Akışına bıraktım gidiyorum
Sonu hayır mı şer mi bilemiyorum💎 | |BÖLÜM 47| | 💎
🫀
İrislerini bir baştan diğer başa mavisiyle köpürttü. Nabzımın kabartılı taşkınlığını dudaklarının karanfil rengi damgasıyla buluşturdu, buseleriyle bileklerimi harladı.
Gözleri gibi mavi denizin boşluğuna atılan sevgi çığlıklarının sessizlik yüklü deminde, içimdeki tüm karmaşıklığa son verircesine, zarifliğinin güveninde, bana kıyamazmışçasına nahiflikte elimi tuttu.
Zamanı vakti geçince yad etmek değil, zamanı zamanında kullanmak arzu edilen haldi. Bunun için tüm düşüncelerimden uzaklaştım, Karan'a yaklaştım.
Kedi yavrusu gibi burnumu koluna sürterek sevimli sevimli sırnaştım. Neroli kokusu bana başkalaşım geçirtiyordu.
Sırnaşmalarıma tavizsiz kalmadı, kafasını eğdi, üst ve alt dudağının arasındaki ufak açıktan sıcacık tebessüm etti. Dudakları tebessümünün büyüleyiciliğiyle kıvrıldı, gamzesine yayıldı. Bakışlarının güzelliğini çehremde oyaladı.
Soğuktan kızarmış burnumun ucuna baktı. Koluna yapışmamı incelemesi altına aldı. "Enflüanza mı oldun Akşın?" diye düşünceli ses tonuyla sordu.
Hazmedememiş, sahte bir ifadeyle kızarcasına "Nezle miyim?" diyerek somurttum.
Uzun aralıklarla hapşırıyordum. Azıcık üşütmüş olabilirdim. Kaygan bir tabaka doku hücrelerimde nemlenme yapmamıştı, halk literatüründe burun akıntım yoktu.
Yüzümdeki her bir hatta durak durak uğradı. Gözlerini kıstı. "Nezlesin," Zihin fonksiyonları duygularını ele geçirdi. Harfleri dudaklarından istemsizce fısıldarcasına çıktı, kalbimle çarpıştı, kelimelerinin büyüklüğünde patladı. "Çok güzelsin." Bakışlarının hasadıyla dudaklarımı dişledim. Alt dudağım içe göçtü.
Omzum boy farkımızdan kaynaklı omzuna tam olarak değmediği için omuz omuza değil, el ele kumların üstünde yürümeyi sürdürüyorduk.
Evet, kum taneciklerinin üstünde... Zira aylar öncesinde portakal çiçeği ağacımızın fidanını toprakla buluştururken planladığımız gibi Trabzon'a gitmek için mavi renkteki konforlu karavanımızla yola çıkmıştık.
Birlikte geçirdiğimiz vaktin tüm işlerimizden daha önemli olduğunun bilincine vardığımız için kısa zamana indirgenecek gidişi günlere çıkartmaya razı gelmiştik.
Yol üzerinde gördüğümüz küçük sahil kasabalarından faydalanmak için rotamızı hep kıyılarda sürdürüyor, zaman zaman bir şeyler satın almak yahut dolaşmak için aracı stop ettiriyorduk.
Karavanı sırayla kullanıyor, şarkılar dinliyor ve sesimin güzel olmasının avantajını kısık desibellerle eşlik ederek kullanıyordum. Karan'ın sesi çok güzeldi lakin yalnızca beni dinlemeyi tercih ediyordu.
Kasım ve aralık ayını hastanede yoğun bir çalışma süreci ile atlatmıştık.
Karan yeni klinikler açmış, Enver Ali Amca ile beraber sayısız toplantılara katılmışlar, ben de bazen onlara eşlik etmiş, hastanenin işleyişi hakkında bilgiler depolamış, bolca ameliyatlara girmiş, uzun saatler nöbetlerde, acilde kalmış, Tülay Hemşire'nin çocuklarının velayetini almasına Hilal Adal ile birlikte destek çıkmış, Ayça, Akif, Gökçe ve Batu ile konsere bile gitmiştim, Karan gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞÜHBE | Umudun Mavi Patırtısı
General Fiction💎 Cevelan bir çift buluttan süzülen nağmesi ziyan edilmiş gözyaşının payan ağıtlarına kulak vermek üzereyim. Çarmıha gerilmiş bir bedenin kafesten ruhuna hapsedildiği izbelikteyim. Yıldızsız gökyüzünde, kaydı sanılan yıldızı gabya çubuklarındaki ye...