olmuş gibi. Bu küçük şeyden bile kendine mutluluk çıkarabiliyordu ya belki de o yüzden farklı gelmişti bana. Ben çevremdeki herkese param ile sahip olurken Feza'ya ne şekilde ulaşabileceğimi bilmiyor ve bu durum beni çıkmaza sürüklüyordu. Ben bu türlü düşünceler içerinde boğulurken yürüye yürüye konağa kadar geldiğimi farkettim ve yağmurda durmuştu. Sırıl sıklam şekilde içeriye girdiğim sırada heryer karanlıktı ve herkesin yattığını farkettim. Bende odama çıkmak için merdivenlere yöneldim.

Feride: Salona gel Demir

Anneannemin sesiyle adımlarımı oraya çevirip yanına gittim camın önünde büyük koltukta dışarıya doğru oturuyordu küçük bir bahçe lambası sayesinde anneannemin sülietini görebiliyordum. Yanına yaklaştım tamamen ıslak olduğum için bir sandalye çekip çaprazına oturdum.

Demir: Nasıl oldun iyi misin ?
Feride: İyiyim, peki ya sen?
Demir: Bilmiyorum
Feride: Araba ile çıkmamışmıydın sen neden bu kadar ıslandın
Demir: Yürüyerek dönmeyi seçtim
Feride: Sen ıslanmayı sevmezsin ki

Anneannemin gözlerine bakıp gülümsedim.

Demir: Sanırım artık seviyorum
Feride: Fezayı mı, yağmuru mu?

Anneannemin iyi olduğu belliydi. Hemen konuları birbirine bağlamaya başlamıştı bile.

Demir: O çok zor
Feride: Senin gibi
Demir: Yapma anneanne elinden gelse beni yanına yaklaştırmayacak
Feride: Sende öylesin

Tekrar güldüm. Doğru söylüyordu. İstemediğim sürece kimse bana yaklaşamazdı. Ailem bunların dışındaydı.

Demir: Ne yapıcam peki?
Feride: Kalbini dinleyeceksin, ben olmasını hep çok istedim çünkü bunun er yada geç olacağını çok iyi biliyorum
Demir: Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?

Bu sefer anneannem gülümseyip uzun uzun baktı yüzüme. Çok derin bir gülüştü bu. Daha fazla şey anlamamı istiyordu ya da anlatmak istiyordu ama bir şeyler buna engel oluyordu sanki.

Feride: Tecrübe Demir'cim. Her zehrin bir de panzehiri olur. Sizin panzehirleriniz birbirinizde. Siz birbirinize iyi geleceksiniz. Sadece biraz zaman oğlum.

Ayaklandı omzumu okşayıp odasına çıkmak için merdivenlerden çıktı. Bende hala ıslak kıyafetlerim ile camın önünde oturmuş düşünüyordum. Başarabilirmiydim gerçekten?
Kırmadan, kırılmadan yapabilirmiydim? Anneannem haklıydı Feza da bir şey vardı. Aşk kadar büyük değildi belki ama içimi ısıtan bir sıcaklık vardı. O ise benimle sohbet etmekten bile kaçmaya çalışıyor yan yana bi kaç saatten fazla asla durmuyor kaçacak bir durum illa ki buluyordu. Ayağa kalkıp cama yaslandım kendimi dışarı atmak ister gibi. Ve mırıldandım..

Demir: Yardım et küçük..

Kurtar BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin