Ah! Pis adam.Onu bir kaşık suda boğazım vardı. Parmaklarım yazı yazmaktan acımıştı artık.
Sıkıntıyla elime lacivert tükenmez kalemimi almıştım. Tam o esnada saçımı kaşır gibi yaparken kalemin ucu hemen yanımda duran yapılı koluna değdirmişti. Birazda bastırmış olabilirdim. Gömleği neyseki(!) siyahtı.
Derin nefes aldığını duyduğumda gülmemek için dudaklarımı ısırmış saçımı yüzüme doğru atmıştım.
Başını saçlarıma doğru yaklaştırdığı vakit,temasından dolayı irkildim.
"Ne kadarını yazabildin?" Çenesi omzuma yaslıyken bakışları kağıttaydı.Kısa bir süre sonra burnunu kırıştırıp sandalyesinde arkaya yaslandı.
"Daha burada mısın sen?" Gözlerimi büyüterek ona baktım.
"Bir saatte beş sayfa yazdım. Arkalı önlü!" Başını olumsuz anlamda sağa sola salarken burnumdan soluyordum.
O alnına dökülen saçlarını yolup ağzına sokasım vardı. Bakışlarım hırsla önüme döndüğü vakit kolumun üst kısmından baskı uygulayarak kucağına çekti beni. Bacaklarının üstüne otururken bakışlarım şaşkınlıkla gözlerine kaydı.
"Ne yapıyorsun." Başını yana eğerek yüzümü izledi. Ona yakın olduğum zamanlarda hep bunu yapardı.Önce çenem de sonra yanaklarım,kirpiklerim ,saçlarım...
"Asıl sen ne yapıyorsun,Şeker Portakalı? Yaramazlık vaktin mi geldi?" Son cümlesini tatlı bir muzurlukla söylemişti. Omzumu silkmekle yetinmiştim.Masadan destek alarak tekerlekli sandalyeyi biraz geriye itmiştim. Tekrar elimi masaya yaslayıp destek alırken bu defa ikimizi birden hızlıca döndürmüştüm. Başım dönse de saçlarımın uçuşması güzeldi.
Düşmemem için Ali,belimin iki yanından tutuyordu.Benim gülüşlerim aksine sabit bir surat ifadesi vardı.
Sonunda sandalye durduğunda midem bulanıyor olsa da eğlenceliydi.Elleri saç diplerimi ulaşıp okşadı. Bende kucağına daha da yerleştim. Simsiyah giyinmişti bu gün. Siyah gömleğinde parlayan gümüş,yaka iğnesi vardı.
Ellerim sakallarına ulaşıp yara izini okşadı.Bunu artık huy haline getirmiştim.Bazen o yarayı okşayarak uykuya dalıyordum. O da her seferinde sanki ellerimde şifa varmış gibi başını daha da yaslardı.
"Ne!?Yanımda istediğin kadar çocuk olabilirsin diyen sen değil miydin?" Gülümseyip başını olumlu anlamda salladı.
"Sen her dediğimi yapar mısın böyle?" Ona,akıllı bir çocuğun eminliğiyle başımla onayladım.Yanağıma uzanıp öptü.Yavaşça kulağıma yanaşırken gözlerim kapandı.
"O halde hem özet çıkartıyorsun hemde ezberini yapıyorsun."
Sinirle omzuna vurduğumda bakışları elime kaysa da sessiz kaldı.Ağzımda homurdanırken kucağından kalkmamış, uzanıp özet kağıtlarını almıştım. Ezber yapılacak sayfayı açınca omuzlarım çökmüştü.
"Nasıl ezberleyeceğim?Çok karışık." Mızmız sesim ona ulaşınca göz ucuyla kağıda bakmıştı. Sağ elini ortaya koydu.
"Elimi bunun için feda edebilirim sanırım. Beş maddeyi ezberle şimdilik. Her maddeyi parmaklarıma yaz. Görsel hafızadan daha kolay ezberlersin. Hepsi bitince karışık halde parmaklarımı aç ve o parmağımda yazılı olan maddeyi söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER ÇARKI/Tamamlandı
General Fiction" Meğer o geceki deprem,benim yenilgim değil en şanlı zaferimmiş,bilemedim." Düzenli bir yaşam neydi ki hayatın oyunları yanında. Boynu bükük,emrine amadeydi. Öyle de oldu. Bir deprem, tüm varlığını kaybetmesi için yetmişti. Özene bözene elleriyle k...
XXIV.Bölüm
En başından başla