"Günaydın Baran." işe gelirken saçlarını hep tepeden bağlayan ya da topuz yapan Gamze'nin saçları, şimdi beline kadar uzanıyordu. Makyajıysa normalde yaptığı günlük makyajdan biraz daha farklı görünüyordu. "Ne kadar güzel olmuşsun bugün." dedim kafamı tekrar önümdeki kağıtlara gömerken.

Karşımdaki gözleri üzerimde hissettiğimde istemeden de olsa bir süre sonra kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Kenan gözlerini dikmiş, o an beni öldürmekten daha çok istediği başka bir şey yokmuş gibi bakıyordu. Ben bakınca birkaç saniye içinde gözlerini kaçırsa da, bakışlarının yarattığı etki birkaç dakika sürmüştü.

Eh sikecekmiş gibi bakacağına gelip faaliyete de geçebilirsin.

"Ne?" sağımda oturan Gamze'ye döndüm. "Ne ne?"

"Neyi faaliyete de geçirebilirim?"

"Ben onu sesli mi söyledim?"

"Baran sen iyi misin?" Bu diyalog neden sadece cevaplanmayan sorular üzerinden gidiyordu ve ben uykusuz geçen günlerin ardından kafayı mı yemeye başlamıştım? İki soru daha. Güzel.

"İyiyim." dedim başımı sallayıp. "Uykumu alamıyorum bu sıralar."

"Belli oluyor." dedi ellerini saçlarıma daldırıp karıştırırken.

Az önce masanın yanına koyduğum telefon titreyince, bekletmeden gelen bildirime tıkladım. Gördüğüm isimle kaşlarımı çattım mesaja tıklamadan önce.

Bir yeni mesaj
Ertuğrul Abi: oğlum karışmak gibi olmasın da...naçizane abi tavsiyesi. gamzeden birazcık uzaklaşsan iyi olacak sanki. kenan'ın gamze'ye annesini öldürmüş gibi bakmaması için benden sana ufak bir nasihat sadece.

Boynumu kaşıyıp telefonu eski yerine koymuştum ki, tekrar titredi.

Bir yeni mesaj
Ertuğrul abi: ha yazmadım diye sana da kötü kötü bakmıyor sanma. gamze'ye annesini öldürmüş gibi bakıyorsa sana da...babasını falan öldürmüşsün gibi bakıyor. aldın inşallah mesajı.

Kısaca, anladım abi anladım, yazıp gönderdim Ertuğrul abiye.

Bugün haddinden fazla ilginç bir gün oluyordu.

Klasik bir telefonun rahatsız edici sesi-Esma'nın telefonu kaldırışı- adresi yazması döngüsünün ardından kağıtta yazan adresi okudu Esma bir çırpıda.

"Ay benim bugün dizlerim öyle bir ağrıyor ki sormayın gitsin!" dedi Ertuğrul abi bacaklarını tutarak. Kenancığım ben sonra senin yerini doldururum olur değil mi koçum?" diye de ekledi dizini ovuştururken.

Koskoca adam aramızı düzeltecek diye ne hâllere düştü diye geçirdim içimden. Gülmek istiyordum ama...Gülmemeliydim de...

Yavaşça ayağı kalktığımda "Sende miydi sıra?" diye sordu Kenan. Başımı onaylarcasına salladığımda "Niye bu kadar yavaş hareket ediyorsun o zaman?" şeklinde karşılık verdi.

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutarak çıktım ekip odasının kapısından. Merdivenlere doğru yöneldiğimde Kenan hâlâ odadan çıkmamıştı.

Şimdi dışarı çıkıp onu dışarıda beklesem buna da kızar mıydı? Artık sağı solu o kadar belli olmuyordu, bana kızmak için o kadar fırsat kolluyordu ki kararsız kalmıştım. En iyisi yavaş yavaş aşağı inmekti.

İki katı da indiğimde hâlâ ortada gözükmediği için arabanın yanında beklemeye başladım.

Sonunda geldiğinde, bir şey söylemeden yanımdan geçmiş ve sürücü koltuğuna geçmişti. Eh bu da bir şeydi.

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin