Fakat Hunith, ve belki de yalnızca Hunith, sadece bu mektuplara bile bakarak oğlunun prense deli gibi aşık olduğunu görebilirdi. Zira bir zamanlar (yıllar yıllar önce, her şeyin neredeyse bir başka hayatta olduğu sanılacak kadar farklı olduğu zamanlar), Merlin'in üzüntülerini saklama ve tüm dünyaya yardım etme tutkusunu aldığı adam da ona benzer satırlarla anlatmıştı Hunith'e olan sevgisi ve güvenini.
Hunith (her ne kadar Merlin'den aldığı düzenli mektuplar sayesinde onu kendi oğlu kadar iyi tanıyor gibi hissetse de), elbette prensle hiç tanışmamıştı. Fakat gerek Gaius'tan aldığı raporlar, gerek Merlin'in hikayelerinden yaptığı çıkarımlar bir şeyi çok iyi anlamasını sağlamıştı: Arthur da Merlin'i korumak için her şeyi yapmaya (gerektiğinde ülkenin kralı olan ve taptığı babasına karşı çıkmaya bile) hazırdı. Ve bu bilgi tek başına Hunith'e Arthur'u kendi oğlu kadar sevmesi için yeterli neden veriyordu. Dünyada en sevdiği varlığın, Merlin'in yaptığı hiçbir şey Hunith'i ona arkasını dönmeye zorlayamazdı, ve büyücülerin nefret edilidiği, hain sayıldığı, yakıldığı bir ülkede bir büyücüyle evlenen ve insanlığın gördüğü en büyük büyücülerden biri olacak olan bir çocuk dünyaya getiren Hunith bir avuç kendini beğenmiş din adamı ve soylu dedi diye bir başka erkeğe aşık olan oğlunun aşkına elbette sırtını dönmeyecekti. Her ne kadar sevdiği adam ülkenin prensi olsa da, ve bu yüzden zaten çekeceği zorluklar belki de iki katına çıkacak olsa da Hunith oğlunu destekleyecekti elbette.
(Ve eğer prens bu aşka karşılık vermezse oğlunun kalp kırıklığını yaşayacak, onun her an yanında olacaktı. Fakat kişisel deneyimlerine göre bir erkek, arkadaşlarına ne kadar bağlı olursa olsun, tüm yaşamını onlar için hiçe saymazdı. Belki hayatını feda edebilirdi evet, ama tacını ve geleceğini, babasının onayını ve kuralları hiçe sayarak arkadaşı saydığı bir hizmetkar için kendini öne atmak? Eh, onca yıllık deneyimi Hunith'e karşı tarafta da bir yangın olduğunu söylüyordu)
Elbette tüm bunlara rağmen, Hunith beklemişti. Doğru an gelecekti, oğlu sonunda her zaman olduğu gibi annesine açılacak, o zaman o da içinde biriktirdiği bu duyguları Merlin'e iletecekti. Onu dinleyecek ve ikili beraber doğru yolu bulacaklardı, her zaman böyle olmuştu.
Fakat beş gün geçmişti.
Beş koca gün. Hunith hiç bu kadar beklemek zorunda kalmamıştı Merlin'in gerçek hislerini duymak için. Üstelik, ilk geldiğinde umutsuz bir çaba olmasına rağmen annesini endişelendirmemek için neşeli taklidi yapan oğlu, şimdi sadece ruhsuz gözlerle etrafa bakıyor, yatağında sessizce uzanıp boş gözlerle tavanı izlemiyorsa da gidip bahçede meşgul numarası yaparak Hunith'den kaçıyordu.
Tıpkı şimdi yaptığı gibi. Hunith bu kadar endişeli olmasa durumu komik bile bulabilirdi, kimi kandırıyordu bu çocuk? Etrafta kimse yokken Hunith'in uyarılarına rağmen tek bir kol hareketiyle tüm zararlı otları söküveren üstelik bahçedeki her bir çiçeği kocaman açtırarak tüm köyün Hunith'in bahçesini kıskanmasına neden olan sevimli oğlan çocuğu şimdi tekdüze hareketlerle otları yoluyordu öyle mi?
Eh, bir annenin sınırı da buraya kadardı.
- Merlin diye seslendi Hunith, oğlunun irkilerek sıçraması üzerine hafifçe vicdan azabı duyarak (fakat sesini çok istediği halde yumuşatmadı, bir anne bazen yapması gerekeni yapmalıydı). Bir dakikalığına içeri gelir misin, seninle önemli bir konuda konuşmalıyım.
Merlin günlerdir ilk defa bir duygu belirtisi göstererek endişeyle alnını kırıştırırken, elindeki otları bırakarak sessizce Hunith'i takip etti. İkili mutfak tezgahının önüne yerleştirdikleri küçük yemek masasına karşılıklı oturdular.
Hunith parmaklarını önünde kenetlerken konuya nasıl girebileceğini düşündü.
- Sevgili oğlum diye başladı söze (uzun yıllar sonucu elde edilen tecrübeleri ona onaylamazlık ve kızgınlık gibi tepkilerin, yumuşak bir giriş ve anneyi üzme konulu suçluluk duyguları kadar başarılı olmadığını öğretmişti). Beni ziyarete geldiğin için ne kadar mutlu olduğumu biliyorsun, seni nasıl özlediğimi anlatmaya kelimelerim yetmez. Fakat Merlin, dünyadaki hiçbir mutluluk senin üzgün yüzünün verdiği acıyı gölgeleyemez. Dürüst ol ve doğruyu söyle, ne oldu da burdasın ve böylesine üzgünsün?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADEH
FanfictionMerlin'e dokunmazsa ölecekti. Acıdan kendinden geçerek, ateşler içinde, kıvranarak ölecekti. Fakat Merlin'e böyle dokunmaya devam ederse Merlin'in içinde bir şeyler ölecekti.
Kalbim, unutacağız onu, bu gece, sen ve ben
En başından başla